EY HALKIM!...

Özgür DENİZ - 16.11.2020

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. İşte senin helakin de bundan olacak; görmen gerekirken görmemekten, duyman gerekirken duymamaktan, düşünmen gerekirken düşünmemekten, anlaman gerekirken anlamamaktan, şüphe etmeden ve anlamadan inanmaktan, hissetmen gerekirken hissetmemekten, sorman gerekirken korkmandan, uyanman gerekirken derin uykularda huzur bulmandan, özgürlüğe âşık olman gerekirken esarete methiye düzmenden, hesap sorman gerekirken acınası bir şekilde hesap vermenden, isyan etmen gerekirken ahmakça sadakatten, konuşman gereken yerde susmaktan, susman gereken yerde konuşmaktan. Kendi işlediğin günahların hesabını veremezken, başkalarının günahını yüklenmekten. Hakikati bilmen gerekirken bilmediğin hakikate düşman olmaktan.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Sen kendine düşmansın ama herkesin sana düşman olduğunu sanırsın. Kendine yaptığın kötülüğü kimseden görmemişsindir ama herkesin sana kötülük yaptığını düşünürsün. Bol bol kötülük yapar, günah işlersin ama şeytanın suçlu olduğunu söylersin. Yapman gereken hiçbir şeyi yapmazsın, yapmadıkların yüzünden başına bir şey gelirse başkalarını suçlarsın. Düşersin ama düşürdüler dersin. Kendini uçurumdan atarsın da arkandan ittiklerini söylersin ama itenin kim olduğunu söylemekte aciz kalırsın. Yapmazsın da, yaptırmıyorlar diye suçlayacak hayali düşmanlar icat edersin. Sen ki, sana yardım edecek olanın yine kendin olduğunu bilirsin de, yine de başkalarından beklersin o yardımı.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Ahlaksızsın. Ahlaktan iz taşımaz ama önüne gelene ahlaksız diye küfredersin. Hep ahlakçılık yaparsın ama ahlaklı yaşamayı aklına bile getirmezsin. Çünkü ahlakın kaybettirdiğini ama ahlakçılığın çok iyi kazandırdığını çok iyi bilirsin. Zaten sen hep işine geleni bilir, işine geldiği gibi davranırsın. Sonra da dürüstlükten dem vurursun. Sen ki, hep konuşmakla bir şeyler olacağını sanırsın. Güzel ahlakı dilinden düşürmezsin ama onu hareketlerinle birleştirmeyi de hiç düşünmezsin.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Cahilsin. Ağzın açıldığı vakit okumaktan, ilimden söz edersin, bin söz söylersin buna matuf. Ama aynı zamanda okuyanı hiç sevmez, okuyanın düşmanı olursun. Düşünenden korkarsın, düşünceyi kuduz köpek gibi kovalarsın. Sen karanlığa meftunsun ama aydınlığı arzuladığını sayıklarsın. Kendinin okumaya ihtiyacın olmadığını düşünürsün, bu yüzden kendinden başka herkese okumayı tavsiye edersin ama kendini yaptığın tavsiyeden muaf görürsün. Kendin söylersin ama kendi kulakların duymaz söylediğini. Her şeyi bildiğini sanırsın ama bildiğini sandıklarınla ilgili her şeyi de yanlış yaparsın. Bilmezsin ama bilmediğini de bilmezsin. Biliyormuş gibi davranır komik duruma düşersin.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Vicdansızsın. Güya bir kötülük görünce olmayan vicdanının sızısını duyumsarsın ama kendin kötülük yaparken o vicdanı öldürürsün ilk evvelde. Sen ki, her şeyden önce vicdanı öldürdün ki, öldürdüğün zaman hiçbir huzursuzluk hissetmeyesin. Bu yüzden çok güzel söylersin, çok güzel yazarsın ama söyleyip yazdıklarını yapmazsın. Dilin başka söyler, hareketlerin başkadır ama bundan hiç rahatsız olmazsın. Adaletten söz edersin ama suçsuz birini suçlamaktan hicap duymazsın. Göz önünde gezen büyük suçlulara dokunamaz da, hiçbir suçu olmayan ama suçlu ilan edilen küçük suçlulardan amansız intikam alırsın, sanki büyük suçlulara dokunamamanın acısını da çıkarırcasına. Çıkarlarına göre yargılamaktan zerre utanmazsın. Ömür boyu yemek yiyip, çay içtiğin insanı vicdanın suçsuz görürken, başkaları suçlu gördü diye ona yüzünü çevirmekten hicap duymazsın. Kendine dokunan şeylerde vicdan aklına geliverir ama başkalarına dokunan şeylerde vicdanı anında unutuverirsin.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Hep doğruları istersin ama doğru olana sırtını dönersin. Sen ki, doğruyu ve doğru olanı hiç sevmedin ama sanki hep sevmiş gibi davrandın. Bundan da hiç utanmadın. Bu yüzden başında beladan kurtulmadı velakin bir türlü uslanmadın. Doğruları istersin ama doğrular söylenince doğru söyleyeni düşman beller ona dokuz köyü dar edersin, onuncu köyü de gidemesin diye haritadan silersin. Sen ki hiç doğru olmadın ki. Doğruluktan yana görünmeyi de hiç ihmal etmedin. Bu yüzden de istikametini bulamadın ya bir türlü. Sen doğruluğa düşmansın, çünkü hep eğrilik üzere yaşamışsın.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Kirli olduğunu bilir ama arınmayı da istemezsin. Çünkü ne kazandıysan kirli olduğun için kazandığını çok iyi bilirsin. Sana kazandıran şeyden kurtulmak işine gelmez. Kirlerinden arındıkça kaybedeceğini düşünürsün. Bu düşünce de ödünü patlatır ve korkar geri dönersin. Irmağa girmekten korkarsın. Temizlenirsen ölüvereceğini düşünürsün. Çünkü dünyayı kaybetmek senin için ölümden farksızdır.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Yapamadığın şeye düşman olur, yapabildiğin zamanda düşman olduğun şey için kendini bile satarsın. Sen ki, riyakârların padişahısın. Dışardan bakınca göze çarpan olanca görkemine rağmen içinde taşıdığın bataklıktan başka bir şey değildir. İçindeki pisliği, temiz ve görkemli örtülerle örttüğünü sanırsın ama ilk hareketlerinde patlarsın ve pisliğini her yere sıçratırsın.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Zalimsin. Zalimlerden şikâyet etmekten geri durmazsın. Eline fırsat geçince zalimlikte sınır tanımazsın. Ne doymak bilirsin ne de durmak. Kazanmak için ölür, kaybetmemek için öldürürsün. Suçlulara âşık olur, suçsuzlardan nefret edersin. Kendine karşı adil olur, adil olunmasını istersin ama başkalarına merhamet etmez, onların haklarına çökmekte tereddüt etmezsin. Mazlumken zalime düşman olur, mazlumluktan azad olunca zalim olmaktan hicap duymazsın. Sen ki, adaleti hiç sevmezsin, gücün ve servetin varsa tüm bunları adaletsizliğe borçlusun.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Ellerin Tanrı’ya açılır ama başın Firavunların önünde eğilir. Tanrı’dır türlü nimetleri veren, sen alan olduğun halde yine senin gibi alanlardan olanlara teşekkür edersin. Sen ki, münafıkların önde gidenisin ama mü’min geçinirsin, sonra da beklediğin olmadı diye Tanrı’ya yüzünü dönersin. Tanrı’dan ne utanır ne de korkarsın ama utanıp, korkuyormuşsun gibi davranırsın, böyle yaparak kazancını düşünürsün. Tanrı’yla kazanır, Tanrı’yla aldatırsın ama Tanrı’dan da hoşlanmazsın.

 

Ey halkım! Sen ki Tanrı’yı bile dinlemiyorsun, biliyorum ki beni hiç dinlemezsin ama yine de söyleyeceğim, duymak istemesen de. Helakin ne olduğunu bildiğini sanırsın ama bildiğini sandığın o şeyin seni bulamayacağını sanarak yaşarsın. Sen karanlığın dibindesin ve helakin de bundan olacak ey halkım..!

Tarih: 16.11.2020 Okunma: 435

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?