YÖNETİMDEN YÖNETİŞİME UZANAN DEĞİŞİMİN ETKİSİN DE KENT KONSEYLERİ
Devlette, şehirde, mahallede ve ailede hiyerarşi içinde katılımcısı olmayan bir yönetim olabilir mi? Elbette katılımcısı olan bireyler vardır. Olmak zorundadır. Literatürde yönetim kavramı; “Management” karşılığı olarak kullanılmaktadır. Basit olarak; “başkaları vasıtasıyla iş görmek” olarak tanımlanıyor. Yönetişim ise basit anlamda “başkalarıyla birlikte iş görmek” anlamı taşımaktadır.
Şirket anlayışları, küreselleşmenin getirdiği sosyoekonomik (değişim-dönüşüm) süreci içinde yönetim anlayışından, yönetişim anlayışına değişmiş dönüşmüştür. Çünkü büyüyen nüfusla artan ihtiyaçlar (barınma –iş –gıda sorunları) ,ekonomi ve teknolojik gelişmeler, yönetim anlayışını baş edilemez, geliştirilemez duruma sokmuştur. Geleneksel yönetim anlayışı, yavaş fakat istikrarlı giden bir arabanın direksiyonunda sizi geçen arabalara bakmak durumunda bırakmıştır. İyi mi olmuştur?
Başarılı mıdır?
Üretim ve refah artıp eşit paylaşım olmuş mudur?
Vatandaşı kucaklamış mıdır?
Sorunlar daha hızlı mı çözülmektedir?
Demokrasi ilerlemiş midir?
Halkın sorunlarına sahip çıkılmış mıdır?
Küresel Dünya ‘da sosyal- ekonomik -siyasal olarak bizi güçlendirmiş midir?
Bu
soruların yanıtlarını aşağıda vereceğim.
Yönetişim anlayışı artık küresel Dünya’da kabul görmektedir. Çünkü yönetişimde başkalarıyla birlikte iş görmek anlayışı, toplumsal bir dayanışmanın ve demokrasinin yerleşmesinin de güvencesi olmuştur. Buna ‘ORTAK AKIL’ diyoruz. Devlet’imizin E-yönetişimi kullanarak bir çok şeyi değiştirip kolaylaştırması bunun en güzel örneklerinden biridir.
İşte Kent Konseyleri bu ORTAK AKIL anlayışla ortaya çıkmış, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 26313 sayılı Kent Konseyi Yönetmeliği'ne dayanarak kurulmuş yapılardır. Kent konseylerinin ortaya çıkış sebepleri, yönetişim anlayışının yerel yönetimler düzleminde gerçekleştirilmesine katkı sağlamak olduğu, kent konseylerini düzenleyen Kent Konseyleri Yönetmeliğinde de görülmektedir. ( Abdulkadir CESUR*Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt: 11 Sayı: 55)
Kent Konseylerinin bir yönetişim mekanizması olarak işlevsel olup olmadığı üzerine tartışmalar olması aslında vatandaşın demokrasiye olan inanç ve isteklerinin de olduğunu gösteriyor bize. Bu durum(tartışma) Kent Konseyi kararlarının bağlayıcılığa haiz olmamasına yönelik yapılan eleştirilerin dayanağı gibi görünmektedir. Kent konseyi bütçelerinin mevzuat gereği belediye inisiyatifinde bulunması bir diğer eleştiri kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ben 3 yıldır Kent Konseyinin Çevre Sorunları ve Sağlığı Çalışma Gurubu Başkanlığını yapıyorum. Kent konseyinin içinden biri olarak; kentin sorunlarında, fikir ve proje geliştirmede, kentin daha güzel bir kent olmasında, kent konseyinin bütün birimlerinde, gönüllük esasına göre çalışıldığını görüyorum ve biliyorum. Kent Konseylerinin kuruluş amaç ve felsefesinin, kentte yaşayan insanların ,yerel yönetimler arasında bağ kurma, sorun çözme mekanizmaları gibi çalışması, bilgi aktarma ve takip etme işleri çağdaş toplumların yaratılmasına fırsat tanıdığına inanıyor ve bunu çok önemsiyorum. Madem yönetişim artık devletin yapısına girdi, yerel yönetimler de bunu çok benimsediler. Neden Kent Konseylerinin bu köprü görevinde yaptığı hizmetler, sadece tavsiye niteliğinde kalıyor?
Benim bu konuda önerim şu:İster yönetim sistemi, ister yönetişim sistemi olsun, kuvvetler ayrılığı ilkesi ile toplumun sağlıklı gelişmesi ve adaletli bir yapıda olması önemlidir. Devletin ve yerel yönetimlerin her vatandaşına eşit uzaklıkta olması, sahip çıkması, demokrasinin de bir gereği ise; Kent Konseyleri yerel yönetimlerin Danıştay’ı gibi de olabilir.
ABD de
hukuk sisteminde ki jüri sistemi mantığı ile Kent Konseylerinin, kentin
yönetişiminde, özellikle ihale ve mal alım satımlarında ortaya çıkan
yolsuzluklarda, kent jürisi olarak görev
yapabilir. Bu da kent konseylerini daha işlevsel hale getirir. Kent
Konseylerinin yönetmelikleri yeniden düzenlenip yönetişim anlayışına göre yeni
yapılar ve birimler oluşturulabilir. Kent konseylerinin de bir jüri havuzu
oluşturulabilir. Bu jüri halkın içinden, vergisini ödemiş sicili temiz halk
arasından seçilmelidir. Böylece yönetişimin anlamı halkın karar vermede geçerli
oy hakkı olması sağlanabilir. Kentte yaşayan insanların o kente sahip çıkması
ve kontrol denetim mekanizmalarına sahip olması, demokrasinin güçlenmesini
sağlar. Verimliliği, üretkenliği ve dayanışmayı artırır. Böylece yönetim
birimlerinin şeffaflık ve denetlenebilir olmasıyla hem ülkemizin, hem de kentte
yaşayan insanların sorumluluklarının yanında aidiyetlikleri de artar. Kimse
kimseyi suçlayamaz.
-Şimdi yukarıda sorduğum soruların, yönetişimin hem devlet, hem de yerel yönetimlerin toplum bazında etkileri için yanıtlarını rahatlıkla verebiliriz. Yönetişim bu anlamda ;
İyi mi olmuştur?
İyi olmuştur.
Başarılı mıdır? Başarılıdır.
Üretim ve refah artıp eşit paylaşılmış mıdır?
Evet paylaşılmıştır.
Vatandaş kucaklanmış mıdır?
Vatandaş kucaklanmıştır.
Sorunlar daha hızlı mı çözülmektedir?
Sorunlar daha hızlı çözülmektedir.
Demokrasi ilerlemiş midir?
Demokrasi işlemektedir.
Halkın sorunlarına sahip çıkılmış mıdır?
Halkın sorunlarına sahip çıkılmıştır.
Vatandaş yaşadığı kentte aidiyet duygusu taşımış mıdır?
Vatandaş yaşadığı kente sahip çıkmaktadır.
Küresel Dünya ‘da bizi de sosyal- ekonomik -siyasal olarak güçlendirmiş midir?
Birlik beraberlik ve kentin kaynaklarından eşit yararlanma, halkı mutlu ettiği için, üretim, teknoloji gelişmiş ve dayanışma artmıştır. Bunu istemiyor muyuz?
22.03.2021
Lütfiye
Kader
E.m.k Uzm.
Fen Bilimleri Öğretmeni