YAPMA BE DEVLET!...

Özgür DENİZ - 05.02.2021

Devlet derken; tüm kurumlara hükmeden görünmeyenlere, her şeyin yönünü belirleyenlere, istediğini istediği yere koyan ve böylece her yerde borusunu öttürenlere, istediği kötülüğü örtüp istediği kötülüğü açık edenlere, istediğini istediğiyle dost yapıp istediğiyle düşman yapanlara, asıl suçluları temiz gösterip suçsuz olanları kirli gösterenlere, konjonktüre göre eylemler ortaya koyup dengeyi koruyanlara, kimin nerede ve hangi konumda olacağını tayin edenlere diyorum ve onlara sesleniyorum. Çünkü bu ülkede her şeyi dibine kadar yaşayanlar onlardır ve iplerin ellerinden çıkmasını da asla istemezler kanımca, öyleyse uyarıları dikkate almak zorundadırlar. Ve onlardır ki, kuvvetle muhtemel köklü ailelerin uzantıları olanlardır. Ki, bu devlete egemen olanların da bu ailelerin olduklarına inanıyorum. Hiçbir kurumla, yapıyla ve o kurumların, yapıların sorumluluğunu deruhte etmiş ve dahi egemenlerin güdümünde olan şahıslarla ilgilenmiyorum. Zaten işim fikirlerle ve düzenlerle. Gücüm yok, güçle de iş kotarmayı arzulayacak kadar aciz ve zavallı değilim. İnsanlık için en ideal düzen ne ise onu bulma ve onu da fikren analiz etme çabasındayım. Biliyorum ki, insan olanlara galip gelmek ikna yoluyladır, icbar yöntemiyle değil. Umarım anlaşılmıştır mevzu. Anlamak, önüne konulmuş barikatları aşmaktır ve hiçbir şeyin zevahirdeki gibi olmadığını fehmetmektir. Retorik ve realite arasındaki uyumsuzluğun farkında olmaktır. Yani birileri çıkıpta bize mi diyorsun yahut birilerinin birileri çıkıpta bizimkilere mi diyorsun demesin alıkça, bönce. Bu tür malları, alıkları, bönleri, sefilleri, lümpenleri dikkate bile almam. Zaten hayatım boyunca işim de, kafası olanlarla, kafasına güvenenlerle ve o kafayı kullananlarla olmuştur. Zira yapılarla, kurumlarla, politikayla, gücüne ve servetine güvenen yaratıklarla uğraşacak kadar zavallı değilim, zaten bu tür şeyleri ve bu şeylerle alakadar olanları önemsemiyorum da, zira tüm bunlar da bir yerde kukla ve piyondurlar. Tüm olgulara ve olaylara daha üst perdeden bakıyorum. Geçelim! Ya devlet; senin gölgende mutlu ve mesut olarak yaşamam gerekirken, senin gölgende kendi gölgemden korkuyorum. Yemin ediyorum çok korkuyorum. Oysa düşmanın değilim, tek bir yanlışımı bile bulamazsın didik didik etsen bile. Ama en küçük hatanı yüzüne söylemekten hatta seni övmekten bile korkuyorum. Öyle ki, kendi kendime konuşmaktan bile korkuyorum. Gölgesinden korkanların devleti ve ülkesi olmak nasıl bir duygudur? Bilmiyor musun ki; korku insanı ağır ağır öldürür ve korkunun öldürdükleriyle birlikte o korku fırtınasını estirenleri de öldürür zamanla. Bundan gurur duyabiliyor musun? Niye evlatlarını harcıyorsun? Niye onlarla uğraşıyorsun? Sen devletsin be, niye kendini bu kadar aciz ve zavallı duruma sokuyorsun? Taş yerinde ağırdır bilmez misin? Sen Tanrı değilsin be. Bunu ne vakit anlayacaksın ve yaşattıkça yaşayabileceğini kavrayacaksın? Ekstra yanlış eylemlerde bulunuyorsun. Niye güçsüz, sıradan, sana çelme bile takamayacak olanlara hayatı zehir ediyorsun? Bir devlet, kendi evlatlarını yer mi? Bir devlet, evlatları ne kadar acı çekerse o kadar mutlu olur mu? Oysa mutlu ettiğin kadar huzur içinde var olabilirsin. Adil olduğun kadar güçlü olabilirsin. Bunu bilmeyecek derecede alık olamazsın herhalde? Suçladığın ama her türlü tetkikin neticesinde bembeyaz bir sayfa gibi olduğu anlaşılan ve yeniden itibarı iade edilenlerin nahak yere suçlandıkları durumlarıyla ilgili olarak onlar üzerinde hayâsızca, namussuzca, onursuzca, şerefsizce baskı uygulanmasına yol veriyorsun, ‘’bak iyi düşün ha’’ gibisinden üstü örtülü iğrenç tehditleri zımnen tensip edip, bunu yapan insan görünümlü yaratıklara onay veriyorsun. Böyle yaparak, o insanları zımnen tehdit ediyorlar ve onlara istedikleri gibi davranıp, istediklerini yaptırmaya çalışıyorlar. Bu ne şedit bir zulümdür Tanrı aşkına? İnsanlar bu dünyaya ekstra acı çekmeye mi doğdular, zaten varoluşun acısı her an taptaze iken? İnsanlar hayalleri kadar vardırlar ve umut edebildikleri kadar yaşamak sevincini duyumsayabilirler. Hayal kuramayan ve umudu tükenmiş insanlardan mutluluk duyduğunu sanmıyorum. Zira böylesi bir şey, senin mevcudiyetini de tehdit ve tehlike altında bırakmaz mı? İnsanlarının mutluluğundan değil acılarından mutlu oluyorsun sanki. Gece yattığında yastığa başını huzur içinde koyamayan insanlarının varlığından gerçekten memnun musun? Niye böyle yapıyorsun? Niye herkesi eşit görüp herkese hesap sormuyorsun hesap sorman gereken bir durum olduğunda? Kodaman itlerden mi korkuyorsun, çekiniyorsun? İlla insanlar birbirlerine düşman olurlarsa mı güçlü olacağını düşünüyorsun? Niye adil paylaşımdan yana tavır almıyorsun mesela? Birilerinin aç kalıp sana kulluk yapmasını mı istiyorsun zımnen? Hem payidar olmak arzusunu taşımak hem payidar olunabilecek durumların çok uzağında olmak nasıl bir paradokstur? Bekanı düşünüyorsan bekanı baki kılacak eylemler de bulunmalısın, bulunmuyorsan riyakârlık etmemelisin. Niçin, insanlarını, sessiz bir çaresizlik içinde yaşamaya mahkum ediyorsun? Niçin, insanlarının kendileri olmalarına fırsat tanımıyorsun? Niçin, kahir ekseriyetin hakkını çalanlardan hesap sormuyor ve çalınanları geri alıp hak sahiplerine teslim etmiyorsun? Devlet olmak, tüm bu durumlarda adilce ve acımasızca muktezasını ifa etmek değil midir? Bunları yapamıyorsan yahut yapmıyorsan nasıl devletsin ve nasıl devlet olabilirsin ki? Gölgende niçin insan olduğumu hissedemiyorum ve insanca yaşayamıyorum? Oysa devletlik görevin, insanlarını insanca ve onurluca yaşatmaktır. Herkesin gölgesinden korktuğu bir ülkede yaşamak nasıl bir duygudur tarifini yapabilir misin evlatlarına ya da sorabilir misin? Realize edilmesi kabil olan ama realize edilmesinin muhal kılındığı hayaller kuran insanların devleti olmak nasıl bir şeydir lütfen izahını yapabilir misin? Niçin senin nezdinde hep silahına, servetine ve kuvvetine güvenenler itibar sahibi olurlarken, kafasına ve yüreğine güvenenlerin hiçbir itibarları, kıymet-i harbiyeleri olmaz? Bunlardan hangi taraf seni yaşatır? Ya devlet! Lütfen, artık gerçekten devlet ol ve gerçek adaleti bir an evvel sağla ve kucağına ağlayarak doğanlar, kucağından gülerek ayrılsınlar, başka türlü ayrılmasınlar. Lütfen gölgende insan olduğumuzu hissedelim ve bu hisle yaşayalım. Hayal kurabilelim, umut edebilelim, korkuyu yenelim. Bendeniz naçizane sözümü söyledim, artık ötesi senin bileceğin şey. Devlet; yaşattığı müddetçe yaşar, asla ve kata unutma!

Tarih: 05.02.2021 Okunma: 354

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?