Partileri, cemaatleri, liderleri,
şeyhleri kutsallaştırıyoruz, sonrada yanlış yaptıklarında afallıyoruz. Hangisini
daha çok kutsallaştırırsak, onu diğerlerinin üzerinde belirleyici bir konuma
yükseltiyoruz, böylece kendisini belirleyici konumda gören diğerlerinin
konumunu belirlemeye yeltenince kendi aralarında örtülü bir çatışma başlıyor ve
bunun bedelini de tüm toplum ödüyor. Buna kendi ellerimizle imkân veriyoruz,
fırsat sunuyoruz. Oysa niçin böylesi bir yaşama müstahak olalım yahut edelim
kendi kendimizi, herkesin eşit olduğu şartlar ve koşullar yaratalım ve herkes
aynı düzlemde dursun ve birbirine eşit düzeyde ve mesafede bulunsun. Bu da
ancak ve ancak Cumhuriyet ile kabildir. Çünkü Cumhuriyette herkes bireydir,
özgürdür, kimse kimsenin kulu, kölesi değildir. Dar kafalıyız, sekteriz
kardeşim bir kere. Tanrı mı kurdu partilerinizi, cemaatlerinizi ve Tanrı mı
vazifelendirdi liderlerinizi, şeyhlerinizi? (((Burada sonsuz önemli ve çok ince
bir detayı söylemeden geçemem, işte ahlaksız olmamızın en dibinde yatan en
önemli sebeplerden biri de belki de birincisi de budur, çünkü bizler parti ve
cemaat ahlaklı olanlarız ve ona göre yaşayanlarız. Kesinlikle durum budur ve
biz buyuz. Cemaat ve parti ahlakından başka ahlak tanımıyoruz.))) Hayır, aklı
olan kim tereddüde düşebilir hayır derken. Ama düşebilecek olanlarında
olmadığını düşünmüyorum maalesef. Çünkü ne acıdır ki, zekâ düzeyimize göre
böyle davranabilecek olanların olduğunu sanıyorum. Bu yüzden de yapılan edilen
her şeye gözü kapalı eyvallah ediyoruz. Bizi, partisiz ve cemaatsiz
yaşayamayacağımız algısı mahvetti. Oysa bizim doğarken ne bir partimiz ne bir
cemaatimiz vardı ve ölürken de aynı olacak. Bizim hakikaten başka hiçbir
şeyimiz yok ve olmayacak. Ve bizi hakikat kurtaracak, hakikatin safında el ve
güç birliği etmemiz kurtaracak. Bunu niye anlayıpta buna göre yaşayamıyoruz? Çünkü
az anlayan ya da hiç anlamayan ama çok ve kesin inanan sefil varlıklarız. Çünkü
dünya gibi bir yerdeyiz ama dünya da olmak böyle yaşamaya bahane olabilir mi ve
değer mi dünya için böyle yaşamaya? Eee naparsın, anlayabildiğimiz kadarıyla
bir yaşama sahibiz işte. Anlayabilseydik acı duyabilirdik, acı duyabilseydik
isyan edebilirdik, isyan edebilseydik kendimizi ve dünyayı değiştirebilirdik.
Ama biz kolay kolay bir şey yapabilecek insanlar değiliz ve badema da bir şey
yapabilecek insanlar olamayacağız gibi bu gidişle. Çok acı, derin acı, sonsuz
acı! Çünkü biz insan olmayı henüz sindirebilmiş, içselleştirebilmiş değiliz,
köleliği, kulluğu kanıksamışız ve efendisiz yapamıyoruz. Max Stirner’in dediği
gibi; ‘’aklımız hakikati ararken, kalbimiz efendimizi arıyor.’’
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...119...
Özgür DENİZ - 14.04.2021
Tarih: 14.04.2021
Okunma: 397
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.