Ben yanlış değilim, sen doğru değilsin
ahbap. Sen yanlışsın ben doğruyum da demiyorum ama. Doğruyu söylemenin zor
olduğu kadar, kof lafların cazibesinde raks etmek o kadar kolaydır. Çünkü doğru
olursan kaybedeceğin şeyler olabilir, ki, doğrular ve namuslular hep
kaybetmiştir bu topraklarda ama kof lafların cazibesine kapılıp raks etmek
gönül eğlendirdiği için kazandırmasa da kaybettirmez hatta kahir ekseriyetle
kazandırır, çünkü şebekler, namussuzlar, soytarılar, yalancılar, dalkavuklar
hep kazanmıştır bu topraklarda. Öyleyse devam! Onurunu her insan kendi korur,
onurunu koruyamayan da onursuz yaşamaya mahkûm olur. Çünkü bir tek sen varsın ve
başkası yok, kim ve ne yapacaksa o yine sen olacaksın ve yine sen sana
yapacaksın ne yapacaksan. Önce yaşamak isteyeceksin ahbap, yaşamak nasıl olur
bileceksin. Ondan sonra da yaşıyor musun, ölüyor musun anlayacaksın. Bi
yaşayanlara bak, bi kendine bak, bi var olana bak, bi de var olana sahip olana
bak, bi de nasıl sahip olduğuna bak ve düşün, anla, hisset ahbap, artık
eyvallah der geçer misin yoksa onurlu ve ahlaklı isyanın sesi mi olursun
bilemem. Sözcüklerin kör karanlığında yaşıyor olduğunu sanıp ağır ağır
tükenmekte var, sözcüklerin büyüleyici aydınlığında gerçekten yaşıyor olduğunu
hissedip her andan derin bir zevk alıp çoğalmakta var. Bunu fark edebilirsin
ahbap, zira bir dünya içindesin, bir hayat sahibisin, nimetler tarlasındasın,
nasıl olduğunu ve bu yerlerde ne şekilde bulunduğunu görebilirsin ve bu görüş
yaşayıp yaşamadığın hakkında bir bilgi sunar sana. Yaşamıyorsan yaşadım diyecek
kadar, yaşıyorsan da yaşamıyorum diyecek kadar mal değilsindir herhalde, zira
hayat senin hayatın, mevzubahis olan sensin yani. Daha sonra da işaret nereyi
gösteriyorsa uyacaksın. Yaşıyorsan eyvallah ne mutlu sana, yaşamıyorsan niçin
yaşamıyorsun, yaşatmayan kimdir ve nasıl yaşatılmıyorsun anlamalısın. Asalaklar
bizi yaşatmıyorlar ahbap, çekirge sürüsü gibiler, ummadığın yerden çıkıyorlar
ve dört tarafından ihata ediyorlar seni, çünkü hayat ormanını istila etmişler. Oysa
istediğimiz zor bişey değil, kötü de değil. İstiyoruz ki; toprakları üzerinde
canlı cesetlerin dolaştığı bir vatan olmasın burası. Ağaçsız orman mı olur?
Ağaçları kurumuş orman neye yarar? Çünkü canlı cesetlerle payidar olunmaz ama
diri canlarla izmihlalin muhaldir. Öyleyse bırakalım canlar can bulsun, cansızlara
can olsun ve canların kaynaştığı toprak vatan olsun. Önce payidar olan can bulsun
ki, payidar olması icap edenlere can olsun. Özne baki değilse, nesne nasıl baki
kalsın? Öyle ya nesneye değer katan özne değil midir? Özne olmasa nesne neye
yarasın? Zira kaimse insan, kaim olmayacak şey mi vardır hayat ormanında? Nasıl
kaimdir insan? Beyni canlıysa ve atıyorsa kalbi kaimdir insan. O zaman o beyni
öldürmekle, o kalbi durdurmakla, kendi beyninin canlı olduğunu, kalbinin
attığını ispata tevessül ediyorsan yanlış adrestesin ahbap. Ölenle sende
ölüyorsun ama yaşıyorsa insanlar sende insansın ve yaşarsın elbette. Benim
düşüncemi öldürmekle, kendi düşünceni yaşatacağını sanıyorsan yanılıyorsun. Gerçek
örtülünce, yalan açıkta kaldığı için gerçeğin yerini alamaz! Bilakis gerçeği
gömdüğünü sanırsın ama gömülen şey yok olmaz, bir gün daha güçlü şekilde ortaya
çıkar ve işte o vakit kendisini gömeni ebediyen kendisi gömer.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...126...
Özgür DENİZ - 26.04.2021
Tarih: 26.04.2021
Okunma: 301
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.