KÜÇÜK GÖRÜNEN BÜYÜK ŞEYLER...

Özgür DENİZ - 26.02.2021

Kime soracam, kimden cevap alacam bilmiyorum ama sorumu soracam. Ha dert edindiğim mevzu beni çok mu ırgalıyor? Hayır, ama ne bileyim işte ille de alakadar olmam gerektiğini hissediyorum. Dokunuyor işte bir şekilde ucu. Bi yönden de kuşkusuz ırgalıyor. Çünkü bu topraklarda yaşıyorum, bu toprakların çocuğuyum ve bu topraklarda yaşayanlarla kardeşim. Başkalarının canıyla ilintilidir canım, zira her insan birbiriyle ve birbirine bağlantılıdır hayat anlamında. Dahası bahse konu olan olaylar umulmadık anda benimde başıma gelebilir. Her şeyden önemlisi doğan her canlının hayat hakkını savunmak gibi bir mesuliyet hissediyorum omuzlarımda. Görmezlikten, bilmezlikten, duymazlıktan gelemiyorum, bunu beceremiyorum bir türlü. Aklım var, gözüm var, kulağım var, kalbim var ve boşuna var değil bunlar. Vicdanıma söz geçiremiyorum işte, bilakis onun buyruklarına tabi olmak zorunda kalıyorum. Çünkü vicdan anayasasından başka anayasa tanımıyorum. Geçelim! Bu ülkede insan hayatının niye değeri yok, niye bizim insanımızın canı bu kadar ucuz, ya bir itten bile daha değersiz canımız var? Kimse bana insan hayatının değeri var demesin, şimdi bu da nerden çıktı demesin, münferit olaylar demesin, herkes artık birazcıkta olsa akıllı olsun, yeter artık bu kadar tiksindirici hale gelmiş bulunan cehalet ya. Her şey tam karşımızda, işte şurada, gözümüzün önünde olup bitiyor ya. Körü körüne inanacağımıza birazda ve öncelikle anlamayı deneyelim lütfen. Ya bu ülkede kanun, yasa yok mu? Bu ülkede sorumluluk sahibi kimse yok mu? Olayları biraz daha ciddiye alacak kimse yok mu? Hani o her şeye ama her şeye hükmeden arkada ki devlet! Sen neredesin, ne yaparsın, neyle meşgulsün? Gündüz internette gezinirken dikkatimi çekti malum olay. Ki, daha öncede kaç kez yaşandığına şahit olduk yazılı medya tavassutu ile. Şu PİTBUL meselesi var. Yav kardeşim, bu itin ne bela olduğu belli değil mi? Bu itle ilgili yasalar var değil mi yoksa da ne bekliyoruz? O vakit niçin duyarsız kalıyoruz? Niçin o itlerin başıboş dolaşımına göz kapıyoruz? Hatta ve hatta o itlerin sokaklarda dolaşımına niçin müsaade ediyoruz? Niçin o itleri meydanı boş bulduğunu sanıp sokak sokak gezdiren ve insanların canlarını bir hiçe sayan itlere yol veriyoruz? Eğer buna gücün kifayet etmiyorsa ey devlet, o vakit sen kimsin, ne iş yaparsın, niye varsın? Her şeye gücün kifayet ediyor ama. Yani aklımız başımıza illa bir insan canı yok olduğunda mı gelecek? Yani illa bir canı kaybettikten sonra mı gerekeni yapacaz? Böyle bir şey olabilir mi ya? Bu nasıl bir mantıktır, eğer böyle bir mantığımız varsa? Ki, keza sokaklar handiyse her şehirde itlerle dolu ve gerçekten tehdit ve tehlike saçıyorlar, bizatihi de yaşamışım bu durumu ve şerefimle temin ederim ki sizi canımı zor kurtarmışım. Canım yanaydı daha mı iyi olacaktı, ondan sonra sahtekârca söylemler ne işe yarayacaktı? Yani hakikaten bu kadar mı umursamaz, duyarsız insanlarız? Bir ite verilen değer niçin insana verilmiyor? İlla insan ölsün istiyoruz, sonra gerekeni yaparız diye düşünüyoruz hatta onu da bir yasa yapabilirsek yaparız diye düşünüyoruz. Bir ite ağladığımız kadar bir insana ağlamayı beceremiyoruz. Yani şu hayvanlara değer veriyor imajı yaratanlara da inanmıyorum. İnsan hayatına değer vermeyen hayvan hayatına değer veremez kardeşim, geçin bunları, mal yerine koymayın bizi. Diyelim ki kuduz bir it geldi saldırdı hatta zarar verdi ve kurtuldunuz bir şekilde, sonra o ite, nefsi olan aciz bir insan olarak zarar verdiniz, inanın bu ülkede bu durum muvacehesinde tecziye edilen siz olursunuz. Böylesi namussuzca bir şey olabilir mi ya? Bir insanın ölümüne yahut bir insanın ömür boyu üzerinde leke olarak taşıyacağı bir yara almasına değer mi Allah aşkına ya, lütfen biraz izan, insaf, vicdan ya hatta onur, haysiyet ya. Bu tür nice küçücük gibi görünen çok büyük meseleler var maalesef, çözüm bekleyen hatta bir an önce önüne geçilmesi icap eden. Ama daha büyük işlerimiz var değil mi, insan canını kurmaktan ziyade? Keza hani malum şu DİRİFT midir nedir yapan soysuzlar var, insanların canlarını hiçe sayan. Hani şu öyle bir hak sahibi olmadıkları halde ÇAKARLI arabayla dolaşanlar var, yine insanların hakkına tasallut eden. Malum göz göre göre katledilen KADINLAR ve ÇOCUKLAR var hatta taciz edilen, tecavüze uğrayan KADINLAR ve ÇOCUKLAR var. Daha bunlar gibi nice meseleler var, düşününüz lütfen aklınıza gelir mutlaka. Hep ışıklı ana caddelere dolaşacağınıza biraz da karanlık ara ve arka sokaklarda dolaşın lütfen, hakikat oradadır inanın. Hakeza, şu elektrik şirketlerinin kış aylarında elektrikleri kesip güya çalışma yapmaları var, bu kışta, karda, ayazda, üstelikte handiyse herkesin evinde elektrik var diye var olan doğalgaz olduğu halde. Ya bu nasıl bir aymazlıktır lütfen, niçin bile isteye insanların hayatlarıyla, sağlıklarıyla oynuyoruz? En temel insani ihtiyaçlara yönelik daimi çözüm bulmak gerçekten çok mu zor, niçin hep kesintiye maruz kalır en temel insani ihtiyaçlar, üstelikte muayyen aralıklarla ama mütemadiyen? Yani gerçekten çok mu aciziz bunları çözmekte, bunları kökten çözecek ve acımasızca tatbik edilecek yasaları bir gece çıkarmak kabil değil mi, nice yasaların bir gece de çıktığı gibi, mesela; vekillere her yönde ömür boyu kıyak yasası gibi. Yazık günah ya, bu ülkenin insanlarına merhamet etmeliyiz, adil davranmalıyız, onların canlarına emanet gözüyle bakmalıyız, çünkü bu ülkeden kazanan her kim varsa ve ne kazanıyorsa, arkasında bu memleketin gariban insanlarının terleri, yaşları, kanları ve emekleri vardır ve onlar sayesinde kazanılmaktadır ne kazanılıyorsa, gerek maddi, gerek manevi. Bari kazandırılanların bedelini namusluca ödeyin bu insanlara. Can kutsaldır be, ta ki yaşamak hakkı da! Yazıklar olsun!

 

GÜLERKEN AĞLAYALIM

 

Gökyüzü masmavi dursun.

Kara bulutlar örtmesin maviyi.

Toprağa aksın mavisi göğün.

Mavi şarkılar terennüm etsinler çocuklar.

Yatağına aç giren kimse kalmasın.

Karda çıplak yürümesin ayaklar.

Güneşin, gecesini gündüze çevirmediği insan kalmasın.

Güneşin, üzerine doğmadığı tek varlık olmasın.

Yeryüzünde çiçekler açsın yine rengarenk.

Ötsün kuşlar tabiatları gereğince.

Bırakalım korusunlar farklılıklarını insanlar.

Düşmanlıklar boğulsun, kardeşlik doğsun yeniden.

Yıldızlar parlasın, ay doğsun üstümüze geceleri.

Beyinlerde dans etsin düşünceler.

Kalpte meşk yapsın duygular.

Kalksın sınırlar, ayrılmasın insanlar.

Toz olsun beton duvarlar.

Doğayla bir olsun doğallık.

Zümrüt yeşili bahçeler ölmesinler taş yığınlarının altında.

Berrak aksın nehirler kirlenmesinler.

Gülsün tabiat.

İnsanlar gülerken ağlasınlar.

Tarih: 26.02.2021 Okunma: 387

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İ. Hakkı Cengiz

27.02.2021 - 13:55

PİT-BUL dehşeti hakikaten dehşet! Tabii diğer dikkat çektiğiniz "küçük meseleler" de... Bunlardan sorumlu olması, bunlara çözüm bulması gereken İçişleri Bakanı, değil mi? Hazret, Kandil''dekileri hele bir yakalasın, onları yüz bin parçaya bölsün... Sıra "küçük meselelere" de gelir herhalde! Yine en başta İçişleri Bakanlığı''nın sorumluluğunda olan, nehirlerimizin kirletilmesinin önlenmesi meselesi de "küçük" bir meseledir! Aslında, "nehirlerimizin berrak aktığı" gün Türkiye berrak bir ülke olur. Eline, emeğine, yüreğine sağlık can kardeşim. Selâmlar...

özgür deniz

27.02.2021 - 14:12

ilk evvelde aynı duygu ve düşüncelerle, tüm kalbimle, bilincimle, içtenliğimle, samimiyetimle, benliğimle bilmukabele inşaAllah saygıdeğer paşam, saygıdğer ağabey. diyeceğim odur ki; Allah bu millete AKIL versin, göz versin, kulak versin, kalp versin ki; düşünsün, görsün, duysun, hissetsin. her şey gözümüzün önünde yaşanıyor, oluyor, bitiyor ama göremeyecek kadar körüz, algılayamayacak kadar sığız, hissedemeyecek kadar duygusuzuz, duyamayacak kadar sağırız, düşünmeyecek kadar cahil. ama gerçeği söyleyince hainsin, teröristsin. hayır kardeşim, değilim, sen öyle tanımlaıdğın için öyle olacakta değilim. benim tarafım yok, şu taraftan bu tarafa, o taraftan şu tarafa konuşmuyorum. ben hakikatin tarafındayım, ezilenlerin tarafındayım. elbetteki tarafsız değilim. benim söylediklerim sana dokunuyorsa o zaman ben sözümü değil sen kendini düzelteckesin, beni düzelmeye çalışacak akdar onursuz olmayacaksın. beni yalanlayabiliyor musun, beni fikren ıskat edebiliyor musun? hayır. o vakit güçle de ezmeye yeltenmeyeceksin, aciz,sefil, rezil, pespaye duruma düşmeyeceksin. çünkü benim işim yumruğu kuvvetli olanla değildir, kafası yerinde olanladır. derins aygılar saygıdeğer paşam.