İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...130...

Özgür DENİZ - 30.04.2021

Haysiyetimizi koruyarak, mesuliyetimizin fevkinde olarak, hassasiyetimizi canlı tutarak, hissiyatımızı kaybetmeyerek, samimiyetle hareket ederek ve deruhte ettiğimiz ödevimizin ve insan olduğumuzun bilincinde olarak işimizi yapmalıyız. Bilakis insanlığımıza delalet edecek tek bir yönümüz olmaz, olamaz. Yoksa her şeyden elimizi eteğimizi çekmeliyiz(((bir gün her şeyi geride bakmak zorunda kalacağız ve kimse orada duranın kim olduğunu görmese bile kendimiz mutlaka göreceğiz ve gördüğümüzden kaçmamızın imkânı olmayacak!))). Bilakis olan biten her şeyden sorumlu olacağımızı ve yaptığımız ya da yapmadığımız, müdahil olduğumuz ya da seyretmekle iktifa ettiğimiz, susarak durduğumuz ya da konuşarak cevap verdiğimiz her şeyden hesaba çekileceğimizi bilmeliyiz (((tıpkı dün dost bildiklerimizin, yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmediği insanların, her şartta ve koşulda yanlarında durup durmadığımızın bile hesabının da elbette yapılacağı, sorulacağı, verileceği gibi yani insançocuğu geride bıraktığı izlerden kurtulamaz ve hiçbir yere kaçamaz, kaçtığın yer yine kaçmaya çalıştığın yer olacaktır kuşkusuz))). Çünkü insanız ve bir aklımız, irademiz, bilincimiz, ihtiyarımız, tercihimiz var. Ne yatmaya geldik ne de otlamaya. İnsan gibi yaşamaya geldik; gerek ağlayacağız, gerek güleceğiz, gerek kederleneceğiz, gerek sevinç duyacağız, gerekse de yiyeceğiz, içeceğiz, eğleneceğiz ama yeri geldiğinde insanca eylemlerde de bulunacağız. Ölmek için doğduk belki ama susarak varolmaya ve varlığımız sürecinde korkarak yaşamaya gelmedik. Hür doğduğumuz dünyada birilerinin kulları, köleleri, esirleri olmak gibi bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Kuzu gibi büyütülüp koyun gibi güdülecek değiliz ve de güdülmemeliyiz, lafta kalmamalı hiçbir şey. Onurumuzu bir bayrak gibi başımızın üzerinde taşımalıyız. Onurumuz var demekle olmaz, varlığını ispat etmeliyiz. Akıl, kalp, dil sacayakları üzerinde insanca yaşamaya geldik. Düşüneceğiz, hissedeceğiz ve konuşacağız. İhanet etmedikçe, ihanete maruz kalamayız, kalırsak gereken cevabı vermek hakkımız olur. Kimseye küfretmiyoruz, hakaret etmiyoruz, kimseyi itham etmiyoruz. Buradan yola çıkarak ve bundan evvelki mevzu ile de alaka kurarak diyoruz ki; devlet malı kamu malıdır ve gözbebeği gibi korunmalıdır, o mala uzan el behemehâl kırılmalıdır. Çünkü o malda doğmuş ve doğacak tüm canlıların hakkı vardır. Emin olun, devlet malında, insanları geçin, hayvanların hatta bitkilerin bile hakkı vardır. Öyleyse, devlet malına yani kamuya ait olan mala yani beytülmal’a kim el uzatırsa uzatsın ve uzatan kim ve ne olursa olsun pisliğin önde gidenidir. İnsanlık tarihi boyunca böyledir, böyle olagelmiştir, böyle olagidecektir. Şahsım olarak bu tür pisliklere hakkım zehir zıkkım olsun diyorum, bunu demekte hakkımdır, deyince hain mi olurum? Evet, ben bir hainim ve hakkım zehir zıkkım olsun, benim, anamın, babamın, kardeşlerimin ve dahi yetimlerin, gariplerin, mazlumların hakkını çalan soysuza, şerefsize, namussuza, kanı ve sütü bozuğa, pisliğe. Çünkü bu devletin insanı olan hiçbir kimse herkese ait olan kamu malına el uzatamaz ve devletten alabileceği bir güç varsa o gücü ranta tahvil edemez, kendinde böyle bir hak göremez. Herkes vazifesini tüm insanlık adına ve tüm insanlık için yapmaktadır ve insanca yapmalıdır. İnsana hizmet esastır, insana hizmet ediyorum diye insan soyulamaz. Kimse devleti soymak, doğmuşun ve doğmamışın hakkına konmak, çıkarlarını korumak için devlet hizmeti yapmıyor. İnsanlığa hizmet etmek, adaleti ikame etmek, doğanların ve doğmayanların hakkını korumak, ahlakı yaşatmak için devlet vazifesi deruhte ediyor. Belki alakalı, belki alakasız ama söyleyeyim; her kul yapacağı ibadetten kendisi sorumludur ama insanlığı kuşatmış adaletsizlikten tüm insanlık mesuldür. Şayet tüm bunların aksi oluyorsa, bize de gereken cevabı insanlık umdeleri çerçevesinde vermek düşüyor, vermezsek düşen biz oluruz. Devlet malına-kamu malına uzanan eli kırarım ve kırılmasını da isterim arkadaş. Bana ait olanı, yine bana ait olanın gücüyle gasp edemez kimse. Kamu malında her bireyin teri, yaşı, kanı emeği vardır ve bu kutsal değerler sömürülemez, çalınamaz, gasp edilemez. Çocuğuna bir şeker alamayan anne niçin alamamaktadır, evine akşam dönerken elinde bir şeylerle gidemeyen baba niçin gidememektedir, yatağa aç yatan insan niçin aç yatmaktadır, pazardan artık toplayan insan niçin artığa mecbur kalmaktadır? Bunların hesabını sorarım arkadaş. Niye böyle oluyor sorarım arkadaş. Bunları sormayacaksam bu dünyada yaşamamam gerekir. Benim bir kalbim var arkadaş. O kalbi hassas yaratmış yaratan, suç benim mi? Ya yok olmam lazım, varsam da sormam lazım. Şerefsizce bir sorgulamada yapmıyorum, insanca soruyorum ne soruyorsam. Benim olanın hesabını soruyorum. Sormayayım mı? O vakit onurumla nasıl yaşarım, gezerim, huzurlara çıkarım? Kimsenin, insanlık toprağında domuz gibi yaşamak hakkı yoktur. İnsan ol, insan gibi yaşa, insan gibi öl, domuz gibi geberme! Nokta.

Tarih: 30.04.2021 Okunma: 428

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?