İdeal yok, anlamı olan ideal hiç yok.
Ki, anlam yok haddizatında. Zaten bir ideale adanacak insan yok. Çünkü ideali
olan insanlara sahip bir toplumda onurlu yaşamak diye bir şey olur ve insanlar
onurlarından taviz vermemek için tüm güçleriyle direnir. Onurlu yaşamak
demekte, çalınan yaşamak hakkını behemehâl almak için direnmek demektir, sesli
ya da sessiz. Ölmek için değil yaşamak için kavga verir onurlu insan. Hakkını
çaldırmaz, çalınıyorsa da sonunun ne olacağına aldırmaz ve bir özgürlük anıtı
gibi dikilir hakkını çalanların karşısında. İdeal varmış gibi görüntü veriyoruz
ama arka planda malı hamuduyla götürüyoruz. Kimin hakkı vardır götürdüğümüz
malda, helal midir, haram mıdır demiyoruz umarsızca götürüyoruz. Öyle ya, malı
deniz olan bir devlet var, madem var bize de o denizin içinde yüzmek düşüyor
diye düşlüyoruz. Çünkü artık malımız kadar insan olduğumuzu, malımız yoksa da
mal gibi ortada kalırız diye düşünüyoruz. Zaten soran da, umursayan da yok,
sorgulayan da yok, fırsat bu fırsattır ve yağmur yağarken küpü doldurmak şart
diye bakıyoruz. Tüm değerler birer birer tefessüh etmiş, çökmüş durumda. İkiyüzlülüğün
damgasını taşıyan böylesi bir çağda göğsünde bir ideale matuf aşk taşıyan insanı
arada bul, bulamazsın çünkü bulduk maddeyi olduk kul, hadi olabiliyorsan
maddeye kullukla ideal insanı ol. İradesi olmayanın ideali mi olur? İdeal var
ama irade yok. İrade var ama ideal yok. İradesi olanlar uğrunda yol
yürüyemeyeceği ideallere sevdalılar. Ellerinde bir parça kemik taşıyanların
peşlerinde ömür çürütüyoruz. İdeallerimizle birlikte yılan gibi sürünüyoruz. Milletin
üzerine çöküp süründürüyoruz. Sürünemeyecek durumda olanları da öldürüyoruz. Bir
şekilde bir ideale matuf göğsünde aşk taşıyanları da harcamak için elimizden
geleni yapıyoruz. Bu çağda peygamber gelmiş olsa emin olun hatta yemin ederim
en büyük terörist olarak görülür, hatta ve hatta din tandanslı ölüm kusan
radikal örgütler bile terörist ilan ederler peygamberi. Çünkü peygamberin
adaletinin altında ezilir tüm dünya. Adalete düşman bir dünyada da peygamber
elbette hoş görülemez. Zaten peygamber gelmiş olsa getirdiği dini tanıyamaz,
yüzüne bakacak insan bulamaz. Kendimiz dik duramayız ama dik duranların
başlarını kesmek için yarışırız. İnsançocuğu maalesef anlamsız kavgaların, boş
cerbezelerin, malayani işlerin, kof nutukların peşinde ömrünü tüketip gidiyor.
Oysa insançocuğu ne kadar kendi dışına matuf bir gayeye yönelirse o kadar insan
olabilir, çünkü dünyaya kendini kapatıp münhasıran kendi içine yönelmiş
olanların insanlığa verebilecekleri hiçbir şey olamayacağı gibi, kendisinin
varoluşunun da hiçbir kıymet-i harbiyesi olmaz. İnsanın kendi kendisiyle
kavgası olmalı evet ama bir de kendi dışında vereceği bir kavgaya sahip olmalı
insan dediğin ve baş koymalı o kavganın yoluna. Ta ki ölümüne, zira günahsız
olan pervasız olur ve korkacağı hiçbir şey yoktur. Mesela; hakkını aramalı
acımasızca, her soruyu sormalı pervasızca. İşte bu sebeple, ta başından beri
bir kavgaya gönül vermişim, bir yola girmişim ve bu yola baş koymuşum. Bitmeyen
bir kavgadır bu. Peygamberi bir misyonun devamıdır. Emek karşılığını alasıya, adalet
yerini bulasıya ve insanca hakça bir düzen kurulasıya dek sürecek bu kavga.
Kendim için yaşamadım hiç, bırakayım bundan sonrası da kendime ait olmasın.
İster bilinsin ister bilinmesin. Bu dünyaya bir amaç uğruna geldim ve boşuna
okumuş olmayacağım. Kitaplarımın kokusu çöplüklerden gelmeyecek, o kitaplardan
doğan ışık kafaları aydınlatıp, kalpleri arındırmadıkça ve insanlığın kazanması
yolunda yumruk gibi sözler olmadıkça ve en önemlisi bendenizi insan kılmadıkça
bu dünyada varolmanın hiçbir anlamı yoktur. Benim ve benim gibilerin hakkını
çalamayacak hiçbir kimse ve çaldırmayacağız, çalanlara da nefes aldırmayacağız.
Çünkü bizim hakkımızı çalmaya hiçbir kimsenin hakkı yoktur, kim olursa olsun,
nerede bulunursa bulunsun. Böylesi bir şeye eyvallah edersek onurumuzu çiğnemiş
ve çiğnetmiş oluruz ama çiğnemeyecek ve çiğnetmeyeceğiz onurumuzu. Zira
onurumuz varsa varız ve onurumuzla insanız! Kallavi sözler söyleyip, bol
keseden konuşup, insanmış gibi ahkâm kesipte onurumuzu çiğnetiyorsak, yüzümüzü
tükürürler. Ya onursuzluğu tolere edeceksiniz ya da onurunuz varmış gibi ahkâm
kesmeyeceksiniz, zira karşınızdakiler mal değildirler, her şeyden bihaber
olduklarını sanmayın.
NOT: Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 101. Yılı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve
Çocuk Bayramı kutlu olsun cümlemiz için. Meclisin de, Cumhuriyetin de,
Egemenliğin de değerini bilelim lütfen. Lütfen kaybetmeyin lütfen bu değerleri,
bu değerler yitip gittiği vakit, göreceksiniz tat alacağınız bir yaşamınız da
kalmayacak. Bahusus siz sevgili gençler! Lütfen bu değerlerin kıymetini
biliniz, fikriniz ne olursa olsun biliniz, bunlar sizleri bir araya toplayıp,
bir arada yaşamanızı sağlayan bir bahçe gibidir, bahar çiçekleri gibi
özgürsünüz bu değerler varsa, yaşıyorsa, bilakis boynunuz bükülür, gönlünüz
sıkılır. Ve binlerce teşekkürler bu değerleri bizlere armağan edenlere. Fikri
hür, irfanı hür, vicdanı hür insanlar olalım ve bu minvalde nesiller
yetiştirelim. Hüzün dolu bir yürekle söylüyorum bunları, daha ne diyeyim?