Bizi öldürürken merhamet etmiyorlar
ama elimize düşünce de bizden merhamet bekliyorlar. Adalet ve vicdan bunun
neresinde? İş farklı bir boyut kazanınca hepimiz Tanrı’nın önünde eşit oluyoruz
ama her şey yoluna girdiğinde münhasıran birileri eşit oluyorlar. Adalet ve vicdan
bunun neresinde? Egemen değilken hepimiz eziliyoruzdur ama egemen olunca ezmeye
başlarız ve bu bizim hakkımız olur. Adalet ve vicdan bunun neresinde? Hayatlarımız,
birilerinin biriktirmesi için ağır aksak çalışmaktan ve çalışırken azalarak ölmekten
ibaret oluyor. Adalet ve vicdan bunun neresinde? Birileri istiyorlar ki, küçük
balıklar karaya vurup canlarının derdine düşüp ölüm kalım savaşı versinler ki,
büyük balıklar rahatça yüzsünler. Ve bunu açıkça istiyorlar hem de. Bunu nasıl
yapabiliriz lütfen? İsteyen kim, verecek kim? Ve verilecek yer neresi? Düşünelim
lütfen, bize ait olan yerde bizden istenen şeye bakın, bu nasıl kabil olabilir?
Canımı alsan bundan daha iyi. Ben çırpınarak yaşayayım ve bu gözlerinin önünde
gerçekleşsin ama sen keyfince yaşa ve görme, hiçbir şey yokmuş gibi davran. Ama
düşünce de; el uzat kaldır beni de. Hangi adalete ve vicdana göre? Ey
insançocukları! Fırtınalar kopabilir, denizler köpürebilir, dalgalar
azgınlaşabilir, dağlar parçalanabilir, volkanlar patlayabilir ama biz yönümüzü
ve yolumuzu kaybetmeyeceğiz, hangi sınıftan olduğumuzu unutmayacağız, aklın
ışığının sönmesine, herkese ait olanın birilerine ait olmasına, vicdanlarımızın
körelmesine ve adaletin çiğnenmesine müsaade etmeyeceğiz. Hepimizin insanlık
onuruna yaraşır bir şekilde yaşamak hakkımız vardır ve bunu behemehâl alacağız.
İslamcıysak ta, Milliyetçiysek te, Sosyalistsek te, Kemalistsek te, Anarşistsek
te, Cemaatçiysek te hepimizin onurlu yaşamaya hakkımız vardır, öyleyse
hiçbirimizin mal olmaya hakkımız yoktur, hesap soracağız, bizden alınan her
şeyin, çalınan bir yudumluk yaşamak sevincinin, gasp edilen haklarımızın her
zerresinin hesabını sormak zorundayız. İnsanlık, bu onur kırıcı tutsaklıktan,
her türlü muameleye maruz kalmışlıktan ve mağduriyetten kurtulmalıdır.
Kapitalizmin insanlığı kuşatan zincirlerini mutlaka ama mutlaka kırmalıdır. İnsançocukları
açlıktan, sefaletten kırılırlarken, yoksulluğun kara zindanlarında ömür
çürütürlerken, dünya servetinin handiyse tamamı bir avuç komprador pezevengin
inhisarındadır. Tüm insançocukları tek tek özgür oluncaya dek kavgamız
sürecektir. İnsanteki, ancak tüm insanlar özgür olduklarında gerçekten özgür
olabileceklerdir çünkü. Zira her bir insançocuğunun ruhu büyük ruhun eşit
parçalarıdır. Öyleyse aralarında kopmaz bir bağ vardır. Birinin ruhu acısa
diğerinin de acır, birinin tenine iğne batsa diğerinin teni de o iğne kendi tenine
batmış gibi hisseder. Bir insan tüm insanlıktır, tüm insanlık bir insandır! Ve
insan şerefli kılınmıştır ve dosdoğru olmak zorundadır. Şimdi bana şerefsiz ve
yanlış mı ol diyorlar birileri acaba?
NOT: Tüm emekçilerin 1 MAYIS Emek ve Dayanışma Günlerini tüm kalbimle, bilincimle, içtenliğimle, samimiyetimle, benliğimle kutluyorum. Emeğin, hakkını, tam ve kesintisiz olarak aldığı güzel ve görkemli günlere kavuşmak umudu ve inancıyla.