Bizler, belirlenmiş yaşamlara göre konumlandırılmış
ve koşullandırılmış insançocuklarıyız ve bu makûs talihi yenmeli, kendi
emeğimizle, kendi gücümüzle, kendi irademizle, kendi aklımızla, kendi
ihtiyarımızla, kendi tercihimizle yeni bir yaşam yaratmalıyız, insanca varolabileceğimiz
ve yaşayabileceğimiz bir yaşam. Kara günlerden, kâbuslardan kurtulmalıyız,
içine alındığımız ve kıstırıldığımız cendereden behemehâl kurtulmalıyız. Biz böylesi
bir yaşama, böylesi onursuz bir yaşama mecbur ve mahkûm değiliz, layıkta değiliz
ve kendimizi layıkta görmemeliyiz. Bugün yaşayamamamızın ve sürekli
teklememizin yegâne sebebi budur; kendi yaşamlarımızı kendimizin
belirleyemememiz. Birileri bizim yaşamlarımızı korkularla belirlemeye ve
kontrol altında tutmaya yeltenmektedirler, bu türlere müsaade etmemeli,
eyvallah deyip geçmemeliyiz. Maalesef bizler bize güzel bir şekilde
maskelenerek sunulmuş iyi sandığımız kötü hayatların kurbanlarıyız.
Düşüncelerimizde, duygularımızda, hareketlerimizde bu kalıpla tahdit edilmiştir
ve bu kalıbı bir türlü yarıp içerisinden kendimiz olarak çıkmayı beceremiyoruz.
Böyle olunca da birilerinin kolayca zincir vurabileceği ve istediği yöne
sürebileceği kişilikler olarak varolabiliyoruz yani sürüleşiyoruz, onursuzca
yaşıyoruz ama umursamıyoruz. Evet, olabildiğince girift bir durum ama aklımızı
kullanarak bu girift durumu sadeleştirebilir, düzlüğe çıkacak bir yol
bulabiliriz. Lütfen zincirlerinizi kırınız ve bu cendereyi yarınız, insan gibi
yaşamak için yapınız bunu. Elbette bunu istiyorsak ilk adımı atabilir ve
başarıya, mutluluğa, hürriyete, adalete, insanca yaşamaya matuf hamleleri
ortaya koyabiliriz. Bu hamlelerin en önemlisi, münhasıran kendinizin ve Tanrı’nın
göreceği ama hiçbir kimsenin görmeyeceği bir işi onurluca yapmak ve üzerinizdeki
ağırlıkları, korkuları, çaresizlikleri umarsızca atmaktır, hiçbir hesap kitap
yapmadan, şöyle midir, böyle midir, nasıl olur demeden. Velakin böylesi pespaye
bir yaşama giriftar olmuşsak yani korkularımızın esiri olmuşsak çaresi yoktur,
çaresiziz. Ama her çaresizlikte yine çere biziz. Niye bunu anlayamıyoruz ve
kendi ayaklarımız üzerinde durmaya, kendi aklımızla düşünmeye, kendi kalbimizle
hissetmeye, kendi vicdanımızla karar almaya ve kendi irademizle harekete
geçmeye ve bizi korkularla yaşamaya mahkûm edenlere haddinizi bilin ve yok olup
gidin demeye cesaret edemiyoruz? Başkalarının belirlediği ve istikamet çizdiği
hayatlarla nereye kadar yürüyebilir, ne kadar arzuladığımız haliyle
yaşayabiliriz? Lütfen kendimize merhamet edelim ve merhamet edecek birilerini
beklemeyelim, çünkü olmayacak hiçbir zaman! Kendi kaderimizi kendimiz çizeceğiz
ve bizi biz kurtaracağız! Mahkûm ve mecbur değiliz böylesi izzetsiz, onursuz,
şerefsiz bir hayatı yaşamaya. Korku bizi mahvediyor. Güçle ve gücün doğurduğu
korkuyla yaşıyoruz. Güce ve güçlüye tapıyoruz. Bi sorun bakalım kendinize;
gerçekten insan mıyız ve yaşıyor muyuz? Diye, yüreğiniz ve beyniniz ne cevap
verecek bakalım. Beyni ve ruhu ölü olanlar size nasıl canlı bir hayat
sunabilir? Size nasıl taze ve genç düşler kurdurabilir? Bu mümkün değildir,
bunu anlamak şarttır insanca bir yaşama bizi götürecek yola girmek için.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...142...
Özgür DENİZ - 27.05.2021
Tarih: 27.05.2021
Okunma: 304
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.