Biz, dijital yazarlar… Kimsenin umurunda değiliz!
Kimse ne yazdığımızı, ne dediğimizi merak etmiyor!
En yakınlarımız… Yanı başımızdakiler… En samimi arkadaşlarımız…
Kimse…
Hiç kimse…
Sosyal medyada karşılıklı takipleştiğimiz kişilerin çoğu da sırf onları takibi bırakmayalım diye bizim paylaşımımıza işaret bırakıyor veya sade suya tirit bir yorum yapıyor. Bunlar hemen belli oluyor. Çok azı metni dikkatle, sonuna kadar okuyor. Ki onlar da hemen belli oluyor. Onlara şükranlarımı sunarım…
Okumadan BEĞENENLER!
En yakınlarımdan çıkabiliyor… Okumadıklarını nereden biliyorum? Beğendikleri yazıda, kendilerinin veya ana-babalarının adı geçiyor… Görmüyorlar… Çünkü yazıyı açmıyorlar!
Haddizatında, bütün onlara hak veriyorum… Kitlelere hitap edemeyince, kanallara çıkamayınca, kamuoyunda bir yaprak kıpırdatamayınca ne yazdığının ne önemi olabilir ki!
Yazılarımı Facebook’ta paylaşıyordum, 20 gün önce bunu bıraktım. Orada 1550 arkadaşım, 154 takipçim gözüküyor. Bir kişi hariç hiçbiri fark etmedi.
Fark eden Mukaddes Karakaya’ya çok teşekkür ederim. O benim mukaddes kardeşim. Dünya-ahret!
Peki, kimsenin umurunda değiliz de neden hâlâ yazmaya devam ediyoruz? Hele hele bu yazıyı neden yazıyorum?
Şu, kalbimiz kadar temiz beyaz sayfaya içimizi döküyoruz!
Bir de gönlümüzü, zihnimizi bir şişeye boşaltıp okyanusa bırakıyoruz… Belki sahibi onu bulup alır, okur diye!
Bulur mu? Bulursa alır mı? Alırsa kapağını açar mı? Kapağını açarsa okur mu?
Zor, çok zor!
Okyanusta, adına yazılı bir şişeye rastlamak kadar zayıııııf bir ihtimal!
Öte yandan, adresini bildiklerimize, bazen nokta atışı yapıyoruz. Misâl, bugün, Berat Kandili dolayısıyla bize kutlama yapmışlar, biz de “Amin!” deyip, “Komşusu Açken Tok Yatan Müslümanlar” başlıklı yazımızı (https://www.genelhaberler.com/kose/oku/6951)göndermişiz. Üç kişiye… Biri zengin, biri fakir sayılacak düzeyde, diğeri orta halli. Üçü de yazıyı açmadı.
Müslüman’a Müslümanların ana ilkelerini hatırlatan bir metinden başka ne göndereyim? Ne HEDİYE edeyim? Nasıl ilgilerini çekeyim?
Açmamalarına bozuluyorum tabii!
Bu, gerçek Müslümanlığın da kimsenin umurunda olmadığını kanıtlıyor. Mühim olan şekli, kabuğu… Öze, asla kimse inmek istemiyor.
Bu arada bir şeyi daha merak ediyorum: Bu sitenin sahibi Osman Bey, bizim vaktimiz var yazıyoruz. Ne üç kuruş kazancımız ne de kaybımız var. Fakat siz, üstelik masraf da ederek nasıl, neden, hangi şevkle bu siteyi hâlâ açık tutuyorsunuz? Tutabiliyorsunuz?
x x x
TAVSİYE
https://www.youtube.com/watch?v=9VcHgQ_wTjQ
SÖYLEMEK, Arif Nihat ASYA