Geçen bir tanıdık beni aradı, araba kullanıyormuş, bir danışma gibisinden benden güncel bilgi sordu. İstanbul dışında yaşıyor, satış üzerine çalışıyor. Birtakım markaları konuşuyor, bayilik düşünüyor.
Anladım ki yoa koyulmuş İstanbul'a, bana da belki öneririm diye başka seçenekleri soruyor. Ertesi gün konuştuk ki gerçekten İstanbul'da.
Bana ben İstanbul'a şunlarla görüşmeye gidiyorum, orada başka kimlerle görüşmemi önerirsin demediği halde, araba kullanıyorum aklıma geldi de aradım demesinden ben anlıyorum.
Benzer bir konu da bakanı açıklamış son 2 yıl emekli mayışların ödedük diye.
İmdi ben okudum. Diyor ki, genel geçim sıkıntısı nedeniyle divanda eğitim, sağlık için adam alalım, ödenek açmak için de emekli mayışlarını accık ucundan kırkalım dediler, ben de buna direndim. Emekli dediğin zati evinde otursun, üst baş ütü banyo şart değil, işe mi çıkıyo, yoh. Bir somun yeter geçer, n'olacak.
Karşı konuştum, işsiz çok, gençler hemi işsiz, üniversiteler son sınıfları oyalıyor, diplomalarını geciktiriyor, şu kış ta geçsin, 2 yıldır. Emekliler genç ya da evli işsiz çocuklarına da bakıyor, destek çıkıyor. Böyle olunca bu işsizler utanıyor, sesi çıkmıyor.
Sonuçta görüldü ki emekliyi biz ödemeliyiz ve ödedik şimdek. Bundan ötesi Allahbilir.
Bu arada ben bir hesapladıydım. Ödettirdikleri, kestikleri sigorta primletini ben kendim biriktirseydim 30 yıl boyunca. Sonunda bu paranın toplamını bugün götürüp bankaya koysam bana ne fayiz-mayış öder. Görülüyor ki şu an devletin ödediği emekli mayışı gibi, az yüksek. Ama asıl şu, ben o 30 yıl boyunca kenara ayırdığım parayı işletirdim, yatırımlar yapardım, tahminen o meblağ ortalama 4 katına çıkacaktı ki bu durumda benim elime, şu anki mayışımın 4 katı geçecekti demektir.
Yani benim param olduğu gibi donakalmış, yaşamamış, tıpkı ben gibi. Hatta ben işte yıprandığımla kaldım.
İşçiliğin sonu bu hesapla, ben yıprandım, param dondu, emeğimi başkaları yedi, paramı devlet işletip yedi. Benim hesap kesimim ziyan.