Biz insançocukları, herkesin inancını
sorgulamaya tevessül eden ama kendi inancımızı sorgulamaktan hazer eden
zavallılarız. Sanki âlem yanlış tek doğru biziz. Böyle yapa yapa doğruların da
anlamı kalmadı şimdi hepsi yalan oldu artık inananı yok. Oysa gerek
başkalarını, gerekse kendimizi kemal-i ciddiyetle ve namusluca sigaya çekmeyi
başarabilmeliyiz. Muayyen bir edep, usul, erkân çerçevesinde yapabiliriz bunu. Sorgulamak
hakaret etmek demek değildir. Sorgulamak yanlışları eleyip, doğruların eleğin
üstünde kalmasını sağlamaktır ve o doğrulara göre yaşayabilmektir. Bilmiyoruz
ki, bir fikrin apolojisini yaptığını iddia eden biri haddizatında o fikri
zımnen cerh ediyordur ama biz farkında değilizdir. Çünkü bir fikri öldürmek mi
istiyorsun onu yanlış savunacaksın ve maalesef fikirlerini öldürenler hep o
fikre sımsıkı bağlı olduklarını söyleyenler olmuşlardır, tarih bunun
örnekleriyle doludur. Yahut Che’nin dediği gibi en hızlı merkebi ama en kısa
yolu seçeceksin, ki çabuk ulaşıp aniden can veresin. Ömrümüzü bir düşünceye
adıyoruz, handiyse ömrümüzü yiyip bitiriyor o düşünce ama bir kez bile olsun
ömrümüzü adadığımız, yoluna varlığımızı koyduğumuz düşünceyi sigaya çekmeyi
düşünmüyoruz. Yılanın bile kabuğunu değiştirdiği bir dünyada yapıyoruz bunu. Belki
de nice nesilleri boş yere heba etmişizdir o düşünce uğruna nereden biliyoruz?
Çendan böyle bir gerçeklik varsa ama biz fark edemiyorsak ve sigaya çekme
neticesinde ortaya çıkacaksa bunda ne zarar vardır, belki de kurtuluş vardır,
başka nesilleri heba etmekten kurtulmuş oluruz, kötü mü olur? Yahut da
eksiklikleri fark etmiş olur ve bir hal çaresine gideriz. Niçin büyük bedeller
ödensin bu uğurda, zaten bir gün köhnemiş olan her şey terkedilecektir, bu
niçin ertelenir ki? Reforme edip yarınlara daha güzel halde bırakmalı değil
miyiz bazı şeyleri? Ahhh akıl neredesin?
Hayır, niye kendi doğrularımız olarak tolere ettiğimiz doğrular dâhil,
başkalarınca da bize doğru olarak sunulmuş şeyleri, aklımızın erdiğince,
gücümüzün yettiğince, dilimizin döndüğünce sorgulayıp, o doğru diye
bildiklerimizle ve sunulanlarla hesaplaşma yoluna gitmeyi düşünmüyoruz? Niye
atalarımızdan tevarüs etmiş yanlış inançlardan sıyrılıp çıkmıyoruz da hala aynı
yerde debelenip duruyoruz? Kime ne faydası var, nesilleri heba etmekten,
yarınları berhava etmekten başka? Yazık, günah değil mi? Yandık, yaktık ve yine
yakmaya çalışmak hangi ahlaka sığar? ‘’Eski hal muhal, ya yeni hal ya
izmihlal’’ demiyor muydu Mevlana? Yanlış mı? Tükendiyseniz, bittiyseniz,
verecek bir şeyiniz kalmadıysa meydanı terk edecek, çekip gideceksiniz, çekin
gidin. Yeninden kalktığınızda bir bakılmak istenilsin, bir daha, hiçbir zaman,
hiçbir şekilde, hiçbir koşulda ve şartta bakılmayacak hale gelmeyin, taaa ruhta
tiksinilmeyin.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...63...
Özgür DENİZ - 15.02.2021
Tarih: 15.02.2021
Okunma: 314
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.