İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...95...

Özgür DENİZ - 21.03.2021

Dünya nimetlerinin peşinde koşan avcılarız ve avımızı yakaladığımız an behemehâl ele geçirmek için her şeyi yapıyoruz, insanlığımızdan, şerefimizden, onurumuzdan, ahlakımızdan hatta namusumuzdan taviz vermek ve hatta vazgeçmek dâhil. Çünkü dünyamız varsa biz varız ve insan yerine konuluyoruz diye düşünüyoruz, böyle olunca da tarifi imkânsız bir hırsla dünyaya saldırıyoruz, ne kadar ele geçirebilirsek kâr görüyoruz, çünkü ne kadar dünyamız varsa o kadar insanız diye bakıyoruz. Aldığımız arabaları, oturduğumuz evleri, bankadaki paramızı anlatmaktan büyük haz alıyoruz toplum içinde ve bunu yaparken de karşımızdakilere üstten bakmaya çalışıyoruz zımnen velakin küçüklüğümüzü örtmeye çalıştığımızın da o kadar farkındayız ki, utandığımızı hissettiriyoruz karşımızdakilere. Çünkü bir şeylere gerçekten doğal olarak sahip olmak vardır ve onlar zaten böylesi basitliklere tevessül etmezler, bir de yapay olarak yani niye yapay diyorum; çünkü kendini zorlayarak, büyük külfetler altına girerek malik olmuştur ve sahip olduklarını anlatarak, onlara nasıl sahip olduğunu örtmek istiyordur yani sahibi değildir ama sahibiymiş gibi görünüyordur. Misal; göz göre göre, bile isteye bir insanın hakkı olan şeyi elinden almak ve alabildiği için de mutlu olmak ne anlama gelir lütfen? Başkaca da hiçbir gayemiz yoktur, yaptığımız bir şey de yoktur. İşimiz, gücümüz, derdimiz dünya, başka hiçbir şey bilmiyoruz. Münhasıran şöyle küçük çaplı bir doğal gözlem yapmanız kifayet edecektir bu gerçeği farketmeniz ve anlamınız için. Kalbimizden dünya sevgisini çıkarıp, yerine insanlık sevgisini koymadıkça ve insan odaklı bir düzen tesis etmedikçe hiçbir zaman düze çıkamayız ve bizi düzlüğe çıkaracak işler yapamayız. Tek başına tokluk ve mutluluk arzusunu bırakıp, hep birlikte tok ve mutlu olmak düşüncesine sahip olmadıkça ve sahip olunan düşünce minvalinde onurlu bir eylem ortaya koymadıkça kendi bataklığımızda debelenir dururuz. İnsan olmak ve insanca bir dünya yaratmak gibi bir düşüncemiz de, gayemiz de yok maalesef. Kendi küçük dünyamızda, kendi başımıza mutlu ve tok olarak küçük insan gibi yaşamaktan başka hiçbir şey düşünmüyoruz. Dünyayı yaşanılır bir yer kılmak için bu olmazsa olmaz bir önkoşuldur. Çünkü bizim ödevimiz; yaşanılabilir ve herkesin mutlu ve tok olabileceği bir dünya yaratmaktır. Ama biz büyük insanlık ruhumuzu, ortak derin vicdanımızı kaybetmişiz. Adaleti ve ahlakı öldürmüşüz. Oysa ruhumuzu, vicdanımızı kaybetmeden önce bunların değerlerini anlamalı ve kaybetmemek için gereken ne ise yapmalıydık ve yapmalıyız. Bugün kan emici sistemlerin muhasarası ve tasallutu altında inim inim inleyen bir insanlıkla karşı karşıyayız, tüm insanlık kan emicilerin elinde tutsaktır. Kaybettiğimiz kadim adaleti, tükenmeyen merhameti, dipdiri şefkati canlandırmadan kan emici sömürgenlerin kulları ve köleleri olmaktan kurtulamayız. Gerçeğin bilgisine ermeden bu cendereden kurtulamayız. Bunun içinde yeni bakış açılarına, yeni fikirlere, sağlam duruşlara, el ele vermeye ve güç birliği etmeye muhtacız. Soran ve sorgulayan, gerçeklerin peşinde olan, bizden olsa da kötülük yapanın kötülüğünü açık eden insanlar olmadıkça inanın her şey çok zor ve güzellikler hep ötelenmeye mahkûmdur. UNUTMAYIN Kİ; zalimlerin kanlı ve kirli çarkı, cahillerin çalışmayan ölü beyinleriyle döner!

Tarih: 21.03.2021 Okunma: 315

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?