Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür
Anadolu ne demek?
Özümüz...
Anamız...
Atamız...
Bozulmamış, yozlaşmamız, sapasağlam kalmış benliğimiz!
Asla bozulmayacak, yozlaşmayacak, sapasağlam kalacak damımız, duvarımız, dayanağımız!
Deriz ki, “saf Anadolulu”!
Her iki anlamda SAF:
Tilki gibi kurnaz, cin, sahtekâr değil...
Bozkurt gibi mert, dürüst, kanaatkâr, mütevekkil...
Ve Katışıksız, sulanmamış, arı-duru...
Anadolu’yu böyle biliriz, böyle anarız!
Artık böyle mi?
Şüpheliyim!
Şu habere bakın:
“Türkiye’deki 81 ilin 48’inde vatandaşın döviz birikimleri TL’yi geçti. Yabancı para tasarruf oranı Nevşehir’de yüzde 68’e ulaştı. Bu yıl en hızlı döviz biriktiren il ise Çankırı oldu.
Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 6 Kasım’la biten haftada 224 milyar doları aştı ve toplam mevduatın yüzde 55,6’sına yükseldi.” (ekonomist.com, 18 Kasım 2020)
Anadolu’nun bağrındaki Çankırılının, Nevşehirlinin dövizle ne işi olur? Ne işi olabilir?
Vaziyetin Sandıklı’da, Polatlı’da, Anamur’da da farklı olduğunu sanmıyorum!
YERLİ ve MİLLÎ
“Yerli ve millî” söylemlerinin zirveye çıktığı, dillere pelesenk olduğu bir dönemde, bu iktidara sandık sandık destek veren Anadolu!
Bu döviz aşkıyla, TÜRK Lirası’ndan kaçıp AB ve ABD paralarına sığınmak nasıl yerlilik ve millîlik olabilir? Böyle nasıl millî kalınabilir?
Eminim, Anadolu’nun her yerinde, “bu dövizi yükseltenler dış güçler” feryatları, sızlanmaları ayyuka çıkmıştır, çıkıyordur!
Güler misin, ağlar mısın?
Fatih Kısaparmak’ın, çok sevdiğim, “Bu adam benim babam” türküsünü hatırlayın:
Türkünün sonunda,
“Ben
babamın oğluyum,
Tepeden tırnağa Anadolu’yum” diyor!
Artık böyle diyemeyecek miyiz?
Türk Lirasından kaçarken, dövizi başımıza taç ederken, “Anadolu’yum, Anadoluluyum” demek bir şey ifade eder mi?
Yapmayın, efendiler!
Anadolu’ya kıymayın, efendiler!