İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...117...

Özgür DENİZ - 12.04.2021

Bizler kendi öznel dünyalarımıza gömülmüşüz, kafalarımızı da menfaatlerimizin dibine kadar gömmüşüz, dünyalık bir şeylerimiz varsa onlarla yatıp kalkmaya ve onları daha da fazlalaştırmaya alışmışız, hariçten el çekmişiz, hariçteki olan biten hiçbir şeyi umursamıyoruz. Kendi başımıza tok olmaya, mutlu olmaya, eğlenmeye çalışıyoruz. İnsanlar isterse gebersinler, acının altında ezilsinler, perişan olsunlar, aç kalsınlar umurumuzda değil. Her şey hep birlikte olsun demiyoruz. Tabi her şeyin hep birlikte olması için de öncelikle bunun için amansız bir kavga vermek icap ediyor, zira her şeyin herkesin olması gerekiyor ki, herkes hep birlikte yaşamak sevincini duyumsayabilsin. Ama hayır burası bizi ırgalamıyor, niçin çünkü herkes için kendimi feda edemem yani ölen ölür kalan sağlar bizimdir ve ben kalanlarla yaşamaya devam ederim diyoruz zımnen. Mesela; olguların gerçek mahiyetlerini bilmiyoruz ama öğrenmekte istemiyoruz. Olaylara kulak kabartıp üzerlerinde çözümlemeler yapmıyoruz. Politik bilinçten yoksunuz, depolitize edilmişiz ve politik bilinci münhasıran mutlak bilinçsiz olan politikacılara bırakmışız. Sonra da önümüze ne konursa yiyoruz. Oysa politikacılar piyasadaki lümpenlerden bile daha alık, bön, sekter ve dar kafalıdırlar. Toplumsal olaylarla ilgili fikir teatileri yapmıyoruz. Münhasıran tozpembe tablolar çizenleri takip ediyoruz, onlara inanıyoruz, onları gösterdikleri gibi bir dünya var sanıyoruz. Dünya nereye gidiyor, insanlığın geleceği ne olacak, ekonomiler hangi yönde evriliyor, dünyayı nasıl bir hareket tarzı, ahlaki tarz ve ekonomik sistem kurtarabilir, insanlara hangi fikir iyi gelebilir ve sorunlarına çözüm üretebilir diye düşünmüyoruz, sormuyor ve sorgulamıyoruz. Bugüne kadar hâkim olan düşünceler niçin hiçbir şey veremedi, yeni bir düşünce tarzımı yani normalde var olsa bile bugüne kadar tatbik edilmemiş bir düşüncenin hâkimiyeti mi gerekir acaba diye düşünmüyoruz. Böyle gelmiş böyle gider gibi sefil bir telakkinin tutsaklarıyız. Sonra da ezilince, sömürülünce, işler kötüye evrilince bağırıp çağırıyoruz, hafakanlar basıyor, kâbuslar görüyoruz. Bişey yapmıyoruz ama bişey olsun istiyoruz. Yani biz oturalım, başkaları düşünsün, üretsin, önümüze koysun istiyoruz, zaten istemediğimiz şeylerinde bu şekilde sadır olduğunu bilmeden. Alığız, bönüz, dar kafalıyız, sekteriz. Kendi derdimize ancak kendimizin çare bulabileceğimizi ve çare olabileceğimizi bilmiyoruz, bunu gerçekten anlamıyoruz da. İşte nice değişimlerden, dönüşümlerden, korku geçitlerinden, endişe köprülerinden, acı dolu vadilerden geçip gelip durduğumuz ve çakılıp kaldığımız yer böyle bir yer; artık hiçbir şeyi anlayamamak ve korkunun köleleri olmak!

Tarih: 12.04.2021 Okunma: 334

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?