AKP'NIN ALKOLLE MÜCADELESİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 27.12.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.



İktidar olduğunuza göre, ülkeyi bulunduğu yerden daha yukarı çıkarmak, halkını “bay kılmak”, müreffeh bir hale getirmek aslî göreviniz. Zararlı olan, vatandaşı üzen, canından bezdiren her şeyle mücadele etmek de yine sizin işiniz.

Nitekim “yoksulluk ve yolsuzlukğun kökünü kazımak” söylemiyle, milletten büyük oy alıp, mecliste de, mutlak bir çoğunluk sağlayarak 6 sene önce iktidara gelen AKP canla başla mücadele etti. Yoksullukla, yolsuzlukla, adıyla müsemma Adaletsizlikle, kalkınmanın önündeki engellerle, ahlâksızlıkla ...vs. nasıl mücadele ettiğini ve nasıl başarılı olduğununa hepimiz şahitiz.

AKP'nin ana mücadele alanlarından birisi de hiç şüphesiz “alkolle mücadele” olmuştur. Bu mücadeleyi nasıl verdi, kısaca hatırlamakta yarar var:

İktidara gelir gelmez alkollü içkilere özel tüketim vergileri getirdi. İçki o kadar pahalandı ki, alabilmek, dolayısıyla içebilmek her babayiğitin harcı değildi, artık. Fakat memlekette kayıtdışı diye bir başka memleket daha vardı. O memleket rakı da dâhil her türlü içkiyi talep edenlerin hizmetine sundu. Kayıt dışı içki satışları bazı vatandaşlarımızı kaybetmemize, bazı vatandaşların da gözlerini kaybetmesine yol açtı. AKP; kayıtdışıyla mücadelesinde, alkolle mücadelesinde olduğu kadar başarılı değildi, demek ki!

Alkolle mücadelede kararlı AKP, rakı tekelini kaldırdı. Bu uygulamasında “devlet içki üretmez” felsefesinin de katkısı olsa gerek! Tekel kaldırılınca, bu sfer de rakının ucuzladığı görüldü.

Sanırım, fiyatla başa çıkılamayınca AKP'li belediyeler mücadele görevini devraldı. Meselâ, Keçiören Belediyesi zabıtalarının içki satan bir dükkanı dağıttıkları, sahibini hastanelik ettikleri görüntüleri medyaya yansıdı. Bu görüntülere rağmen Beldiye Başkanı, “mekan sahibi zabıtalara saldırdı, zabıtalar da kendilerini korudu” diye savunma yaptı. Böylece zabıtaları sadece kendileri değil, belediye başkanları da korumuş oldu. Fakat araya ABD Büyükelçiliği girip, “oralarda neler oluyor?” diye sorunca, aynı belediye başkanı, “İnceleme yapıyoruz. Olaya karışan zabıtaları görevden aldık. Soruşturuyoruz.” diye, bu sefer kendini korudu!

* * *

Anadolu'da Vaziyet

Son zamanlarda, Anadolu'yu gezen seyyahlar, pek çok kentte alkollü içki veren lokanta bulmanın neredeyse imkansız olduğunu söylüyorlar. Buna karşılık iktidar yanlısı Prof. Eser Karakaş, Konya'da 20 tane içkili lokanta saydığını, söylentilerin tevatür olduğunu, yazmış. Anadolu'dan daha yeni gelen ve yine iktidardan yana görüşleriyle tanıdığımız Ayşe Önal ise “Kayseri'de, Urfa'da, Konya'da bir tane içkili lokanta bulamazsınız”, dedi!

Bunlara karşılık bazı muhafazakâr yazarlar; “kardeşim Konya'da kimse içkili lokanta açmak istemiyorsa, sizin keyfiniz olacak diye zorla içkili lokanta mı açtıracaksınız?” şeklinde, yerden göğe kadar haklı bir soru sordular.

Biz de ne güzel dedik; nüfusu milyonları bulan şehirlerimizde bir lokantayı dolduracak kadar bile içki içen insan kalmamış. Ne alâ!

Tartışmalar bu minval üzre (başbakan böyle söylüyor. Ondan etkilenmemek ne mümkün!) sürüp giderken, fakirin aklına da şöyle bir soru gelmez mi: Adı geçen şehirlerimizin çoğu turistik yöreler... Buralara yerli olduğu kadar ecnebi turistler de akın akın geliyor. Herhalde yörenin yemeklerinden de yemek isterler. Buralara kadar gelmişken Konya'nın etli ekmeğini, Urfa'nın kebabını tatmak isterler. Peki, bunları yerken yanında bira veya şarap talep etmezler mi? Bu turistlerin yemekte bir bardak şarap veya bira alma alışkanlıkları var. Meselâ, “Hoşgörünün simgesi ve zirvesi” Mevlana'nın Konya'sında “burada alkol yok” cevabı alırlarsa, “Bu ne biçim hoşgörü?” diye sormazlar mı?

* * *

Asıl Derdim

Benim alkolle ilgili derdim başka! Alkollü olarak direksiyona geçme cüreti ve yaygınlığı. Alkolle bu kadar canla başla mücadele eden, alkolü bu kadar caydırıcı hale getiren bir “mutlak iktidar”, alkollü olarak direksiyona geçmeyi de caydırıcı hale getirebilmiş mi?

Eminim, bu konuda gözlemleriniz, izlenimleriniz vardır. Benim de var. kimseyi töhmet altında bırakmamak için kendi gözlemlerimden söz etmeyeceğim. Biraz evvel internetten aldığım bir haberi dikkatlerinize sunacağım.

Haber, Tümgazeteler.com adlı internet sitesinde 21 Eylül 2008 tarihinde yaynlanmış. Başlık...

Alkollüyken direksiyondayız!

Ayrıntı da şöyle; Dünya Sağlık Örgütü'nün, “53 ülkenin sağlık sorunlarıyla ilgili hazırladığı rapora göre Türkiye, alkol tüketimi açısından sondan üçüncü olmasına karşın, alkolle ilişkili trafik kazaları bakımından birinci sırada yer alıyor.”

Tabii soruyoruz; “alkolle mücadele”yi neredeyse hayatî bir mesele olarak gören AKP, alkollü olarak araç kullanma konusunda neden hiçbir mücadele azmi göstermiyor?

* * *

Yorumsuz

Eminönü İlçe Emniyet Müdürlüğü motorize ekiplerinde görevli Sezer Berktaş, Beyoğlu’nda bir yakınına ait barda eğlendikten sonra akrabasının kız arkadaşı Hazal Müezzinoğlu’yla saat 06.30 sıralarında bardan çıktı. Serdar Ortaç’ın kliplerinde de dansçılık yaptığı belirtilen Hazal Müezzinoğlu’nu evine bırakmak için 34 DP 0188 plakalı Opel Astra otomobille Şişli istikametine giden Sezer Berktaş, görgü tanıklarının iddiasına göre Divan Kavşağı’nda aşırı hız yaptı. Boş yolda direksiyon hakimiyetini kaybeden Sezer Berktaş, otomobiliyle yol kenarındaki aydınlatma direğine çarptı. 08 Şubat 2008, Gazetelerin hepsi

Hafif yaralanan polis memuru Sezer Berktaş'ın 0.66 promil alkollü olduğu belirlenmişti. 'Ölüme sebebiyet vermek' suçundan 3 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan Berktaş'ın adalete teslim edilmesi için anne Nermin Naciye Taşpınarlı İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne müracaat etmişti. Sabah Gazetesi, 12 Mart 2008

Eminönü İlçe Emniyet Müdürlüğü motorize ekiplerinde görevli Sezer Berktaş, kazadan 34 gün sonra teslim olarak tutuklanmıştı. Berktaş 2 ay 10 gün cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. Haber Yaşam 09.12.2008

Tarih: 27.12.2008 Okunma: 882

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

özgür deniz

13.11.2008 - 16:19

şimdi efendim burada net olarak bir TOPLUMSAL AHLAKSIZLIK SORUNU na değinmiş bulunuyorsunuz...aslından bendenizin SİTEM yazısında bu konuya değinmiştim. hatta GENÇLİKLE İLGİLİ yazılarım var. hem teşhis hem tedavi var o yazılarımda......şimdi efendim ÇETE işi bir kere bir emniyet zaafiyetidir....TEŞKİLATIN ŞEREFLİ ÜYELERİNE vur emri kesinlikle verilmelidir acilen...ama otokontrol dahilinde....yani suistimal edilmeyecek görev....birde efendim YÜCE ALLAH ne diyor::::YERYÜZÜNDE AHLAKSIZLIĞI YAYGINLAŞTIRMAYIN.....şimdi bu emre tabi olmuş olsa bu toplum bu soysuzca ahlaksızlık sadır olur mu?????ASLA...yine TOLSTOY ne diyor::::::::AHLAKI ÇİĞNEMEYİN ZİRA ÖCÜNÜ ÇABUK ALIR............işte bu ÇETECİLİK OLAYIDA yıllardır çiğnediğimiz YÜCE AHLAK İLKELERİNİN amansız öcüdür....kimse kusura bakmasın......bugün TOPLUMSAL AHLAK NORMLARININ ÇİĞNENMEMESİ için onurlu bir mücadele eden var mı acaba????????ben göremiyorum........zira İBNİ HALDUNDA olayı derinden özetlemiş.......hakeza OZAN ARİF de hülasa yapmış........saygıyla canım abim.....ASLINDA YÜCE KURUMDA BU TİPLERİ SIKI DİSİPLİNLİ BİR AHLAK DERSİNE TABİ TUTMALI.....KEŞKE YÜCE OCAKTA BU TÜR BİR YÖNTEM OLSA......

özgür deniz

13.11.2008 - 16:19

şimdi efendim burada net olarak bir TOPLUMSAL AHLAKSIZLIK SORUNU na değinmiş bulunuyorsunuz...aslından bendenizin SİTEM yazısında bu konuya değinmiştim. hatta GENÇLİKLE İLGİLİ yazılarım var. hem teşhis hem tedavi var o yazılarımda......şimdi efendim ÇETE işi bir kere bir emniyet zaafiyetidir....TEŞKİLATIN ŞEREFLİ ÜYELERİNE vur emri kesinlikle verilmelidir acilen...ama otokontrol dahilinde....yani suistimal edilmeyecek görev....birde efendim YÜCE ALLAH ne diyor::::YERYÜZÜNDE AHLAKSIZLIĞI YAYGINLAŞTIRMAYIN.....şimdi bu emre tabi olmuş olsa bu toplum bu soysuzca ahlaksızlık sadır olur mu?????ASLA...yine TOLSTOY ne diyor::::::::AHLAKI ÇİĞNEMEYİN ZİRA ÖCÜNÜ ÇABUK ALIR............işte bu ÇETECİLİK OLAYIDA yıllardır çiğnediğimiz YÜCE AHLAK İLKELERİNİN amansız öcüdür....kimse kusura bakmasın......bugün TOPLUMSAL AHLAK NORMLARININ ÇİĞNENMEMESİ için onurlu bir mücadele eden var mı acaba????????ben göremiyorum........zira İBNİ HALDUNDA olayı derinden özetlemiş.......hakeza OZAN ARİF de hülasa yapmış........saygıyla canım abim.....ASLINDA YÜCE KURUMDA BU TİPLERİ SIKI DİSİPLİNLİ BİR AHLAK DERSİNE TABİ TUTMALI.....KEŞKE YÜCE OCAKTA BU TÜR BİR YÖNTEM OLSA......