Okumuyoruz, düşünmüyoruz, anlamıyoruz,
hissetmiyoruz. Binaenaleyh, her daim edilgen kalıyoruz ve hayatımızı, kaderimizi
başkalarının insafına terk ediyoruz. Sanki bizim kafamız, kalbimiz yokmuş gibi,
başkaları düşünsünler, duygulansınlar ve bize talimat versinler, bizim
kaderimizi çizsinler, bizim nasıl duygulanacağımızı ve düşüneceğimizi tayin
etsinler, biz de bize nasıl layık görülmüşse layık görüleni olduğu haliyle bir
milim sapma göstermeden, hiçbir itiraz yükseltmeden yaşayalım diye bakıyoruz. Söyleyecek
tek bir sözümüz bile olmuyor. Hayat bizim ama hayatımız üzerine karar
veremiyoruz, nasıl bir hayat sahipliği lan bu? Birileri bizim adımıza
düşünecekler, bizim yarınlarımız adına karar verecekler, bizim hayatımızın
planını yapacaklar ve biz kendimize, bir gün gelip ve dönüp ardımıza baktığımız
da yaşadık diyeceğiz öyle mi? Yazıklar olsun öyleyse bize! Ciğerlerimiz
parçalanıyor be. Hiç mi onurumuzu, haysiyetimizi, şerefimizi düşünmüyoruz? Günü
kurtarma derdine düşüyoruz ve münhasıran izleyici pozisyonunda kalıyoruz.
Elimizde, maişetimizi idame ettirecek ve midemize indirecek miktarda ekmek
varsa her şey tamam, hayat süt liman diye bakıyoruz, gerisi bizi ırgalamıyor.
İnsanca yaşamak mı denir lan buna? Önümüze ne konulursa yiyoruz, zihnimize ne
gönderilirse alıyoruz, kabul ediyoruz ve inanıyoruz, sormadan, sorgulamadan.
Sanki dünya münhasıran muayyen bir zümrenin dünyası, dünyayı onlar yaratmışlar,
yasalarını onlar koymuşlar ve bizleri dünyaya getirenler de onlarmış gibi,
bizlere istedikleri gibi davranıyorlar, istediklerini verip istedikleri zaman
geri alıyorlar. Oysa üzerine kumar oynanan hayatlar bizatihi bizim
hayatlarımızdır. Dünya leşinin peşinde itler gibi kıvranıyoruz ve birbirimize
saldırıyoruz. Birileri devran sürerken, biz kan ağlayacağız ama ağladığımızı
duyurduğumuzda da suçlu biz olacağız, yerin dibine batsın lan böyle hayat? Niye
bir an şöyle oturup, kafamızı iki elimizin arasına alıp sormuyoruz ve
sorgulamıyoruz? Niçin masivaya ve maveraya dair şeyler üzerinde akledip,
hakikati fark edip, kim olduğumuzu ve kim olduklarını idrak edip ve nihayetinde
bir karar verip insani eylem ortaya koyamıyoruz? Hayır, niye yani niye, kukla
olarak yaşamayı tolere ediyoruz? Bir an olsa bile gerçek nedir diye niye
düşünmüyoruz ve gerçeğin peşine düşmüyoruz? Bu gerçeği bir kenara koyalım.
Şahsi kanaatimce bugünler kitap okumaya başlamak için bulunmaz bir fırsattır ve
badema da böyle bir fırsat ele geçmeyecektir. Çünkü uyumak içinde, dinlenmek
içinde, sabaha dek masivayı ve maverayı okumak için de, düşünmek içinde,
kendini dinlemek, tabiatı dinlemek, Tanrı’yı dinlemek içinde hatta Tanrı’yla
konuşmak içinde böylesi bir fırsat hiçbir zaman ele geçmeyecektir. İyi oldu
anlamında söylemiyorum. İstemeden geldi başa ama fırsata çevirebiliriz
anlamında söylüyorum. Şeytan ve dostları sizi Allah ile aldatmasın!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...16...
Özgür DENİZ - 26.12.2020
Tarih: 26.12.2020
Okunma: 389
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.