DEMİR YOLLARI NEDEN ÖNEMLİDİR?

Lütfiye Kader - 04.12.2020

    DEMİR YOLLARI NEDEN ÖNEMLİDİR?

Bir öğrenci için en iyi okul eve en yakın okuldur görüşü öğretmenler için ortak savunulan bir görüştür. Çünkü zaman öğrenci için de, öğretmen için de insanlar için de yaşamımızda tasarruflu kullanılacak çok önemli bir dilimdir. Çoğu insan planlama yapamadığı zaman, zamanın değerini bilmeden onu müsrifçe harcar.

Tarihe baktığımızda; Osmanlı İmparatorluğu zamanında bilime, Fen’e üretime ve sanata zaman ayırmadığından 1. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu; ortaçağ karanlığındaki Avrupa’ nın yaptığı Rönesans ve reformları, maalesef çok gecikerek metazori bir şekilde etkilenme şansını da bulmuştur. 15.Yüzyıl da başlayıp 17 yüzyıla kadar süren sanat, mimari, aydınlanma ve yeniden doğuş hareketleri İtalya’da başlayıp bütün Avrupa ‘yı etkisi altına almıştır.

Rönesans aslında bir şekilde 1789 Fransız İhtilali’nin oluşmasına da temel oluşturmuştur. İtalya’da kendilerini kilise baskısından uzak tutmak isteyen halk, resim ve heykel sanatlarına ilgi göstermiştir.  Kilisenin kendisini, toplum üzerinde Tanrı’nın vekili olarak görüp, bilim, fen ve sanat gibi birçok alanda yasaklar koymaları,  halkı korkutmaları ve ağır kilise vergileri; Leonardo da Vinci, Michelangelo, Giotto di Bondone gibi ressam, heykeltıraş ve mimarların yetişmesine sebep olmuştu. Rönesans sadece sanata değil, felsefe ve bilimin gelişmesinde rol oynamıştır. Ben bir tarihçi değilim. Peki, bunları neden anlattım. Bu üç başlık benim yazımın aslında ana hedefi.

   ZAMAN, ULAŞIM,  ÇAĞDAŞLIK ve MEDENİYET

Matbaa ilk defa uzak doğu ülkeleri tarafından oyma tekniği ile kullanılmaya başlanmış ama 1450'de Johannes Gutenberg, ilk matbaanın icadını yapan kişi olarak bilinir. Matbaanın bulunması neşriyatın (Kitap, broşür, yayın) halka ulaşması ve halkın bilgi sahibi olması, fikirlerin yayılması için çok önemli bir reformdur.  Peki, matbaayı ülkemize ne zaman ve kim getirmiştir?  Matbaa, Avrupa ‘dan 250 yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu’ na İbrahim Müteferrika tarafından getirilmiştir.                            

Sizce bu bir kayıp değil  midir? 

250 yıl gecikme nelere mal olmuştur? 

Neleri kaybettirmiştir? 

Neleri yapmamıza engel olmuştur?  

Cumhuriyet döneminde yeni Türk Alfabesinin kullanılması ve okuryazarlık seferberliğiyle, okuryazar oranı hızla artırılmıştır. Cumhuriyet’ten önce okur-yazar oranı kadınlarda yok denecek kadar azdı. Erkeklerin de okuryazarlık oranı %3-4 oranını söylesek yanlış olmaz. Onlar da gayrı müslümlerdi. Her şeye rağmen “Atatürk’ün 10 yılda çok şey yaptık asla kâfi göremeyiz “sözünü burada çok önemsememiz lazımdır. İşte matbaanın olumlu etkileri ve eğitimde kat ettiğimiz veriler:                                                                                               

Milli Eğitim Bakanlığı 2019 – 2020 İstatistiklerine göre: 15 milyon 189 bin 878 öğrenci resmi, 1 milyon 468 bin 198 öğrenci özel ve 1 milyon 583 bin 805 öğrenci ise açık öğretimde okuyor. Resmi okullarda eğitim görenlerin 7 milyon 781 bin 791’i erkek, 7 milyon 408 bin 87’si kız öğrencilerden oluşuyor. Cumhuriyetle birlikte edindiğimiz eğitim seferberliği olmasaydı bugün bu rakamlara ulaşabilir miydik? Ortadoğu ülkelerindeki kader bizim de kaderimiz olurdu.                           Ulaşım ise şöyle:                                                                          30.01.2020 tarihi itibariyle trafiğe kayıtlı araç sayısı 22 milyon 865 bin 921'den, 23 milyon 156 bin 975'e çıktı. (Haber Erhan Cihan Ünal) Cumhuriyet kurulduğu zaman Türkiye'deki motorlu taşıt sayısı 1.490... 1923'te demiryolu uzunluğu 3.756 kilometre. Bu rakam bugün 8.429... Tren ve demiryolu, cumhuriyetin kurulduğu günden başlayarak ulusal bağımsızlığın taşıyıcı altyapısı, kurucu demiryolcu kuşağın nitelemesiyle ve Atatürk’ün dediği gibi “Teknik İstiklâl” tren ve demiryolunun diğer adıydı.  Atatürk ‘’ İstikbal Göklerdedir’’ derken de aynı ulusal bağımsızlık bilincinin diğer sağlam ayağını bize gösteriyordu. Cumhuriyet idarecilerinin demiryolu siyasetinin sebepleri ise, üretim merkezlerine ve doğal kaynaklara ulaşılması, üretim tüketim merkezleri ile özellikle limanlar ile bağlantı kurulması, ülkenin iktisadi manada kalkınmasını sağlamak ve özellikle ülkenin doğusunda asayişsizliği önleyerek,  milli güvenliği sağlamaktı. 

Tarım toplumundan gelen alt yapı sorunları ve dünya konjonktüründe sosyolojik ve ekonomik buhranlar, nüfus artışları geleneksel çalışma,  üretme tekniklerinin yetersiz ve zaman alıcı olduğu görülünce Dünya’da Sanayi Devrimi (Endüstri Devrimi)  gerçekleşti. Avrupa'da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime olan etkisi ve buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstrinin doğmasına yol açtı. Sanayi Devrimi'nin en önemli gelişmelerinden birisi 1763'te James Wattİskoçya'da buharla çalışan makineyi bulmasıdır. Bu gelişmeler de Avrupa'daki sermaye birikimini arttırdı. Sanayi Devrimi, ilk olarak Krallık ‘ta (İngiltere) ortaya çıkmış  Batı AvrupaKuzey Amerika ve Japonya'ya sıçramış ve bütün dünyaya yayılmıştır. Matbaanın bize gelişi 250 yıl sonra olmasına rağmen, Dünya’da 18.ve 19 yüzyılda ortaya çıkan ve toplumsal dönüşümlere yol açan ‘Sanayi Devrimi’nden etkilenmekte o kadar gecikmedik.

İşte tren ve demiryolları, bizim dış dünya ile ve yurdun dört bir yerinde yaşayan köylüye ulaşma araçlarımız oldu. %75 ‘i tarımla uğraşan köylünün ürünlerini pazarlayabilme satabilme olanakları onların, sosyal hayatı tanımasını, vatandaşlık ve ulus bilinci kazanmasına neden oldu.  Ayrıca ülkenin politik merkezi olan Ankara’nın diğer önemli şehirler ile bağlantısının kurulması da büyük bir ihtiyaçtı.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmiş 4 bin 136 kilometre ana hat demiryolu vardı. * 1923-1951 yılları arasında 3 bin 764 kilometre yeni ana hat yol inşa edildi. Yılda ortalama 134 kilometre yol yapıldı.  Yabancı şirketlerin elindeki 3387 km demiryolu 42.515.486 liraya satın alınarak millileştirildi. Yeni demiryolu hatlarının inşası ile 1923 yılında 4112 km olan demiryolu hattına 1938 tarihi itibariyle 2815 km demiryolu eklenmiş oldu. Böylece 341.599.424 lira harcanarak toplam demiryolu uzunluğu 6927 km’ye ulaştı. Bu yüzden “Demir Ağlarla Ördük Anayurdu” sözü boşuna söylenmiş bir söz değildir, istikbalimizin yaratılmasında bir mihenk taşıdır. 

Tren ve demiryolları; Kırsalda yaşayan insanların, şehir de yaşayan insanlardan bilgi kültür ve görgüsünü artırmasına kadar çok önemli katkılar sundu. Bu yeni cumhuriyet için çok önemli bir adımdı.

3. başlığımızda belirttiğim çağdaşlık ve medeniyet, genç cumhuriyet için, temeli iyi atılmış sağlam bir bina gibiydi. Zira 15. ve 16 yüzyılda İtalya’da başlayıp Avrupa ülkelerinde bir dalga gibi yayılan “Rönesans ve Reform Hareketleri” Dünya’da toplumların bireyselleşmesine ve farkındalık olaylarının çıkmasına yol açtı. 1789 ‘daki Fransa ihtilali, özgürlük, çağdaşlık, bilim ve teknolojiyle beraber sermayenin de güçlenmesine yol açtı. Emek ve insan hakları konusunda ne yazık ki sınıf toplumları yarattı.                                                                                 Türkiye ‘nin 1923 ‘den 2020 yılına kadar ki zaman, ulaşım ve çağdaşlık karnesine bakıldığında yapılanları asla kâfi göremeyiz fikrinde birleştiğimiz doğrudur.

                                                  03.12.2020

                                                  Lütfiye Kader

                                 Emk Uzm Fen Bilimleri Öğretmeni

Tarih: 04.12.2020 Okunma: 1748

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

I. Hakkı Cengiz

05.12.2020 - 13:20

Çok değerli bilgiler ve arşivlik istatistikler. Emeklerinize sağlık, Lütfiye Hanım. Ben demiryolunun kıymet ve öneminin halâ anlaşılmadığı görüşendeyim. HIZLI TREN konusunda çok daha kapsayıcı bir durumda olmalıydık. Selâmlar...

Lütfiye Kader

05.12.2020 - 14:23

Tren ve demir yollarının kelebek etkisi, ülkemize toplumsal yararlarının yanısıra toplum bilinci ve özgüven olarak bize geri dönmüştür. Avrupa ve Dünya''da sömürgeci ülkelerin tren ve demiryollarını kullanması, ticaret anlamında onların iştahlarını kabartan geliştiren fırsat olmuştur. Ama bize yansıması ise tam tersine kendi ayakları üzerinde durabilen toplumu geliştirebilen bir toplum olma bilincini yaratarak gelişmemize ön ayak olmuştur. Günümüzde iletişimin hızla geliştiği dijital Dünya da trenlerin görev ve işlevleri, bugün zamandan daha iyi tasarruf etme amaçlı hızlı trenler için geçerlidir.Ama maalesef hızlı tren adı gibi yaygınlaşmada ve güvenlikte hızlı olamamıştır. Destek ve yorumunuz için çok teşekkür ederim İsmail bey.

Naci Kara

05.12.2020 - 22:06

Bu güzel bilgiler için Emeklerinize sağlık çok teşekkür ederim...

Bircan Şengün

06.12.2020 - 15:28

Makalenize izninizle katkıda bulunmak istiyorum.Osmanlı İmparatorluğunda yalnızca İmparatorluğun söz sahibi olduğu kapalı bir ekonomi vardı.Klasik sömürgecilik döneminde,dönemin en güçlü sömürgecisi ve yayılmacı gücü olan İngiltere,Osmanlı İmparatorluğunun kapalı ekonomisini açmak için türlü manevralarda bulunuyordu.Bu alandaki ilk emeline 16 Ağustos 1838’de Balta Limanı anlaşması ile ulaştı.Böylelikle hammadde kaynakları üzerindeki devlet tekeli İngiltere lehine kalkmış oldu.Hammadde kaynaklarına kolaylıkla ulaşabilen,İngiltere yalnızca hammadde kaynaklarına ulaşmakla kalmıyor bulunduğu ülkeye mamul ve yarı mamul ürünlerini de taşıyıp pazarlıyordu.Demiryolu taşımacılığının olmadığı yerde bu taşıma işlemi deve katarlarıyla yapılıyordu. Örneğin buğday Konya’dan İzmir limanına ancak deve katarlarıyla taşınabiliyordu.Bu durum ise hem zaman kaybı,hem de yolda çalınma riskini doğuruyordu.Demiryolları önce İngiliz,sonra Alman ve Fransızların himayesinde kalmıştır.Tıpkı şu anda Türkiye’deki bazı köprülerde olduğu gibi demiryolunun yapımını gerçekleştiren şirketlere Osmanlı İmparatorluğunca kilometre başına kar güvencesi veriliyordu.Beklenen kar’ın gerçekleşmemesi durumunda aradaki farkı imparatorluk karşılıyordu. Kısacası demiryolları Türkiye’ye halkın hayrına gelmemiş,getirilmemiştir.Aynı zamanda dönemin emperyalistlerinin Türkiye’nin köylerine ve kentlerine uygarlık götürmek gibi bir derdi de yoktur.Yukarıda da belirttiğim gibi onların derdi,ucuza elde edebildikleri yeni hammadde kaynaklarına ulaşmak ve yeni pazar alanları edinmektir.

Lütfiye Kader

06.12.2020 - 15:43

Yazım''a yorum ve katkıda bulunan Bircan bey''e, Naci bey''e ve İsmail bey''e çok teşekkür ederim.

Fatma Doğru

15.12.2020 - 12:31

Lütfiye hanım emeğinize yüreğinize sağlık teşekkür eder başarılar dilerim

Lütfiye Kader

20.12.2020 - 23:12

Fatma hm, destek ve yorumunuz çok değerli. Teşekkür ederim.