Kesinlikle akletmiyoruz, hiçbir
olaydan ders çıkarmıyoruz, tarihi doğru okumuyoruz, geleceğe dair düş
kuramıyoruz. Yani şu fani dünyada sadece düş kurmayı becerebilsek bile çok şeyi
daha berrak algılarız; nasıl aldatıldığımızı ve nasıl olupta aldandığımızı,
haklarımızın neler olduğunu ve nasıl gasp edildiğini, aslında nasıl yaşamaya
layık olduğumuzu ama ne şekilde bir yaşama mahkûm edildiğimizi ve üstelikte
kendimizde bir direnç, cesaret buluruz tüm bu olup bitenler adına hesap sormak
için. Ama maalesef yok. Oysa mevzubahis olan kendi kaderimizdir, belki
çocuklarımızın, torunlarımızın kaderidir ama tiksindirici bir vurdumduymazlık,
aymazlık içerisindeyiz insançocukları olarak. Derdimiz dünya, bir şeyimiz birse
iki olsun istiyoruz, azsa çok olsun istiyoruz, başka da hiçbir şey düşünmüyoruz.
Günün insanı olmakla, günü kurtarmakla oyalanıp duruyoruz. Gözlerimiz bakıyor
ama görmüyor, beynimiz algılıyor ama anlamıyor hatta belki algılamıyor da,
kalbimiz atıyor ama hissetmiyor. Dehşetli bir mankurtlaşmışlık durumu var.
Selin önünde sürüklenip giden dağılmış kum tanecikleri ve çöp yığınları gibi,
tarihin önünde sürüklenip giden ölücanlarız. Bir gün tarihe şekil veren
katalizörler olarak değil de, tarihin çöplüğünde yerini almış birer teferruat
olarak anılacağız temaşa ettiğimiz zevahire göre, bu da akışa direnenler olarak
değil de akıntıya kapılanlar ve direnenlere karşı set olmuş olanlar olarak
anılmak olacak. Bir gün nedamet gözyaşları fayda etmeyecek, çare de olsan, çare
de bulsan hiçbir faydası olmayacak. Çünkü her şey bugündedir. Kararlarımızla,
eylemlerimizle kaderimizi çizeceğiz ve birgün dünlerimizle gurur duyacağız elde
ettiğimiz bugünleri yaşarken. Hatırlanan Sokrates midir, Meletos mu ya da
hatırlanmaları nasıldır düşündün mü hiç? Mustafa Kemal Atatürk müdür anılan
yoksa onun kavgasına çomak sokmak isteyenler mi ve kim nasıl anılmaktadır? Ya
Ebu Cehil midir hala yaşayan Hz. Muhammed mi yahut nasıl yaşamaktadırlar, hatırlanmaktadırlar?
Kimisi iyilikle anılır, kimisi ya hiç anılmaz yahut iyiliğe handikap teşkil
etmiş önemsiz bir teferruat olarak anılır. Kimileri hala dipdiri iken, kimileri
önemsiz, anılmaya değmez, anılsa da bir anda sönüveren belli belirsiz serap gibidirler,
varmış yokmuş arasında. Nasıl anılacağımız nasıl yaşadığımıza, neler
yaptığımıza merbuttur. Su borusuna tıkaç olmuş kokuşmuş bir bez parçası olarak
mı varolacağız yoksa suyun daha berrak akması için tüm tıkaçları eriten,
çürüten ve suyun daha kuvvetli ve berrak akmasını sağlayan katalizör mü
olacağız? Artık bir karar vermek ve önümüzdeki barikatları yok etmek, vurulmuş
olduğumuz zincirleri parçalamak zorundayız. Bu cendereyi yarıp geçmek ve
aydınlığa kavuşmak zorundayız. Allah ile aldatan şeytana ve dostlarına hayır
demek zorundayız. Kararımız kaderimiz olacaktır!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...12...
Özgür DENİZ - 20.12.2020
Tarih: 20.12.2020
Okunma: 395
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.