Biz kötüyü kendimiz yaratıyoruz. Tek
tek kötülük ede ede kötülüğe alışıyoruz, kötülüklerimiz de kötüyü doğurunca
artık normal görüyoruz ve kötüyle, kötülükle yaşamaya başlıyoruz. Daha fenası
artık kötülükten ve kötüden beslenir hale geliyoruz. Zaman içinde biz kötülüğü
doğuruyoruz, kötülükte bizi doğurmaya başlıyor, dönüşümlü olarak böyle devam
edip gidiyor bu durum. Bir tarafımızla değil her tarafımızla birlikte yaratıyoruz
kötülük canavarını. Sonra da kötünün her şeyini iyi belliyoruz, çünkü
kendimizde kötüyüz ama her yaptığımızı iyi olarak görüyoruz. Kim, elleriyle
yaptığının kötü olduğunu söyler ki? Zaten yaptıklarımızı itiraf edememenin
yarattığı kötülükleri yaşadığımız bir dünya değil mi burası? Aynaya bakamıyoruz
hiç? Bir kez baksak, bir kez kendimizle yüzleşsek, bir kez yüzümüzü karşımızda
görsek, belki çok şey değişecek. Ama ne mümkün bunu yapabilmek, çünkü şayet
bakarsak, gerçekten karşımızda devasa bir canavarın biblosunu göreceğimizi çok
iyi biliyoruz. Zira artık kötülükten kazanan ve bu sebeple de iyilikleri bitevi
örtme çabası içinde olan bir insanlık ailesiyle karşı karşıyayız. Peyderpey
kanıksıyoruz kötüye ve kötülüğe dair ne varsa. Kendi içimizi esir almış
kötülükleri birleştire birleştire, biriktire biriktire zorla kötüler
yaratıyoruz. Velakin gerçekte kötüler biziz, kendimiziz, hepimiziz; sen, ben,
o, biz, siz, onlar. Günlük yaşamlarımızda nasılız diye sorsak kim kötüyüz der
ya da kim iyi olduğunu ispat edebilir? Elbette düşünmek koşuluyla, yoksa
düşünmeden konuşmak, söylemek, eylemek herkesin yaptığı şey zaten. Çok basit ve
küçük düşünmüyor muyuz? Her düşüncemizle her şeyi kendimize yontmuyor muyuz?
İyilikleri kendimizden bilip, kötülükleri başkalarından bilmiyor muyuz?
Menfaatçi değil miyiz? Dar kafalı, sekter ve riyakâr tavırlarımızla,
düşüncelerimizle yozlaşmış ve çürümeye yüz tutmuş değil miyiz? İlişkilerimizde
insani olan hangi yan var, kaba ve sert bir hayvansılığın kokusunu duyumsamıyor
muyuz ilişkilerimizde? Hasta bir toplumuz ve o toplumun hasta fertleriyiz
maalesef. Biz ne ediyorsak kendi kendimize ediyoruz, sonra da çıkıp ahlaksızca
başkalarını suçluyoruz. Ağacının kökünü susuz bırakıyoruz, birisi bir taş atıp
tek yaprağını düşürse hemen onu taşlamaya başlıyoruz. İşte böylesi tiksinti
verici, utanılası davranışlar sergiliyoruz ve bundan da hicap duymuyoruz. Çünkü
alışmışız bir kere; biz sonsuza kadar suçsuzuz ama başkalarının suçlu
olmadıkları hiç ama hiçbir şey yok. Her şeyi kendi ellerimizle yapıyoruz,
başkasının yapmayı bırak tek bir şey yapacak gücü yok ama yine de başkaları
suçlu. Sen gövdeyi zedele, sonra birisi parmak basarsa tüm günahı, suçu, hatayı
ona hamlet ve işin içinden çık. Yuh olsun, tüh olsun, kızaracak yüze sahipsek! Kızaracak
yüz mü? Yüz mü var ki kızarsın? Olsaydı zaten kızarırdı!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...127...
Özgür DENİZ - 27.04.2021
Tarih: 27.04.2021
Okunma: 313
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.