SADECE DÜŞÜNÜN...65...

Özgür DENİZ - 29.11.2020

Güvene dayalı ilişkilerimizi yitirdik insanlık olarak maalesef. Söyleyin lütfen bugün halk toprağında, insanlık sofrasında güven diye bir değerimiz kaldı mı? Kim kime güveniyor, güvenilen kaç gün sadık kalabiliyor? Kötü misal misal olmaz ama yine de söyleyelim, güven duyduğunuz tek bir tane politikacı var mı, tek bir tane yahut tek bir tane din adamı kisveli şahıs? Emanet bilincini kaybettik maalesef. Kim, kendisine emanet edilene onurluca, namusluca sahip çıkmaktadır? Varsa buyurun söyleyin lütfen. Ve sevgiyle saramadık insanlığı ve yine insanlığı sevgiyle tanımaya çalışmadık. Böylece güven kayboldu, inanç yok oldu ve geldi, halk toprağına, insanlık sofrasına korku egemen oldu. Korkarak ve korkutarak yaşamayı marifet sanıyoruz. Söyleyin bugün bu topraklar üzerinde, insanlığın tepsinde korku bulutlarından başka dolaşan bulut var mı? Silahı yanına alan korkuların efendisi oluyor ve insanlığın gözüne gözüne korku şarkıları terennüm ediyor. Korkuyla gideceğimiz hangi yol, mülaki olacağımız hangi hedef vardır insanlık aşkına? Niye böyle oldu, nasıl böyle oldu? Sorgulanması gereken şeyler değil midir bu sonuçlar? Buraya nereden geldik? Nerede duruyorduk? Korkuyla yaşayan toplumlarda güven olur mu, huzur bulunur mu, güvenin ve huzurun olmadığı toplumlarda adaletin muktezası bihakkın tatbik edilir mi, orada mutluluktan emare olur mu? Hep ölümden bahsedilir oldu ne hikmetse, ölüm fikri susturuyor, ölüm hakkı, hukuku susturuyor. Ve bizler buna eyvallah ediyoruz, çünkü layık olduğumuz tek şey bu. Oysa eğer ki, insanlık dolu bir hayatın yolu sevgi ve güvene dayanıyorsa, orada tek bir insanın bile acı çektiğine şahitlik edemezsiniz, orada açlık yüzünden tek bir insanın öldüğünü göremezsiniz, orada insanların birbirlerinden nefret ettiklerine tanıklık demezsiniz, orada gücün kuvvetinin hakkın kuvvetine galebe çaldığına şahitlik edemezsiniz. Böylesi bir hayat acılardan acılara sürgün olanların değil mutluluktan mutluluğa koşanların hayatı olur. İstersek olur! İstiyorsakta olguların gerçekliğine, kaynağına dönmek zorundayız. Yolumuzu nerede şaşırdık, yoldan nerede çıktık bilmek zorundayız. Bilakis, böyle bir hayata mülaki olmak hayal bile olamaz. İnsanla, toplumla, devletle, insanlıkla iletişimlerimizde ve ilişkilerimizde, kaybettiğimiz varoluşsal değerlerimiz umut ve güvense ve dahi sevgiyse eğer, birey ve toplum olarak hatta devlet olarak ve hatta insanlık olarak bize yanlış tarafta gösterilen ve olduğundan farklı şekilde öğretilen tüm değerleri gerçek bir özgüvenle, sarsılmaz bir inatla ve inançla sorgulayabilmeliyiz. Çünkü kaybettiklerimize yeniden kavuşmanın ve onlarla onurlu bir şekilde yaşamanın yolu buradan geçmektedir. Onursuzsanız ve onursuz yaşamaya layıksanız bir şey diyemem elbette. Bunlar kimlerdir? Silahtan çıkan kurşunla, beyinden fışkıran fikirleri susturmaya yeltenenlerdir ve onlara kuvvet olanlardır.

Tarih: 29.11.2020 Okunma: 900

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?