İnsanlığın bütününe aitim, bu yüzden de kendimi bir kısmına
ait görüp diğer bir kısmına şiddet göstermek zorundaymışım gibi hissetmiyorum.
Bendeniz için münhasıran insan vardır ve münhasıran insana inanıyorum. Bu
yüzden insandan ötesi teferruattır diyorum. Ömrümü de insanlığa adamışım, insan
kalkasıya ve ben buradayım diyesiye kadar sürecek bu kavga. Binaenaleyh,
insançocuklarının atomize ve polarize olmalarına sonuna dek karşıyım ve bunu
zımnen kotarmaya çalışanlarında tezgâhlarına gelmeyeceğim, bilakis kirli ve
kanlı oyunlarını bozacağım, kimsenin de gelmesini istemem ve hep birlikte
birleşik gücümüzle onların tezgâhlarını başlarına geçirmek isterim. Niye
uhuvvet varken adaveti tercih edelim? Niye birlikte mutlu olmak varken yalnız
mutluluğa selam verelim. Niye birlikte üretip tüketmek varken, üretilen her
şeyi kendi kasamıza akıtmanın peşine düşelim? Çalınan vatanlarımıza ve
sömürülen emeklerimize hep birlikte yeniden kavuşmamızı isterim ve nakzedilen
kardeşliğimizin yeniden daha güçlü ve bileylenmiş şekilde tesis edilmesini
isterim. Çünkü insanlığın birleşik gücüne ve o birleşik güçten doğacak güneşe
ve o güneşin aydınlığın da görebileceğime inandığım zaferin yoluna inanıyorum.
Zira bendeniz nasıl büyük insanlığın cüzüysem, büyük insanlıkta insanteklerinin
cemidir. İnsanı bir bütün olarak ele almak ve öylece anlamak istiyorum, tüm
kalbimle ve kalbimdeki olanca sevgiyle. Zira insançocuklarının özlerinde temiz
olduklarına ve birleşmelerinin önünde normal şartlarda hiçbir handikap
olmadığına inanıyorum ama hariçten birileri onları gayet güzel, denetimli ve
planlı şekilde tefrik etmeyi kotarabilmektedirler. Ne acıdır ki, bizde kendi
ellerimizle bu oyuna gelmekteyiz, sanki teşneyiz. Onlar verdiklerinde değil,
biz aldığımızda başarmış olacağız ve güneşi selamlayacağız her birlikte.
Zaferimize kendi kendimiz darbe vurmaktayız bu bilinmelidir ve başkalarının
itham edilmesinden vazgeçilmelidir. Artık suçu başkalarına atma hastalığından
kurtulmamız iktiza etmektedir isticalen. Zira bizleri bu kadim hastalık yiyip
bitirmektedir ve bitevi aldanmamıza da yol açmaktadır. Tüm emekçiler
kardeştirler ve behemehâl birleşmelidirler ve birleşik güçleriyle yarın ki Tam
Bağımsız Türkiye’nin bugünden temelini atmalıdırlar. Kompradorlar için
isimleriniz değil cisimlerinizdir önemli olan, onlar sizleri tefrik etmeden
sizler üzerinden servet teraküm etmek isterler, sizin ne yaşadığınız, nasıl
yaşadığınız değildir önemli olan, onların kasalarını ne kadar zamanda ve ne
kadar doldurduğunuzdur. Lütfen akledelim ve hissedelim!
EKSTRA NOT:
Madem, okuyun, düşünün diyorsunuz, bunu sizin okuduklarınızı
okuyayım, sizin gibi düşüneyim diye mi söylüyorsunuz? Böyle kirli bir niyet
sahibi iseniz başka kapıya, benim müptezel ve pespaye tiplerle iştigal edecek
ne gücüm ne de zamanım yok. Evet, okuyacam ama kendi bildiğim gibi; evet,
düşünecem ama kendi aklımla ve aklımın erdiği gibi; evet kararlar alıp verecem
ama vicdanımın buyurduğu gibi. Mesela; herkes şunu ister de mi, insanlar, benim
sevdiğim kanalı, o kanalda benim beğendiğim dizileri, beni öven haberleri
izlesin? Ve gerçekten korkaklar, kesin inançlılar ve kör kütük cahiller de
yaparlar bunu. Oysa böyle yapmadığımız zaman kazanırız, bilakis kaybederiz.
Çünkü burada hiçbir tarafınla sen yoksun, her tarafınla başkası olmuşsun. Zira
kendi olanların aklı da, vicdanı da, düşünceleri de, duyguları da kendindedir.
Niye hayata tek pencereden bakayım, niye zihnimin tek bir penceresi açık olsun
öyle ya, hayat benimse ve ben bensem, tüm pençeleri sonuna kadar açıveririm ve
her yerden girsin güneş derim, değil mi ki bir kere gelmişim ve gidişimin
dönüşü yok, niye kıstırılıp kalayım darlığa ve mahkûm olayım yokluğa?
Başkalarına aklımı teslim edecek kadar onurumu ve şerefimi yitirmedim henüz.
Kul, köle, köpek değilim, insanım ben. Geçelim! Birileri yiyorlar, içiyorlar,
eğleniyorlar ama sen sürünüyorsun. Üstelikte onları yaşatıp, seni süründüren
senin sermayen yani senin ellerinin, emeğinin ürünü olan ve herkese ait olan
ortak servettir. Niye buna müsaade ediyorsun? Birileri krallar gibi yaşıyorlar,
birileri de sefaletin türküsünü terennüm ediyorlar. Ama sefa sürenler cefa
çekenlere diyorlar ki; her şey sizin için. Tabi malız ya, hemen yiyoruz.
Ormanlar işgal edilip mutantan villalar dikiliyor niçin? Senin için kardeşim
benim. Benim hakkım gasp ediliyor ve birileri benim kasamdan kendi kasasına
istediği gibi aktarım yapıyor niçin? Senin için güzel kardeşim. Birileri
istedikleri gibi çıkar savaşı yapıyor ve bu savaşı münhasıran kendisi için
yapıyor niçin? Senin için canım kardeşim. Birleri pantolonlarına beş cep açmış
ve beş oluktan on binler akıyor o ceplere niçin? Senin için akıllı kardeşim
senin için. Ama sen yaşıyorsun ve ben izliyorum, bu nasıl benim için oluyor?
Sen hep karanlık dünyalarda çarkını döndürmek için dövüşüyorsun ama benim için
dövüştüğünü hiç görmedim, bu nasıl benim için oluyor? Kendim için bile
dövüşsem, bu dövüşümü, senin için dövüşüyormuş gibi anlayacaksın benim alık ve
bön kardeşim. Hayat böyle güzel kardeşim, biz yaşayacağız, sen de bizim için
varolacak, bizi yaşatacaksın, bizim peşimizden hiç ayrılmayacaksın, biz ne
yaparsak senin için yapıyoruz, biz lüks odamızda kadehimizi yudumlarken, sen
kapıda bizim güvenliğimizi sağlayacaksın. Biz ne dersek inanacaksın. Biz yanlış
yaptığımız da sen doğru yapmışız gibi düşüneceksin. O yanlışları başka türlü
akılların yaptığını varsayacaksın. Biz varsak sen varsın, siz varsanız biz
varız değil, bunu kafana sokacaksın kardeşim benim. Hadi lan ordan dangalak!
İşte böyle böyle mal yerine konuluyoruz ve biz sürünürken, başkaları sefa
sürüyorlar. Gerçek hayatta ki yaşamların izdüşümlerini diziler de
görüyorsunuzdur. Ya da dizilerde ki hayatların gerçek hayatların yansıması
olduğunu biliyorsunuzdur. Zaten ne zaman düşünen oldu ki sizi? Kendiniz bile
düşünmediniz kendinizi. Biz sürünelim, yeterki başkaları yürüsünler dediniz.
Biz ölelim, başkaları yaşasınlar istediniz hali pür melalinizle. Politikacı,
senin oyunla, güya senin için seçiliyor ama koltuğa yapışınca cebine çalışmaya
başlıyor, sizi düşünen tek bir politikacı gösterin hadi, seni tek bir an bile
düşünmüyor, senin hakkını aramıyor, kendi çıkarına bakıyor, beş yerden ballı
maaşlar alıyor. Senin olanı, hiç utanmadan, sıkılmadan, kul hakkı demeden
cebine indirmekte hiçbir beis görmüyor, hatta yüzü bile kızarmıyor bunu
yaparken, hatta büyük oluyor bunu yapmakla, sen bir alıyorsun o bin alıyor. Ve
sen gerçekten böylesi sefil bir yaşama layık olduğunu edeplice gösteriyorsun,
çünkü sefilsin. Ama ben hesap sorarsam hain oluyorum, tükürürüm lan böylesi
riyakârlığın içine. Size gelince Allah, peygamber, vatan, milliyetçilik, din,
Atatürkçülük, onlara gelince oh ne ala cukkalamak. Hangi adalet, hangi ahlak,
hangi insanlık? Medya sen izlediğin için senin üzerinde tanrıcılık oynuyor.
Artist denilen zilliler, zibidiler sen reyting sunduğun için milyonları cebine
indiriyor ve senden çok uzaklarda yaşıyor, sen umurunda bile olmuyorsun hatta
senin yaşamak sevincini çalanların kuklası oluyorlar ve senin daha da ezilmen
için onların çarklarının dişlisi olmaya gönüllü evet diyorlar. Sen de bi yandan
fili (((Kapitalizmi, sömürüyü, insansızlığı, yoksulluğu))) yok etmeye
çalışırken diğer yandan o fili besliyorsun yani malın tekisin. Birazcık düşünsen, doğru mudur yanlış mıdır
tüm bunlar diye fark edeceksin her şeyi ama düşünecek kadar bile değilsin yani
düşünmekten bile acizsin. Artist denilen zibidileri, zillileri ve o zibidilere,
zillilere milyonları akıtanların kanallarını izliyorsunuz, onlar zevk sefa
içinde dem sürüyorlar, sen sürünüyorsun. Hatta senin paranla besliyorlar
onları. Onlar birleşmişler üst tarafta pastayı paylaşım kavgası veriyorlar,
politikacısıyla, mafyasıyla, bürokratıyla, kompradoruyla, sanatçısıyla, sen
altta onların senin için yaşadıklarını sanıyorsun, çünkü ahmaksın. Bu devletin
tüm kurumlarının kasalarında ki paralar kimin parası oluyor acaba? Misal; TRT
denilen kuruma giden paralar kimin parası ve nereye gidiyor o paralar? Hepsi
birbirinin aynı bu odakların, yok birbirilerinden farkları. Ama konuştursan
hepsinin dilinde sen varsın ve sen de buna inanırsın, sevinirsin! Son günlerde
ki derinden yukarıya doğru yükselen olayları biliyorsunuzdur ve ne can acıtıcı
hazin olayların olmuş olduğunu dinliyorsunuzdur bazı arkası kuvvetliler
tarafında, çok uzaklardan buraya düşse de sesleri, sözler bir balyoz gibi
iniyor buraya, görmüyorsunuz, bilmiyorsunuz orası başka. Uzaklardan konuşanı
dinlesenize bi kez ya bi kez. Hiç mi merak etmiyorsunuz, bu adam ne diyor diye?
Niçin harekete geçilmiyor ya da görüyor musunuz aslında sizin için olduklarını
söyleyenlerin kim olduklarını, ne yaptıklarını ve nasıl yaşadıklarını? Zaten, yaşayanlar,
politikacılar, yandaşları, artistler, medyacılar. Hatta mafya ağaları ve
onların peşlerinde koşturan zavallı badigartlar. Öyle bir düzenek kurmuşlar ki,
her biri bir köşeyi tutmuşlar, halkı da ortalarına almışlar top gibi
oynuyorlar. Devlet dedikleri, senin baban değil, bunların yani politikacıların,
mafyaların, bürokratların, kompradorların, sanatçıların vb. tiplerin koruma
duvarı; hazine dedikleri de; senin rızk kaynağın değil, bunların yani
politikacıların, mafyaların, bürokratların, kompradorların, sanatçıların vb.
tiplerin ortak kullandıkları yemlikleri. Babalarının çiftliği olmuş vatanda
istedikleri gibi at koşturuyorlar, seni düşünen ve senin için çalışan kim? Sen,
senin düşünüldüğünü ve senin için çalışıldığını sanıyorsun, çünkü alıksın, bönsün,
sektersin, dar kafalısın, hiç düşünmüyorsun ve hissetmiyorsun. Bu birleşik
organizasyonun, güç birliğinin, konsorsiyumun sizin lehinize iş yapacaklarını
düşünüyor musunuz? Bataklığa dönüşmüş hayattan yaşamak sevinci damıtmaya
çalışıyoruz damla damla. Daha ne kadar sizler için kavga vermiş olanları ve
kavga vermekte olanları itham edip, sizi sömürenleri, aldatanları,
kendilerinden başka kimseyi görmeyenleri onore etmeye devam edeceksiniz? Dinle
ve kimlikle uyutulmayı bir an evvel bırakmak zorundasınız, gerçekleri görmek ve
gerçeğe odaklanabilmek için.
ZALİM Ey kahpe zalim, ey alçak siyonist! Yemin ederim ki, bir gün
yok olacaksın. Yok oluşun her nasıl olacaksa ve kimin eliyle olacaksa, bir gün
mutlaka yok olacaksın. Kuşkusuz şu an insanlığın pasif, edilgen ve eylemsiz
olmasına güveniyorsun ve insanlığın bu aciz haline borçlusun varlığını ama
devran hep aynı gitmeyecektir. Bir dur diyen muhakkak çıkacaktır. Bu dünyada
bugüne dek yaşamadığın cehennemi şüphen olmasın ki yaşayacaksın. Çünkü
zalimlerin yok oluşları zulümlerinin kesafetiyle mütenasiptir. Nasıl ki,
karanlığın en kesif olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu andır; senin zulmünün
kesifliği de hiç kuşkusuz adaletin, barışın ve sevginin egemen olduğu dünyanın
habercisidir ve sen o dünyada olmayacaksın. Ağlatanlar mutlaka ağlayacaklardır.
Ektiğini mutlaka biçeceksin ve emin ol ki hak etmediğin merhameti de
bulamayacaksın. Zalimlerin önleri de, sonları da cehennemdir. Yeter ki,
insanlar gerçekten uyansınlar. Çünkü insanlar uyumakta oldukları için zulmünü
bu kadar kolay icra edebilmektesin. Ama uyandıkları vakit yalvarışların ayyuka
çıkacaktır ama el uzatanları değil, yüzüne tükürenleri göreceksin karşında.
Lanet, senin ve tüm zalimlerin üzerine olsun! Ey zalim! Mazlumların
biriktirdikleri kutsal kinlerinden ve yaklaşan ayak seslerinden kork!