İNGİLİZCE NEDEN ÖNEMLİDİR. ?
İnternetin olumlu yönlerinden biri de bana ilham
veriyor olması. Çünkü tam bir sanal gerçeklik makinası. İyi, kötü, yalan, yanlış,
bilimsel, bilim dışı, intihal( başkasının bilimsel yayınlarının kendine mal
edilmesi yani akademik suç .) yani her şey var.
Aynı zamanda bir iletişim kaynağı. İletişim çağında
yaşamamıza rağmen hepimiz, hemen hemen aynı yalnızlığı yaşıyoruz ne garip!
Sosyal medyada binleri aşan arkadaşlarımız var. Ama kaçıyla tam anlamıyla
iletişim içindeyiz!
İnternette İngilizce
dersi veren İngilizce öğretmeni Cengiz Hoca’nın verdiği istatistiki rakamlar
çok dikkatimi çekti. Soruları şöyle: Acaba İngilizceyi Dünya’da kaç kişi
konuşuyor?
1. sırada
İngilizce: Ana dili olan, olmayan 1 milyar 121 milyon kişi, en etkin dil olarak
İngilizce konuşuyor. 2. sırada Çince: (1
milyar 107 milyon insan konuşuyor. Nüfusu çok fazla 1 milyar 436 milyon) 3.de
Hintçe: 534 milyon 4.İspanyolca: 5.Fransızca: 285 milyon (Sömürgeci olduğundan
işgal ettiği yerlere Fransızca öğretmiş) 6.Arapça: 274 milyon 7.Rusça:265
milyon 8.Bangla:262 milyon 8. Portekizce: 236 milyon 9. Endonezya: 198 milyon
Ana dili İngilizce olup da İngilizce konuşan insanların
sayısı, yaklaşık 400 milyon. Ana dili İngilizce
olmayanların sayısı ise 750 milyon. Dünya’da ki konuşmaların sadece % 25 ‘i ana dilini konuşanlardan oluşuyor.% 75 ‘e
yakını ana dili olmadığı halde İngilizce konuşuyor.
Peki; Neden İngilizce bu kadar çok konuşuluyor? İnternetin
baskın dili İngilizcedir. Literatürün %80-90’ ı İngilizcedir. Bilgiye ulaşma
dilinin %54 ‘ü İngilizcedir. Günümüzde
eğer İngilizce biliyorsanız bir bilim insanı ile konuşabilirsiniz. Bilim dili
de bir dildir. Bilimden faydalanmak ve bilimi kaynak edinmek isteyenlerin,
bilim dilini ve bu dili nasıl konuşup, nasıl anlayacağını öğrenmesi gerekir.
18.YY da başlayıp 21. YY da devam eden sanayi devrimlerinde,
teknolojiyle, bilimle uğraşanlar karlı çıkmışlardır. Çünkü sanayi devrimiyle,
ilk buharlı makineyi bulan James Watt,
ilk uçağı icat eden, Amerikalı mucitler olan
Wright kardeşler, sonra Alexander Grahambell’in telefonu icadı, bilgisayarı
bulan İngiliz matematikçi Charles Babbage ve niceleri hep batılı bilim
insanları tarafından icat edilmiştir.
Sanayi
devriminin, öncüleri ve bilim insanları teknolojiyi yarattılar. Yani ABD ve İngiltere teknolojinin esas
mimarlarıdır. Her icat kendi ana dilinde anlamlıdır. İngilizce dilinin dünyada
en çok kullanılan dil olması, o dili konuşan insanların bilime, teknolojiye
koydukları katkılar yüzündendir.
Yukarıdaki buluşlar ve
bilimle ile uğraşıların, dünyada İngilizcenin çok konuşulur olmasının ana
nedeni olmakla birlikte, sömürgeleriyle kurdukları iletişimin, onları egemenlikleri
altında tutarken, kimliklerini dillerini, kültürlerini asimile ( kendi
benliğini ve özünü kaybetmek ) etmek, zorunlu olarak uyguladıkları bir
baskının sonucunun da etkisi vardır.
Demek ki; ülkelerin egemenliği, dillerin egemenliği ile oluyor. Dil milletlerin kimliklerini, kültürlerini,
düşüncelerini, davranışlarını, ruhlarını, içinde barındırıyor. M.Heidegger'in
de dediği gibi, "dil varlığın evidir" Yunus Emre de, "dil
hikmetin yoludur" diyor.
Peki; geçmişimize dönüp
baktığımızda Osmanlı İmparatorluğu, bir göçebe imparatorluktur, Yerleşikliği
ise, fetihlerle elde ettiği topraklar üzerinde yaşayan halkların servetleriyle
yürümüş, payitaht kavgalarıyla, bir sürü israf kalemleriyle, yarınları düşünerek,
bilime, sanata, eğitime ve kul olarak gördüğü vatandaşlarına, onları maddi
manevi zenginleştirecek bir miras bırakmamıştır. Aksine yeni Türkiye
Cumhuriyeti’ne ağır borçlar ve kapitülasyonlar bırakmıştır.
Osmanlı: insanlık adına ne bir
keşif, ne bir buluş, ne bir bilim adamı, ne bir üretim atılımı içinde olmuştur.
Hâlbuki savaşlarla elde ettiği topraklar üzerinde yaşayan insanların özgürlüklerine,
dinlerine, dillerine, geleneklerine gösterdiği özeni ve korumayı, onlara kendi
dilini, örfünü âdetini öğretip, onlardan da bilime, sanata, eğitime
mesleklerine olan becerilerini halkının öğrenmesini sağlatsaydı, kim bilir
Türkçe de resmi dil olarak sadece 3 ülkede ve Dünya’da ise 10 ülkede Türkçe konuşulmazdı.
Türkçe neden bilim dili değildir? Sorusu
sanırım hepimizin en çok merak ettiği ve arzuladığı bir şeydir.
Doç.Dr.
Ali Osman GUNDOGAN * Atatürk Üniversitesi KKEF. Felsefe Grubu Eğitimi Bölüm
Başkanı 13.05.1997 tarihinde Atatürk Üniversitesi Türkiyat Enstitüsünce
düzenlenen "Bilim Dili Olarak Türkçe" konulu paneldeki bildirisinde;
Türkçe ‘nin neden bilim dili olmadığını şöyle açıklıyor. Acaba bir dil, bilim
dili olabilmek için hangi vasıflara sahip olmalıdır?
1-
Bir
dilin bilim dili olabilmesi için öncelikle o dilin eğitim-öğretim dili olması
gerekir.
2-
Dil, soyut düşünüşe yatkın olmalı ve varlığa
nüfuz etmede zengin çağrışımlar uyandıran kelimelere sahip olmalıdır.
3-
İnsan
zihninin düşünmesine elverişli olmalı ve düşünceyi ifade edişte
zorlanmamalıdır.
4-
Gelişmeye, zenginleşmeye uygun olmalı ve bilim
ve teknoloji alanındaki yeniliklere karşılıklar üretebilmelidir.
5-
Bilim
ve tefekkür yapabilecek bir terminolojiye sahip olmalı ve bu terminoloji
kendini yenileyebilmelidir.
Türkçe
kavram üretmeye uygun zengin bir dildir. Türkçe'nin bilim ve felsefe dili olmak
bakımından, bugün içinde bulunduğu bazı güçlükler şöyle sıralanabilir.
1)
Dilimiz için trajik bir tarihi geçmiş vardır.
2)
Yabancı dille eğitime aşırı istek ve düşkünlük.
3) Türkçeleştirme adına yapılan çalışmaların
dili (Sadeleştirmek adına kısırlaştırmak)
Yabancı
dille eğitime duyulan istek, ana dilimizin gelişmesini engellediği gibi bilgi
üretme ve düşünme imkânını da yok etmektedir. Zaten yabancı dille eğitimi
savunmak, Türkçe ile bilim ve felsefe yapılamayacağını söylemek, Türkiye'deki
bilimsel hayatı bir yabancı dile endekslemek bundan sonra hiçbir bilim adamı ve
filozofumuzun yetişmeyeceğini ve Türkiye'deki bilimsel hayatın medeniyete hiçbir
katkısının olmayacağını söylemek çok büyük hata olur. Türklerin İslam kültür ve
medeniyeti içine girmeleriyle birlikte, bilim dili olarak Arapçanın tercih
edilmesi, Türkçe ‘ye Arapça ve Farsça kelimelerin girmesi, Türkçe'nin
gelişmesini engellemiştir.
Karamanoğlu
Mehmet Bey'in çabası, Kutadgu Bilig’deki saf Türkçe, Ali Şır Neva’nın
"Muhiikemetü'l Ulgateyn" adlı eseri bu anlamda Türkçe ‘ye en büyük
hizmetler olarak gösterilebiliniz. Bir Türk, Arapça ve Farsça kelimelerle
düşünemediği ve onun zihninde yabancı kelimeler hiçbir çağrışım yaptırmadığı
için, İngilizce ve Fransızca kelimelerle de düşünmesi mümkün değildir. Bilim ve
felsefe yapmaya uygun bir düşünce faaliyetinin ancak anadiliyle düşünüldüğünde
mümkün olacağını göstermektedir. Başka dillerden kelime alınması, "bir
zihin tembelliğidir". Çünkü bilim ve felsefeye ait terminoloji yabancı
kelimelerden meydana gelirse, bu kelimeler zengin çağrışımlar yaptıramayacağı
için bu tür terminolojinin düşünmeye olumlu bir katkısının olabileceğini söylemek
te pek mümkün değildir. Önemli olan, derin düşünme neticesinde ulaşılan
kavramları Türkçe ifade edebilmektir. Eğer düşünmezseniz, icatlar yapmazsanız,
felsefede yeni kavramlar icat edemezseniz, bilim ve felsefeye ait kavramları
Türkçeleştirmekle de bir yere varamazsınız.
Ancak yabancı dil eğitimi ile yabancı dille eğitimi
birbirinden ayırmak gerekmektedir. Çünkü yabancı dille eğitim yapan kurumların
ana diliyle düşünemeyen insanlar yetiştirmesinden ötürü, kültürümüze ve bilim
dünyamıza katkıları olabileceğini düşünmek, balığın kavağa çıkmasını beklemeğe
benzer. Türkçe'nin bilim dili olamamasının
önemli nedenleri ve sorunları vardır. Kendi dil bilincine sahip olamayışımız,
gelişen teknoloji ve kültürün esiri olmaya yatkınlık, dilimizin yok edilmesine
izin vermemiz en büyük yanlışlarımızdır.
Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932'de
Atatürk'ün talimatıyla kurulmuştur. Amacı, "Türk dilinin
öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında
değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek. TDK kavram üretme yönünde Türkçeyi
zenginleştirmelidir.
Her
disiplinin bir felsefesi vardır. Temel bilimlerin, sosyal bilimlerin, yaşamın
felsefesi vardır. Türkçe’nin bilim dili olmasını ve gelişmesini engelleyen
engellerin kaldırıldığında, eğitim sistemimizde felsefe derslerini
ilköğretimden itibaren öğretim programlarımıza koyduğumuzda, milli dil
bilincine sahip olduğumuz zaman, şunları rahatlıkla söyleyebiliriz. Felsefenin
kazandırdığı düşünme becerisi dilimiz aracılığıyla; varlığımıza, (
davranışımıza, kültürümüze, kimliğimize, bilime ve sanata) Dünya’da ayrı bir
pencere açacaktır.
Doç.Dr.
Ali Osman Gündoğan’a teşekkür ederim.
30.12.2020
Lütfiye Kader
Emk. Uzm. Fen Bilimleri Öğretmeni