Bu ülke, her devirde enerjisini
berhava edecek, içeride yaşayanların birbirilerine olan düşmanlığını
pekiştirecek, uhuvveti nakzedecek, barışı katledecek, sevgiyi eritecek, büyük
atılımlarına handikap teşkil edecek içe dönük bir sorun üretiyor mutlaka. Çünkü
büyük değiliz, büyük düşünemiyor, büyük konuşamıyor, büyük eylemlerde
bulunamıyoruz. Ama büyükmüşüz gibi poz vermeyi de seviyoruz. Ve ürettiğimiz
yapay sorunlarla iştigal ederken, daha büyük işlere harcayacağımız enerjimiz
uçup gidiyor ve bir gün bakıyoruz ki yorgun, bitkin, bitap düşmüşüz, harap
olmuşuz, ayağa kalkacak mecalimiz yok. Tazyikatlar muvacehesinde yapacak hiçbir
şeyimiz kalmıyor ve dizlerimizin üzerine çöküp kalıyoruz. Sonra da üzerimize
basan basana. Ama, her şeyi de, taammüden ürettiğimiz, kendi günahlarımızı
silmek ve kendi suçlarımızı örtmek adına ürettiğimiz derin ve üst akla
hamlediyoruz. Ve büyük atılımlarımızı böylece hep ertelemiş oluyoruz. Kimse rahatını
bozma ve maddiyatını kaybetme pahasına da olsa gerçekleri haykırmıyor,
sorunları üretenlerin yüzlerine bir tokat gibi patlatmıyor gerçekleri. Siz ne
yapıyorsunuz kardeşim diye kimse sormuyor. Bilakis herkes zımnen münhasıran
menfaatleri için sorunları nüksettirme derdine düşüyor. Kaşıyor da kaşıyor
sorunları ve yarayı badema kapanmamak üzere açıyor. Zira ürettiğimiz sorun kadar
var oluyoruz, varlığımızı baki kılıyoruz. Çünkü bundan besleniyoruz asalaklar
gibi. Bu ülkenin aydınları ve âlimleri
ne yaparlar gerçekten anlamak kabil değil. Yazıklar olsun ervahına, tüm
kalbimle, bilincimle, benliğimle, ciddiyetimle, samimiyetimle söylüyorum ki;
yazıklar olsun. Uhuvveti pekiştirecek, birliği kaim kılacak, barışın türküsünü
terennüm ettirecek, muhabbeti çiçeklendirecek olanlar tam tersini yapıyorlar ya
da susuyorlar. Hayır, düşmanlık üretmekle, düşmanlıkları nüksettirmekle elimize
ne geçecek anlamıyorum. Ki, taammüden de kotarıldığını düşünüyorum böylesi bir
ihanetin. Hadi politikacıları anlamak kabil, zira onlar Aristo’nun da söylediği
gibi birer fahişeden başka bir şey değiller, çünkü onlar çatışmadan
beslenmektedirler ve münhasıran kendi dünyalarının peşinde koşturmaktan başka hiçbir
şey yapmamaktadırlar. Ama özellikle ve özellikle âlim geçinenleri, şeyhlik
postuna kurulanları vallahi, billahi, tallahi anlamıyorum. Hayır, neyden imtina
ediyorlar, neyden korkuyorlar, kaybedecek neyleri olabilir ki? Ha elbette
hakikatte kaybedecekleri çok şeyleri var; tenekeden saltanatları, büründükleri
postları, torpille aldıkları payeleri. Velakin yine de böylesi düşünceleri
varsa, işte o zaman felakettir. Çünkü o vakit dinlerini sorgulamak gibi bir
durum tezahür eder ki, arkasını tahmin etmek bile ürperticidir. Vicdan azaplık
bir durum maateessüf! Gerçi, kahir ekseriyetinin midesi haramla dolu bir toplum
başka ne yapabilirdi ki? Böylesi bir toplum nasıl dinç, diri, iri olabilsin ki,
nasıl mecal bulabilsin ki kutsal eylemler için? Bu toplum çürümüş ve kokmuş
maateessüf.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...43...
Özgür DENİZ - 22.01.2021
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
İ. Hakkı Cengiz
23.01.2021 - 14:02
"o vakit dinlerini sorgulamak gibi bir durum tezahür eder ki"... İşte, oradayız Can Kardeşim ve işaret ettiğiniz gibi, 1ürperticidir1. "kahir ekseriyetinin midesi haramla dolu bir toplum başka ne yapabilirdi ki?"... Bu korkunç suçlamanın -ki gerçeğin- farkındalar mı? Telefona, "selamünaleyküm" diye başlayıp, Cuma günleri de "Hayırlı Cumalar" mesajı attın mı, iş bitiyot seviyesindeler! Çok acı, çok üzücü! Emeklerine, yüreğine sağlık, bağrı yanık kardeşim. Selâmlar...
özgür deniz
23.01.2021 - 14:20
maalesef öyle saygıdeğer paşam. söylenmeyince ve cahil millet ((((ki maalesef gerçek bu, millet gerçekten cahil hatta körkütük cahil, ki bunu ellerimizle biz yarattık, kasti olarak milleti cahil bıraktık, onları isteidğimiz gibi güdebilmek ve istediğimiz yere sürebilmek için))))))) farkında olmayınca her şey süt liman zannediliyor. oysa ahlakın bittiği, değerlerin iflas ettiği, her ulvi kavramın çürütüldüğü bir zamanı yaşıyoruz. insanlara söyletilmeyince ve gerçekler örtülünce sanki her şey normalmiş gibi, her şey yerli yerindeymiş gibi farzediliyor. oysa pisliğin üzerinin örtülmesi pisliğin yok olduğu anlamına gelmez. pisliğe bulanan yine pislik olur. din zaten sorgulanıyor. ama şimdi ki sorgu maalesef çok farklı boyut kesbetmiş durumdadır ve vahimdir. velakin dini düşünen kaç kişi var. din düşünülüyor evet ama o dinden nasıl kazanabiliriz, nereye kadar kazanabiliriz ve o din sayesinde kazandıklarımızı yine o sayesinde nasıl kaybetmeyiz diye düşünülüyor. yoksa din varolsun ve insanlığı temizlesin diye değil. maales din bir tecime vasıtası olmuştur. başka bir acı gerçekte şudur ki; dinden beslenenler, geçinenler, kazananlar gerçek manada din cahilleridirler yani kendisi vasıtasıyla akzandıkları dini bile bilmemektedirler. Yüce Allah şahit olsun ki dinin D sinden bile bihaberdirler yani o kadar sekterdirler. manevi kimlik olan dinde maddi kimlik olan milliyette çürütülmüştür, kokutulmuştur ne aci ve hazindir ki. gerçekler ölmez paşam. ancak örtülür güç vasıtasıyla ama gün gelir gerçek yine aşikar olur. daha fazla detaya girilirse vehamet arzeder, binaenaleyh suskuya bopyun eğmek iktiza eder. deirn saygılar saygıdeğer paşam.