Bizler, insançocukları olarak, hem
olguların gerçek mahiyetlerini bilmiyoruz hem de olguları hiçbir zaman gerçek
kaynaklarından öğrenmiyoruz, bize nasıl aktarılırsa öyle biliyoruz ve
bildiğimiz tanıma göre hareket ediyoruz. Bize de, olguların, hiçbir zaman doğru
şekilde aktarılmayacağı, aktarılmadığı safi bir hakikattir. Çünkü doğru şekilde
aktarıldığı takdirde yeryüzündeki tüm egemenlerin egemenlikleri tehlikeye
düşer, tenekeden saltanatları beşik gibi sallanmaya başlar, şatoları başlarına
geçirilir, tüm zulüm düzenekleri yerle yeksan olur. Bir de bizim nasıl olsa
zahmete girip böylesi bir şeyin peşine düşmeyeceğimizi çok iyi biliyorlar. Binaenaleyh,
toplum dairesinde tahakkuk eden hiçbir olayı, acaba olguya göre mi tahakkuk
ediyor yoksa olgunun zıttın yönde mi tahakkuk ediyor diye sorgulayamıyoruz. İşte
olayın bam teli de burasıdır. Çünkü sömürünün altyapısını böyle bir paradoks
oluşturuyor. Tarihsel yaşanmışlıklara ve algılamalara göre biliyoruz her şeyi
ve öylece yaşamımıza aktarıyoruz, böylesi bir durum da bizi gerçek cahillerin
elinde oyuncak kılıyor. Birinci sınıf beyinlerin dördüncü tür yaratıkların
elinde oyuncak olmalarının yolunu açıyor. Ki, öyle de maalesef, bugünkü dünya
düzeninde dördüncü tür yaratıklar, cahil, sekter ve aptallar, birinci sınıf
beyinleri, zekileri, aydınlık kafaları yönetmektedirler, zorla da, şerle de
osla. Devlet nedir bilmiyoruz, mülk nedir bilmiyoruz, adalet nedir bilmiyoruz,
ahlak nedir bilmiyoruz, zalim kimdir ve zulüm nedir bilmiyoruz, sadece bize öğretildiği
haliyle ve kadarıyla biliyoruz. Böylesi bir durum da, bize bildirenlerin ve
öğretenlerin işlerini kolaylaştırıyor, çarklarının sorunsuz dönmesini sağlıyor.
Din üreticileri, mezhep efendileri, şarlatan demagoglar, politik şeytanlar,
cemaat şeyhleri bizlere nasıl öğretmişse öyle biliyoruz her türlü olguyu. Çünkü
bize gerçek bağlamıyla öğretilmiyor, atalardan nasıl tevarüs etmişse öyle
öğretiliyor. Eee bizde atacı, ecdadcı, cedci olunca eyvallah diyoruz. Aksi bir
durumu sanki atalarımıza, ceddimize muhalefet ediyormuşuz gibi algılıyoruz ve böylece
susup oturup itaat ediyoruz ama olan bize oluyor. Oysa gerçeği öğrenmek, tarihe
ihanet etmek değildir, bilakis duygusallığa kapılıpta sömürüye geçit vermemektir.
Hadi buyurun lütfen olguların gerçek mahiyetlerini öğrenelim bi, bir de güya
olgulara göre olaylaştığı söylenen olayları çözümleyelim, bakalım nasıl bir şey
çıkacak ortaya, aralarında tutarlılık, insicam var mı yok mu görelim? Ki, asla
olmadığını müşahede edeceksiniz!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...56...
Özgür DENİZ - 08.02.2021
Tarih: 08.02.2021
Okunma: 343
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.