Bir önceki yazının sonunda bugünleri
okumak için ömürde badema bulunmayacak fırsattır demiştim. Elbette yine de
Allah böylesi felaketlerden dost düşman tüm insanlığı korusun ama mademki geldi
başa en güzel şekilde de değerlendirmek icap etmez mi? Mesela; samimi ya da
samimiyetsiz olarak kitabımız dediğimiz ve işimize geldiği an kendinden bir
ayete başvurduğumuz ama yaşamlarımızda izine pekte rastlamadığımız hatta hiç mi
hiç rastlamadığımız Kur’an başta olmak üzere, İncili, Tevrat’ı, Mezmurları
(Zebur’u), Nietzsche’yi, Arthur Schopenhauer’u, Karl Marks’ı, Engels’i, Risale-i
Nur’u, İmmanuel Kant’ı, Lenin’i, Ali Şeriati’yi, Cemil Meriç’i, Proudhon’u, Nurettin
Topçu’yu, Muhammed İkbal’i, Nutuk’u vb. hatmetmenin tam da sırası değil mi
lütfen? Bilakis ne zaman böyle bir fırsat bulupta okumaya başlayacağız?
Okumadıkça, düşünmedikçe, anlamadıkça, hissetmedikçe, sorup sorgulamadıkça
belki farkında olmayacağız ama boynumuzda tasmayla yaşayacağız ömrümüzün sonuna
dek, fakat insan gibi yaşıyor olduğumuzu sanacağız, sanmakla insan gibi
yaşanıyor olunsaydı keşke. Okumazsanız gerçeğe ulaşamazsınız, gerçeği
bilmezseniz her şeye gerçek diye sarılırsınız ve hep birilerinin ağzına bakmaya
başlarsınız artık ve aldanmaktan da hiçbir zaman kurtulamazsınız. Hayatınızı,
hayatınızın öznesi olarak değil de zavallı bir figüran olarak yaşarsınız. Kul
birey değil, köle robot olarak yaşarsınız. Niye hakkımızı aramıyoruz, niye hak
ettiğimiz yaşamı kazanmak için kavga vermiyoruz? Niye haklarımızın çalınmasına
göz yumuyoruz göre göre, bile bile? Hep birilerin ağzına bakarak mı geçecek
ömrümüz? Üstelikte yalan söyledikleri aşikâr olduğu halde. Niye şöyle tüm
yüreğinizle haykırıp; boş beleş kavgalarınızın kurbanı olmak, arada ezilmek,
yaşanacak günlerimizi yaşamadan geçirmek, hayallerimizi gerçekleştirmeden ölmek
istemiyoruz kardeşim demiyorsunuz hayatınıza müdahale edenlere? Gidin kendinize
bir dünya bulun orada verin kirli kavgalarınızı demiyorsunuz? Hakkınız değil mi
bu sizin? Neyinizi kaybedeceksiniz? Ne yani kardeşimiz dedikleriniz tarafından
sömürülmek iyi bir şey midir, hakkınızın çalınması iyi bir şey midir yoksa
kardeş kardeşi sömürmez de birlikte üretmek ve tüketmek için kavga mı verir? Elbette
ki, kardeş kardeşin iyiliğini istemesi icap eder. Üç kuruşluk dünya
menfaatlerinizi ve hiçbir işe yaramayan ve ancak köleliğinize sebep olan
kazançlarınızı mı kaybedersiniz böyle olursa? Onurunu kaybedenin kaybedeceği
başka neyi olabilir ki? Onurlu insanlar olarak yaşadığınızı mı düşünüyorsunuz
yoksa? Duygularını açığa vuramayacaksın, düşünceni ifade edemeyeceksin, hakkını
alamayacaksın, isyanını dile getiremeyeceksin, eleştiremeyeceksin, her türlü
hakkın zımnen sözde yasalarla elinden alınacak ama onurlu yaşamış olacaksın, onuruna
tüküreyim senin. Birileri benim hayatımı planlayacak, ben sadece seyirci
koltuğunda oturacam, duygularım ve düşünlerim olmayacak ve bu benim hayatım
diyecem ve onurlu yaşadığım iddiasında olacağım öyle mi? Özne miyiz, figüran
mı, bir karar vermeliyiz! Bu dünyaya kimseyle bitişik gelmedin, kimseyle
bitişik gitmeyeceksin, herkesin kendine özel bir yaşamı var ve bu yaşam tek bir
kez var, öyleyse lütfen onuruna sahip çık ve kavganı insanca, namusluca ver.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...17...
Özgür DENİZ - 27.12.2020
Tarih: 27.12.2020
Okunma: 460
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.