İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...16...

Özgür DENİZ - 26.12.2020

Okumuyoruz, düşünmüyoruz, anlamıyoruz, hissetmiyoruz. Binaenaleyh, her daim edilgen kalıyoruz ve hayatımızı, kaderimizi başkalarının insafına terk ediyoruz. Sanki bizim kafamız, kalbimiz yokmuş gibi, başkaları düşünsünler, duygulansınlar ve bize talimat versinler, bizim kaderimizi çizsinler, bizim nasıl duygulanacağımızı ve düşüneceğimizi tayin etsinler, biz de bize nasıl layık görülmüşse layık görüleni olduğu haliyle bir milim sapma göstermeden, hiçbir itiraz yükseltmeden yaşayalım diye bakıyoruz. Söyleyecek tek bir sözümüz bile olmuyor. Hayat bizim ama hayatımız üzerine karar veremiyoruz, nasıl bir hayat sahipliği lan bu? Birileri bizim adımıza düşünecekler, bizim yarınlarımız adına karar verecekler, bizim hayatımızın planını yapacaklar ve biz kendimize, bir gün gelip ve dönüp ardımıza baktığımız da yaşadık diyeceğiz öyle mi? Yazıklar olsun öyleyse bize! Ciğerlerimiz parçalanıyor be. Hiç mi onurumuzu, haysiyetimizi, şerefimizi düşünmüyoruz? Günü kurtarma derdine düşüyoruz ve münhasıran izleyici pozisyonunda kalıyoruz. Elimizde, maişetimizi idame ettirecek ve midemize indirecek miktarda ekmek varsa her şey tamam, hayat süt liman diye bakıyoruz, gerisi bizi ırgalamıyor. İnsanca yaşamak mı denir lan buna? Önümüze ne konulursa yiyoruz, zihnimize ne gönderilirse alıyoruz, kabul ediyoruz ve inanıyoruz, sormadan, sorgulamadan. Sanki dünya münhasıran muayyen bir zümrenin dünyası, dünyayı onlar yaratmışlar, yasalarını onlar koymuşlar ve bizleri dünyaya getirenler de onlarmış gibi, bizlere istedikleri gibi davranıyorlar, istediklerini verip istedikleri zaman geri alıyorlar. Oysa üzerine kumar oynanan hayatlar bizatihi bizim hayatlarımızdır. Dünya leşinin peşinde itler gibi kıvranıyoruz ve birbirimize saldırıyoruz. Birileri devran sürerken, biz kan ağlayacağız ama ağladığımızı duyurduğumuzda da suçlu biz olacağız, yerin dibine batsın lan böyle hayat? Niye bir an şöyle oturup, kafamızı iki elimizin arasına alıp sormuyoruz ve sorgulamıyoruz? Niçin masivaya ve maveraya dair şeyler üzerinde akledip, hakikati fark edip, kim olduğumuzu ve kim olduklarını idrak edip ve nihayetinde bir karar verip insani eylem ortaya koyamıyoruz? Hayır, niye yani niye, kukla olarak yaşamayı tolere ediyoruz? Bir an olsa bile gerçek nedir diye niye düşünmüyoruz ve gerçeğin peşine düşmüyoruz? Bu gerçeği bir kenara koyalım. Şahsi kanaatimce bugünler kitap okumaya başlamak için bulunmaz bir fırsattır ve badema da böyle bir fırsat ele geçmeyecektir. Çünkü uyumak içinde, dinlenmek içinde, sabaha dek masivayı ve maverayı okumak için de, düşünmek içinde, kendini dinlemek, tabiatı dinlemek, Tanrı’yı dinlemek içinde hatta Tanrı’yla konuşmak içinde böylesi bir fırsat hiçbir zaman ele geçmeyecektir. İyi oldu anlamında söylemiyorum. İstemeden geldi başa ama fırsata çevirebiliriz anlamında söylüyorum. Şeytan ve dostları sizi Allah ile aldatmasın!

Tarih: 26.12.2020 Okunma: 389

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?