Bizler okumak, düşünmek, anlamak
zorundayız kardeşim. Bunu kimin söylediğinin önemi yoktur. Bunu yapmaktan başka
da çare yoktur. Maalesef, cehalet, aydınlığın önünde ki kalın bir perdedir ve o
perde indirilmedikçe karanlıkta yaşamaya, aldanmaya, aldatılmaya mahkûmuz. Bu
şekilde davranırsak bilmemezlik üzerinde yaşam kurmak kaderimizdir. Ama
aydınlanmamız da istenmemektedir. Çünkü karanlıkta yaşayanlar için aydınlık
tehlikelidir. Aydınlık; cesarettir, özgürlüktür, umuttur, barıştır,
kardeşliktir, direniştir, bağımsızlıktır. Aydınlık; sürülükten, mankurtluktan,
kapı kulluğundan, kula kulluktan kurtulmak ve insan olmaktır. Aydınlık; yaşamak
sevincidir. Aydınlık; cumhuriyettir. Okuyan bir toplum değiliz. Keza, çendan,
gözlem yapan bir toplumda değiliz. Kör ve sağır bir şekilde yaşayıp gidiyoruz. Namuslu
aydınlarımız yok. Hakikat ehli âlimlerimiz yok. Tefessüh etmemiş hiçbir
tarafımız, hiçbir olgumuz kalmamıştır. Cehalet çok kötü bir şeydir. Sürekli
aldatılırsın ama farkında olmazsın, fark etmek için de çaban olmaz. Bildiklerin
bilmen gerekenler olmaz hiçbir zaman ve böylece yanlış bildiklerin üzerinde bir
yaşam kurgularsın, öylece yaşar gidersin. Sefaletin dehlizlerinden sürünürsün.
Gerçek insan olarak değil kurgu insan olarak varolur gidersin. Niçin şu ana
kadar ki hayatımıza bir LÂ diyerek sünger çekip atmıyoruz ve yeni bir hayata
başlamıyoruz? Bunu da okumayla başlatmıyoruz? Çünkü bugüne kadar ki
kazandığımız her şeyi elan yaşadığımız hayat sayesinde kazandıkta ondan değil
mi? Zira LÂ dediğimiz an kazandığımız her şeyi kaybetme korkusunu yaşıyoruz ama
diğer taraftan da insanlığımızı kazanacağımızı hiç akıl edemiyoruz, belki de
ediyoruz ama insanlık nedir ki diyoruz. Dünya yoksa insanlık neye yarar diye
düşünüyoruz. İnsanlığımızı çürütüyoruz dünya nimetlerini kazanmak uğruna. Bu
yüzden de dünden kalan ne varsa üzerine çökmüşüz ve onun üstünden asla kalkmak
istemiyoruz. Çünkü o kalıntıların üzerinde durdukça kazanmaktayız, kazanmamızın
yolu açılmaktadır. Bir iki nutuk çektik mi, bir iki hamaset yaptık mı tamamdır,
balıklar oltadadır ve ne hazindir ki gerçekten de kolayca oltaya takılan
balıklarız. Kalıntıların üzerinden kalktığımız an kaybedeceğimiz an olacağını
farzediyoruz ve korkuyoruz. Bilmiyoruz ki, asıl kaybettiren o kalıntıların
üzerinde yaşamaktır ama işte bunun altında yatan da cehalettir ve cehaleti yenmek,
yok etmek bu kadar mühimdir. Ekmeğimizi bile onurumuzla kazanmaktan imtina
ediyoruz kendi topraklarımızda. Adeta toplum olarak bir dilenci derekesine
düşmüşüz ne acıdır ki. Gerçekleri söylemekten, duymaktan ödümüz patlıyor. Üç kuruş
etmeyecek tiplerin sıfır kuruşluk laflarına itibar ediyoruz. Kendimizi mal
yerine koyduruyoruz. Adam suyla mı yaşıyorsun sen diyor. Biz de diyoruz ki;
hakikaten ya suyla mı yaşıyoruz. Ulan öküz su olmasa hayat mı olurdu
diyemiyoruz. Yahut ulan öküz susuz bir hayat nerede var, madem öyle göster de
yaşayalım diyemiyoruz. Çünkü korkak tavuklar gibiyiz. Kendi evimizde bile kendi
evimizmiş gibi yaşayamıyoruz. Birilerinin yaşamaları için yaşamlarımızı feda
ediyoruz. Yazıklar olsun!
SADECE DÜŞÜNÜN...44...
Özgür DENİZ - 29.10.2020
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
İ. hakkı Cengiz
29.10.2020 - 13:47
44''ncü defa SADECE DÜŞÜNÜN diyorsun. Evet, sadece düşünmek bile pek çok meseleyi çözebilir. Bugünkü yazında, AYDINLIK, AYDINLANMA ve CEHALET üzerinde durmuşsun. Her satırına imzamı koyuyorum. Emeklerine, yüreğine sağlık. Cumhuriyet aydınlığı, aydınlanmamıza vesile olsun! Cumhuriyet ilelebet aydınlatsın! Var ol. Selâmlar...
Özgür Deniz
29.10.2020 - 13:55
Aynı duygu ve düşüncelerle tüm kalbimle bilincimle içtenliğimle samimiyetimle sonsuz teşekkürler ve bilmukabele inşaAllah saygıdeğer paşam. Cumhuriyet; onurlu yaşamın garantisidir. Umarım bu Millet önce gerçekten Millet olur sonra da kendisine tevdi edilen Cumhuriyetine sahip çıkar ve sonradan dizlerini dövmez. Cumhuriyet yoksa KARANLIK vardır. Tüm kalbimle bilincimle içtenliğimle samimiyetimle sonsuz derin saygılar ve selamlar saygıdeğer paşam.