Tesadüfen yaşıyoruz, tesadüflerle
yaşıyoruz, saldım çayıra Mevla’m kayıra diyoruz ama yine de diyoruz ki; kadere
inanıyoruz. Behey ahmak insançocuğu, kadere inanan tesadüfe inanır mı,
tesadüflere kaderini bırakır mı, kendini akıntıya salar mı, böyle yaşayan
kaderini elinde tutabilir mi? Kaderin senin ellerinde değil mi, niçin
tesadüflere, başkalarına, olayların akışına bırakıyorsun kaderini? Bıraktığında
ne olduğunu görmüyor musun, nasıl bir zillete duçar kaldığını idrak edemiyor
musun? Oysa kaderini çizmen için, sana akıl, irade, ihtiyar, tercih hakkı
verilmedi mi? Oku ve düşün, sonra da kararını ver, kaderini çiz denmedi mi? Sen
insansın be, dünyanın hükümdarlığı bile sana tevdi edilmedi mi? Ama hükümdarken
şimdi zavallı, zincire vurulmuş bir kölesin. Niçin diye sormuyor musun hiç?
Nasıl bu hale geldiğini, düşürüldüğünü sorgulamıyor musun? Ortaya koyduğumuz
her hareketle, söylediğimiz her sözle, yaptığımız her işle, kime fayda
sağlıyoruz ya da kime zarar veriyoruz hiç düşünmüyor muyuz? Haklarımız göz göre
göre çalınıyor sezmiyor muyuz? Yarınlarında ki bugünlere, yarınlarda
utanacakları, susmak zorunda kalacakları, cevap veremeyecekleri bir dünya mı
bırakmak istiyoruz? Bize ne diyeceklerini, bizden utanacaklarını düşünmüyor
muyuz hiç? Dağlarınız soyuluyor, denizleriniz kirletiliyor, hazineleriniz
boşaltılıyor, haklarınız gasp ediliyor, tüm gövdeniz zincirleniyor, yarınlarda
doğacakların yaşam hakları ipotek altına alınıyor, dilleriniz kilitleniyor, siz
neyin derdindesiniz? Kendi varlığımız için mi yoksa her çağda varlıklarımızın
teminatı olan varlık için mi varız, yaşıyoruz? Teminatımız olan sadece bizim
teminatımız değil, tüm çağların ve o çağlarda var olacakların teminatıdır ama biz
yarın göçüp gideceğiz. Ona göre yaşamak zorunda değil miyiz? Yarın bırakıp
gideceğimiz bir dünya için mi yapılan her şey ve biz bu dünya uğrunda dövüşmek
için mi geldik ve varız yoksa yarınlarımızın dünyalarını da aydınlatmak,
garanti etmek için mi geldik ve varız? Birileri dünyayı yutmak için
savaşacaklar, yaşayacaklar, bizde öylece bakacağız, susacağız, eyvallah
edeceğiz ama bir gün geldiğinde cevap verecek mecali de kendimizde bulacağız
öyle mi? Bu kadar basit mi düşünüyoruz? Daha niçin, ne uğruna ve nasıl kavga
vereceğimizi bilmiyoruz. Dünya için mi, hakikat için mi kavga vermeliyiz?
Başkalarının kavgalarının figüranları olmaktan öteye gidemiyoruz. İşte bu
yüzden hiçbir zaman gülemeyeceğiz, acılardan acılara sürgün olarak geberip
gideceğiz bu gidişle. Birilerine aldanıyoruz, birilerinin de kasalarını
dolduruyoruz, başka yaptığımız nedir Tanrı aşkına? Şeytan ve dostları sizleri
Allah ile aldatmasın!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...18...
Özgür DENİZ - 28.12.2020
Tarih: 28.12.2020
Okunma: 370
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.