Mafya, işin en özünde, kapitalizmin Truva Atıdır. Çünkü mafya
yeterince kullanışlı bir alandır hatta çok kullanışlı bir alandır. Hatta ve
hatta işin garibi böyle bir mekanizma geneli ihata eden ve genel kabul gören
olgulara istinat eder kahir ekseriyetle, güler yüzlü ve iyi niyetli bir
fotoğraf vermek için. Mafyanın merhameti, adaleti, vicdanı yoktur. Bu yüzden de
insanlık üzerine dehşet bir korku salarak ama insanlara hiç dokunmayarak onları
yönetir. Çünkü kör şiddetten herkes ürker, zira insan olanın canı acır. Yani
yarattığı korkuyla, eline silah almasına ve suça bulaşmasına gerek kalmadan
yani kendini tongaya düşürecek ve derdest ettirecek bir tezgâha gelmeden işini
görür ve durumu yönetir. Elbette mafyanın bu düzeye gelmesi için yani temiz olarak
görünmesi ve işini resmi yollardan kotarıyormuş gibi bir hal alması için
muayyen merhalelerden geçmiş olması ve level atlaması iktiza eder. Zira bir
anda bu düzeye gelmek kolay değildir. Bu düzeye gelenler ise artık
dokunulmazlık zırhına bürünürler, elenenler ise bunların önünde takoz olması
muhtemel basit ve küçük yapılanmalardır ya da güçlü bir rakiplik potansiyeline
malik olanlardır. Yani gerçek resme asla dokunulmaz, çünkü ağır abi olmak kolay
değildir, onlar için ağlayan çocuklar feda edilirler. Tecrübeleriyle ve
ağırlıklarıyla kendilerini ispatlamış olanlar en büyük gücün gölgesinde yaşar
giderler ve durdukları yerden de kendilerine tevdi edilen işi kotarırlar yani
iş bitiricidirler. Tam da kapitalizmdir haddizatında bunun gerçek adı. Ki,
zaten biz mafya diye elleri silah tutan öncüleri biliriz, oysa gerçek mafya
kravatlı tayfadır ve onlar kendilerini göstermezler, bu onların akıllı
oldukları için böyle değildir, gerçek gücün kendilerinde olduklarını bildikleri
için böyledir yani kapitalizmin aklı olarak kendilerini gördükleri için
böyledir yahut kapitalizmin sadık ve muteber hadimleridirler hatta işin gerçeği
kendilerini devletin eli olarak gördükleri için böyledir. Zaten devlet gücü
olmadan hiçbir güç meydana çıkıp racon kesemez. Devletin de gücünü ortaya
koyması için bir adalet devleti olması hatta insancıl bir devlet olması iktiza
eder, eğer kapitalist paradigmalarla hareket eden bir devletse devlet, işte o
vakit mafyanın, kendisinin gölgesinde racon kesmesine ses çıkarmaz, çünkü onu
kötücül bir güç olarak istimal eder, bunu açıktan hissettirmez ama hissedilmesini
de ister zira topluma nizam vermek için buna gereksinim duyar. Bu gereksinim
duyulma işi, devletin kendini yetersiz görmesinden tevlit eder ya da yetersiz
olanların devlet içinde güçlenmesinin intaç ettiği bir durumdur. Mafya kahir ekseriyetiyle cehaletten
beslenir, cehalet şiddeti körükler, şiddet parayı toplar, para gücü doğurur ve
güç egemenliğe dönüşür, egemenlik tesis olununca artık her şey normal tolere
edilir ve o normale uygun hayat içselleştirilir. Böylece herkes yoluna bakar.
Ne kompradorlar ne de politikacılar mafyanın yok olmasını istemezler, çünkü
öylesi bir dünyadan en çok beslenenler onlardırlar. Hatta yanlış
hatırlamıyorsam bu tarzda bir monolog geçiyordu Al Pacino’nun Yaralı Yüz
filminde. Ama gerçekten efsane bir film, tam anlamıyla bir mafya filmidir,
meraklıları için. Mafya bir zaman sonra yasal hale bürünür yani bir suç örgütü
olmaktan çıkar ve genel kabul görmeye başlar. Çünkü toplum alıştırılmıştır
sürece. Zaten öyle değil midir, kapitalizm yasal mafya, mafya da yasal olmayan
kapitalizm değil midir? Yani kapitalizm yasal yollardan insanların kanını, terini,
yaşını, emeğini semirir, emer ve sömürürken, mafya da yasal olmayan yollardan
aynısını yapmakta değil midir? Birbirlerini beslerler, çünkü ikisinin kaynağı
da kör cehalettir ve orantısız ve vahşi şiddettir. Dünyaya bakınız lütfen,
parayı döndüren asıl elemanlar kimlerdir ve para nerededir? Para tamamen
mafyanın alanındadır, dahası mafyayı doğuran alandadır, mafyanın doğması
zorunluluktur yani bu alan için. Zira kravatlı tayfa kirli görünmek ve kirli iş
yapıyormuş gibi izlenim yaratmak istemez, bu yüzden de mafyaya ihtiyaç hâsıl
olur. Kravatlılar, işleyişin kanun boyutunu halleder, mafya da silahla korku
salmak boyutunu. İşin kaynağında para vardır yani, paraya sahip olmakta kolay
değildir, ciddi bedeller ödemeniz icap eder. Zira çok büyük ve yüklü oranda paraya
ulaşmak normal ve helal yolla kabil değildir. Normal olmayan ve haram yollardan
da istenilen paraya mafya olmadan ulaşmanın imkânı yoktur. Elbette bireysel
anlamda böyledir, bilakis para devlettedir. Çünkü büyük paralar için; kan
dökmek, can almak, yıkmak, yok etmek, hayatları karartmak mübremdir. Mafya da
böyle değil midir zaten? Böylesi paralara ulaşmak isteyen kişi sayısı da öyle
birkaç bin ile ifade edilemez, binler vardır. Bunun için de her yol mubahtır. Hiçbir zamanda
işin rengi göründüğü gibi değildir, kazdığınız zaman arkasında adeta bir
cehennem kuyusunun mevcut olduğu aşikâr olur. Gerçekte soyulan, emilen,
sömürülen ise, bizim yani namusluca ve namuslu yollardan çalışarak kazanmaya
çalışan insanların terleri, yaşları, kanları ve emekleridir. Elbette burada
devlet nedir, niçin vardır, kimindir, kim için vardır, nasıl işlemelidir, politikacı
kimdir, politika nedir, politikacı nasıl olmalıdır ve politika nasıl
yapılmalıdır gibisinden sorgulamalar yapabilirsiniz ama burası netameli bir alandır
ve böylesi bir sorgulama yapmak hiçte sanıldığı gibi kolay değildir. Bendeniz
yıllar yılı bu sorgulamaları olması gereken derecede yapmaya çalıştım ve sormam
icap eden soruları da sormaya tevessül ettim ama elbette gücüm de bellidir ve
daha derinlere inmem olanaksızdır. Çünkü bu alana dokunmak cesaret ister ve
bedeli ağırdır. Paranın gerçek sahipleri paraya dokundurtmazlar! Yani
kapitalizm dokunulmazdır! Siz kapitalizmle savaşılıyormuş gibi izlenim
yaratılmasına inanmayın, kapitalizmle savaşan yine kapitalizmin kendisidir yani
kapitalizm yenilmezdir. Yenmek istiyorsak, önce gerçekten insan olmamız önkoşuldur
ve önce kendi içimizde ki kapitalizmi yenmemiz iktiza eder. Yani gerçekten
namuslu ve adil olmak olmazsa olmaz önkoşuldur, kapitalizmi yenebilmek ve insan
onuruna yaraşır bir dünya kurabilmek için. Mafya da tıpkı kapitalizm gibi
kanunsuzluğun adıdır, zira kanunlarla ne mafya düzenini ne de kapitalist düzeni
sürdürebilmeniz kabil değildir, çünkü kanunun gücü bu güçlerden daha büyüktür
ama kullanılırsa tabi. Açık ya da gizli, kapitalizmin işlevsel olduğu her yerde
mafyanın tezahür etmesi normal akışa mütenasiptir, mugayir bir taraf yoktur
burada. Çünkü mafyanın babası kapitalist sistemdir ve mafya, bu sistemin en
muhkem kolonudur. Dünya ölçeğinde dışa yansıyan durumlar buzdağının görünen
kısmıdır ve görünmeyen kısmın hiçbir zaman görünmemesi için gösterilen
kısmıdır. Bazen bu türlü feragatte bulunulur, çünkü böyle olmadığı takdirde
işin rengi değişir ve her şey başka bir seyir izlemeye başlar ve işte asıl
felaket o vakit başlar ama böylesi bir duruma asla meydan verilmez. Çünkü o
vakit, mafyanın, hayatı baştanbaşa nasıl kuşattığı ve toplumu nasıl esir aldığı
hatta devletleşme düzeyi tezahür eder, zımnen ise kapitalizmin ne olduğu
tezahür eder yani foyası ortaya çıkar, boyası dökülür. Ama sermaye dokunulmaz
olduğu için buna müsaade edilmez. Sermayenin yükselişinin ve egemenliğinin
önünde handikap teşkil eden yanar. Para, kapitalizmin tanrısıdır ve tanrılar
ölümsüzdür, tanrı öldüğü vakit yaşamanın hiçbir anlamı, kıymeti olmaz, öyleyse
tanrı yok edilemez. Para tanrısıyla savaşa yeltenen en acımasız şekilde ortadan
kaldırılır. Her şeyin yönünü, değerini, ölçüsünü, gücünü belirleyen para
tanrısıdır. O yenilmez ama daima yenmek zorundadır. O güçsüzleri sevmez,
güçlüleri ise daima yaratır ve besler. Sermayeye muhalif olmak tanrıya muhalif
olmaktır ve muhalif olanın katli farzdır. Çünkü servet düşmanlığı lanetlik bir
iştir. Elbette kapitalist zihniyete göre böyledir yoksa en insani bir tavırdır.
Bu dünyada zenginliğin yolu mafyalaşmaktan geçmektedir, ister silahlı, ister
kravatlı farketmez, zaten mafya mafyadır, elinde ya da boynunda ne olduğunun
önemi yoktur. Başkalarının terini, yaşını, kanını, emeğini gasp etmeden, bu
insanca çabaların ürününe çökmeden zengin olmak kabil midir? Biz resmi
yollardan yapılan her şeyi meşru sayıyoruz, oysa böyle bir şey kabil değildir,
asıl soygunlar kravatların arkasında yapılmaktadır. Çünkü kravat takınca her
şey resmi, normal, meşru ve ahlaki olarak addedilmektedir. Bu kanunsuzluk
mudur, suç mudur? Mafyayı doğuran da kanunsuzluk değil midir ve suçun babası da
mafya değil midir? Zenginliklerde yani büyük servet terakümleri de
kanunsuzluğun ve büyük suçların meyvesi değil midir? Öyleyse kapitalist
kompradorlar kendilerinin afişe edilmesinden hazzederler mi, afişe edenleri
yaştırlar mı, servete düşman olanları makul ve muteber görürler mi? Düşünsenize,
tek bir insan evet tek bir insan milyarlarca dolarlık serveti elinde tutuyor,
bu nasıl kabil olabilir, bu servet helal ve meşru yollardan edinilmiş olabilir
mi? Hiçbir evet hiçbir insanteki, kendi gayretleriyle, olağanüstü bir gayrette
göstermiş olsa, akıl dışı bir servete malik olamaz, böylesi bir şey muhal ender
muhaldir. Ama bizler alık ve bön olduğumuz için bunu normal olarak
görebiliyoruz ve insanın hakkıdır kardeşim diyoruz, çünkü kafamız basmıyor. Dünya
mikyasında bakıyorsunuz bir adamın yüzlerce milyar dolarlık serveti oluyor,
devletler mikyasında bakıyorsunuz basit ve sıradan bir insan bir alım satım
işinde milyonlarca dolarlık ödeme yapabiliyor. Bu gerçekten aklın alabileceği
bir şey midir? Normal midir? Yani en yüksek maaşı alsa dahi birisi, böyle bir
şey nasıl kabil olabilir? Filhakika tüm bu karanlık dünyanın bir arka perdesi
vardır ve orada da bir zihniyet yaşamaktadır ve o zihniyet dünyayı inhisarına
almıştır, en vahşi yöntemlerle acımasızca yönetmektedir. Her şey o zihniyetin
monopolündedir ve insanlar o zihniyetin kölesidirler. O zihniyet kapitalist
zihniyetin ta kendisidir. Masivaya dair ne varsa mutlak olarak mülkleştirmiş
zihniyettir. Mutlak mülkiyetçilik ise şeksiz ve şüphesiz hırsızlıktır,
gaspçılıktır, soygunculuktur. Ta ki, insanı bile kendi mülkü olarak görmektedir
bu zihniyet. Hülasa; bu karanlık dünyaya yön veren şey; mülkiyet telakkisidir. Dünya
niçin bir türlü düzelmemektedir, gösterilen hiçbir çaba niçin istenilen
neticeyi vermemektedir ve niçin insanlar bitmeyen bir yoksulluğun pençesinde
kıvranmaktadırlar ve yekpare insanlar birkaç kişinin kölesi konumundadırlar hiç
düşündünüz mü? Çünkü yekpare insanlar kravatlı ve silahlı mafyanın
cenderesindedirler. Tabi insanlardan önce devletler bu cenderenin içindedirler.
Zaten bunlar adına insanları cendereye alanlar da devletlerin ta
kendileridirler. Yani haddizatında devletlerin varlığıdır ki, bunların
varlığının garantisidir. Biz zevahire göre akıl yürütüyoruz, kimse alınmasın,
kusura bakmasın, yanlış anlamasın. Gerçek bir devleti tartışmıyoruz burada. Mutlak
mülkiyetçilik telakkisinin ve bu telakkiyi yönlendiren paradigmaların egemen
olduğu bir yerde adaletin olması kabil değildir. Bunları idrak etmeden ne
doğruyu bulabiliriz nede doğru yerde durup, durduğumuz doğru yerde doğru
kavgayı verebiliriz. Nihayetinde de ne kapitalizmin ne de onun Truva Atı olan
mafyanın cenderesinden kurtulabiliriz. Yasaları ve kanunları kapitalist
zihniyetin belirlediği bir yerde her yasal ve kanuni olan adildir diyebilir
miyiz? Dersek ahmaklık etmiş olmaz mıyız? Bilakis bunca toplumsal paradoksu
nasıl izah edebiliriz? Dünya ve içindekiler kimindir? Hangisi insan elinin
ürünüdür? Görülen zenginliklerin temeli gözümüzün önünde duran ama görmediğimiz
doğal zenginlikler değil midir? O zenginlikler insan elinin ürünü müdürler ve
insanlar tarafından tekelleştirilebilirler mi? Mesela; toprak kimindir, insan
eliyle mi varolmuştur? Maalesef bu doğal zenginlikler, küçük azınlıklar
tarafından gasp edilmiştir ve büyük çoğunluk bu sebeple açlığın, yoksulluğun, sefaletin
dehlizlerinde sefil bir hayat sürmektedirler. Peki, böylesi bir dünyada adalet
üzerine retorikler üretmenin ve kof nutuklar irad etmenin bir kıymet-i
harbiyesi olur mu, kandırmacadan ibaret olmaz mı böylesi tevessüller? Bu
meyanda bizler burada mutlak mülkiyetçilikten söz ederken, bireye mahsus
ihtiyaçlardan söz etmiyoruz. Zira yaşamak için her bir insantekinin gereksinim
duyduğu şeyler elbette vardır ve oraya kimse müdahalede bulunamaz. Ama bir de
toprak, hava, su gibi şeyler vardır yahut muhtelif metaların yani trampa edilen
ürünlerin üretildiği mekanizmalar vardır. Üretilen ürün ayrıdır, o ürünün
üretildiği mekanizma ayrıdır. Burada paradoks varmış gibi bir algı hâsıl
olabilir ve bizi buradan vurmak isteyebilirler ama bizim burada herhangi bir
kafa karışıklığı yaşamamamız iktiza eder. Çünkü beynimize ve ruhumuza sızanlar
bu durumu suiistimal edeceklerdir böylesi bir durumda. Şunu hiçbir zaman
aklımızdan çıkarmamamız icap eder; hiçbir insanteki kendi çabası ve gayretiyle
hatta kendi aklıyla havsalanın almayacağı boyutlarda zenginliğe mülaki olamaz.
Muayyen miktarda malik olduğu servet olsa bile, bu serveti nereden elde
etmektedir, kendi yarattığı toprakların üzerinden mi? Düşünmezsek düşürürler ve
düştüğümüz vakit kolay kolay kalkamayız, insanlık şu an düşük durumdadır ve
hastalanmıştır, bu yüzden de kalkamamaktadır. Çok büyük servet elde etmiş
olanlara bakınız lütfen, bir taraftan mutlaka ama mutlaka mafya izini
görürsünüz. Mafyadan beslenen, mafyayı beslemek zorundadır. Öyleyse kapitalist
sistemden beslenen de kapitalist sistemi beslemek zorundadır ve beslemektedirler
de zaten. Bu dünyada ya teri, yaşı, kanı ve emeği semirerek, emerek, sömürerek
zengin olunmaktadır ya da üretilmiş olana metazori el koyarak, bu yüzden mevcut
zenginlikler maalesef büyük gaspların, vurgunların, hırsızlıkların, soygunların
neticesidir. İşte azgın ve vahşi kapitalistlerin ve onların silahlı gücü olan
mafyanın zenginliğinin sırrı da burada gizlidir. Güçleri de buradan
gelmektedir. Ama burada şöyle bir argüman da üretilir her zaman, olaya
meşruiyet kılıfı girdirmek ve her şeyi normal göstermek için; devletin ali
menfaatleri. Peki devletin ali menfaatleri insanları yoksulluğa, sefalete
mahkûm edip sefil bir şekilde yaşamalarına sebep olmak mıdır diye sorduğunuz
zaman da hain olarak görülürsünüz. Oysa devletin ali menfaatleri diyerek,
insanlara ait olan şeylere el koymak vahşi bir gaspçılıktan başka bir şey
değildir ve bunu devleti öne sürerek yapanlar gerçek devlet düşmanlarıdırlar
yani devleti kendi ucuz çıkarlarına alet etmektedirler. Devletin ali bir
menfaati varsa; o da insanı yaşatmaktan başka hiçbir şey olamaz. Kendisini
yaşatanı yaşatmayan devlette devlet olamaz. Şu an dünya ölçeğinde, insana
rağmen yıkılmakta, çökmekte, yok olmakta olan şey kapitalizmden başka bir şey
değildir. Kapitalizm ölmeden ve kapitalizmin mafya düzeni çökmeden, insanlık
dirilmeyecektir! Bugün dünya ölçeğinde insanlar uyuşturulmuşlardır,
uyutulmuşlardır, mankurtlaştırılmışlardır, sürüleştirilmişlerdir, bilinçleri ve
şuurları çalınmıştır, bu da maalesef genel kabul gören olgular tavassutu ile
yapılmıştır, elan da bu şekilde yapılmaktadır, insanlığın bir an önce
dirilmesi, uyanması ve ayağa kalkması iktiza etmektedir, bilakis sürünerek
gebermeye devam edecektir tüm insanlık. Konuya nokta koyarken, haddizatında herkese
de garip gelecek bir şey söyleyeyim; mesela, Siyonizm, küresel kapitalizmin
mafyasıdır, dünyada ki tüm kapitalistlerin en büyük silahlı gücüdür, onlar
adına verilen görevleri ifa eden.
MAFYA...
Özgür DENİZ - 22.05.2021
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
İ. Hakkı Cengiz
22.05.2021 - 12:08
Çok geniş açılı bir mafya değerlendirmesi ve mafya kavramını genişleten bir görüş açısı... Tabii ki temeli ekonomik ve isabetle vurguladığın gibi, tanrıları para. Tabii farklı görüşler de var. Daraltılmış suç örgütü şeklinde gören bakış açıları. Öte yandan, bizdeki de biraz bize özgü! Bununla beraber, yukarıdaki satırlara büyük ölçüde katılıyorum. Kalemine sağlık. Selâmlar...
özgür deniz
22.05.2021 - 13:27
haddizatında biraz sığ kaldı. dip derinliklerine değin inmek isterdim netameli olmasa. ama bi gün en dip derinliklerine dek inmek mümkün olur inşaAllah. çünkü münhasıran olgu boyutuna değindim. asıl görünen yüzüne dokunuş yapamadım. maalesef bu devletin, çendan kendi anladığım ve olması gerektiğini istediğim devletin onurlu bir evladı olarak kendi devletimin, devlet gibi olmasını istediğim devletimin, gölgesinde fikir hürriyeitmi kullanamıyorum. zaten fikir hürriyeti olmadığı için bu haldeyiz ya.
özgür deniz
22.05.2021 - 13:28
kalben sonsuz teşekkürler ve bilmukabel saygıdeğer paşam saygıdeğer ağabey. derin saygılar selamlar.