İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...54...

Özgür DENİZ - 04.02.2021

Bizler, yarınları düşünmeden dilediğince yaşayan ama yaşadıklarının faturası önüne konulunca afallayan, alıklaşan, bönleşen ve cevap veremeyecek duruma düşen insançocuklarıyız. Çünkü önümüze konulan her şey kendi ellerimizle ekip biçtiklerimiz, kendi ellerimizle pişirdiklerimiz ve kendi ellerimizle yaptıklarımızdır. Bir anlık zevki ömrünü esir alan ama sonrada yaşasın hürriyet diye bağıran insançocuklarıyız. Dünde gönlümüzce, umarsızca, düşüncesizce yaşarız, yarın ise yaşadıklarımızın ağır sonuçlarıyla karşılaşınca da başkalarını suçlarız. Yani biz, hakikatte, iğrenç, aşağılık, karaktersiz, haysiyetsiz, onursuz, şerefsiz yaratıklarız. Yaptıklarımızın sonucunu kabullenmeyecek kadar pisliğiz. Kendi ellerimizle bekamızı tehlikeye atarız ama sonra da utanmazca, arlanmazca, münafıkça beka diye höykürürüz. Bunu, hülasa olarak, fikren ispat edelim ki, kafasıyla arz-ı endam eyleyenleri ikna edelim, gücüyle arz-ı endam eyleyenlerle zaten işimiz olmaz, işimiz kafası olanlarladır; şimdi aynı vatanda yaşıyoruz değil mi, her birimiz tarağın dişleri gibi eşit olmalıyız değil mi, her şey herkesindir değil mi, peki böylesi bir zeminde birileri daha eşit olmaya çalışırlarsa, birileri daha fazla pay almaya yeltenirlerse, birileri biz daha üstünüz derlerse ve ezilen, horlanan, hakkı çalınan, köle muamelesi görenler başkaldırmazlar mı yahut içine düşürüldükleri durumu kendilerine kötü niyetli de osla izhar edip, bak durum bundan ibaret ama sen hala aynısın derse ve onları diledikleri yönde manipüle ederlerse ve böylesi bir durum neticesinde bir şeylerin tehlikeye girdiği söylenirse burada suçlu kimdir, pislik yapan kimdir, bir şeyleri tehlikeye atan asıl onursuzlar kimlerdir? Ezilenler, horlananlar, aşağılananlar mıdır? Hadi ordan iğrenç mahlûk. İşte böylesi bir hayattır kapitalizm dininin dikte ettiği hayat. Oysa insanca bir hayat vardır tercih edebileceğimiz ama etmeyiz. Çünkü dünya ve içindekiler insanca hayata tercih edilebilecek kadar değerlidir bizim için. Kaynaklarımızı israf ederiz, çarçur ederiz, dilediğimizde harcarız, ona buna peşkeş çekeriz ama hiçbir zaman çok değerli şeyler üretmek, büyük insanlar yetiştirmek için istimal etmeyiz. Haram helal dinlemeyiz yiyip içip şişeriz, gönlümüzce eğleniriz. Sonra da işte yaşadıklarının intaç ettiği fatura denilince bön bön bakınıp söyleniriz. Oysa kaynaklarımızı dünya umuru, rahatı, zevki için istimal edeceğimize, bir Harezmî, bir Farabi vb. çıkarmak için, bilimsel çalışmalar yapabileceğimiz devasa bilim merkezleri tesis etmek için, uhuvveti pekiştirmek adına paylaşmak için istimal edemez miyiz? Ederiz ama işimize gelmez ve para tanrısı tolere etmez böylesi bir şeyi. Oysa böylesi bir şey, dünyaya ve içindekilere bedeldir ama bunu idrak edecek zekâ lazımdır, o da bizde bulunmamaktadır maalesef. Yazık, günah değil mi? Yekpare insanlığın hakkını, bir avuç insanlığın dilediğince savurması, hovardalar gibi harcaması ama acısını da yekpare insanlığa paylaştırması,  yaşatması nasıl bir hukukun, hangi insanca bakışın, duruşun muktezasıdır? Niye birilerinin suçlarının, günahlarının bedelini ben ödeyeyim? Fatura benim ürünüm müdür ki, ödemesine ortak olayım ya da ortak olmak istemeyince suçlu olayım? Böylesi bir şey ahlaksızlık, kahpelik, köpeklik değil midir? Ortaya çıkan olaylar neticesinde maruz kalınan hayatın, yarınlarda hangi insanları ortaya çıkaracağını biliyor muyuz? Sosyolojik ve psikolojik buhranlara hazır mıyız? İnsanlığın geçirdiği ve maruz kalacağı travmaları kestirebiliyor muyuz? Yazıklar olsun değerleri katledenlere, insanlığı tüketenlere, yaşamak sevincini zehir edenlere ve insanlığı tedavisi kabil olmayacak hastalıkların pençesine düşürenlere! Ve keza yazıklar olsun böylesi şeylere, tüm günaha ve suça, göz göre göre, bile isteye ortak olan insançocuklarına. Ama kendi adıma konuşacak olursam, hiçbir günahta, suçta vebalim olmadığı için, hiçbir suça ve günaha da ortak değilim, olmuyorum, olmayacağım. Zira hamdolsun ki, şu sözler kâğıda düşene değin, insanca yaşamaktan bir milim bile sapmadım, meydana gelen hiçbir olumsuzluğa zerre miskal katkıda bulunmadım ve hiçbir pisliği de onaylamadığımı her daim açıkça haykırdım. Uyarı vazifemi de ihmal etmedim. Öyleyse niçin suçların, günahların faturasına ortak olayım? Münafıklığı sevmem, münafıklardan da nefret ederim, tiksinirim, iğrenirim. İnsana inanırım ben insana. İnsan, insan olacak, insan olmamaya hiçbir şey bahane gösterilemez. Hem münafık olup hem de beni sevmelisin, onaylamalısın diyemez tek bir kimse bile. Böyle bir şey kabil midir be? İnsansan insan gibi ol, niye domuz gibi olupta insan muamelesi görmek istiyorsun, iğrenç, aşağılık, şerefsiz mahlûk? Sözüm odun gibidir belki ama elhamdülillah hakikattir öyleyse odun gibi olmasından niye gocunayım? 

Tarih: 04.02.2021 Okunma: 375

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?