GERÇEKTEN İNSAN MIYIZ VE İNSANLAR ARIYOR MUYUZ?...

Özgür DENİZ - 04.06.2021

Diyojen’e sormuşlar; ‘’güpegündüz ne arıyorsun o fenerle?’’ Cevap vermiş Diyojen; ‘’insan arıyorum insan.’’ Maalesef, dünya öyle bir hale geldi ki, güpegündüz insanlar arıyoruz, elbette arayanlardır aramakta olanlar ve aradıklarını bulanlar, bulunabilecek olan varsa şayet. Kimse kusura bakmasın ve lütfen üzerine alınmasın, genel konuşuyorum hatta açık konuşayım; bahusus politikacılara, aydınlara, gazetecilere, alimlere, şeyhlere, bilim insanlarına, sanatçılara vb. matuf konuşuyorum. Bu meyanda insan olmamakla birlikte olmayan insanı arayan var, insan aramayan var, aramadığı halde aradığını söyleyen var, bulduğunda görmeyen ya da korkup kaçan var, hatta bulduğunda bulduğunu da bozmaya çalışan var. Hülasa; ne insan var ne de olmayanı bulmaya çalışan ama bulmak istiyormuş gibi ahkam kesenler de var. Haddizatında münafıklık yapmaktayız yani insan olmak ve aramak hususunda. Geçelim! İnsan; görünmek değildir, olmaktır. Olmakta bir süreçtir, görünmekse zaten görünmektedir görünmekte olan. Bize de görünmekte olan lazım değildir, olan ama görünmeyen lazımdır yahut görünse de aynı zamanda olmuş olan lazımdır. Biz insan görünenleri görüyoruz eyvallah ama insan olabilmiş olanları ise göremiyoruz, görsekte sevemiyoruz. Velakin dediğimiz gibi görünmek değildir insan olmak ve görünenlerde insan mıdırlar sorgulanır. İnsan doğmuş ama hayvan olmuş ve hayvan gibi yaşayanların dünyası olmuş bu dünya. Binaenaleyh, insana benziyormuş gibi yaratıklar görüyoruz ama insan gibi değiller. Zira insanlık dışarıda değil, içeridedir. İnsanlar görüyoruz ama insan değiller, görkemliler, pürüzsüzler, şık giyimliler ama içleri boş odun kütükleri gibiler. İnsan demek; ahlak demek, adalet demek, merhamet demek, onur demek, şeref demek, vicdan demek, akıl demektir. Peki, bu dünyada bunlardan kalmış olan var mıdır? Bunlar yoksa insan demek ne demektir? Bunlar olmayınca ne kalır geriye? Hayvanda sınır tanımadan yiyor, içiyor, cinselliğini yaşıyor, birbirini yiyerek besleniyor. Hayır, laf olsun torba dolsun diye söylemiyorum, gerçekten insanın öldüğü, insan soyunun tükendiği bir çağı yaşıyoruz. Geçelim! Şöyle piyasaya çıktığınız ve hasbihal eylediğiniz zaman, herkes insanlıktan dem vuruyor, iyi insanlar aradıklarını söylüyorlar, insanlığın öldüğünü haykırıyorlar sessizce. Filhakika böyle söylerlerken, insanı insan yapan değerlerin öldüğünü söylemektedirler ama ne söylediklerinin de farkında değillerdir, gerçekten farkında değiller, zira farkında olsalar farkında olurlardı değerlerle ilintilerinin olmadığının. Çünkü insanı insan yapan değerleridir, değeler iskelet gibidirler ve ayakta tutarlar insanı ve insan yaparlar insanı. Kendisinde adaletin öldüğü insan, insan mıdır? Kendisinde ahlakın öldüğü insan, insan mıdır? Kendisinde vicdanın öldüğü insan, insan mıdır? İnsan görünülebilinir ama görünmekle insan olunabilinemez. Peki, ne kadar samimiyiz arayışımızda? Arıyoruz diyorsak samimi olmamız icap eder değil mi? Zaten samimi değilsek, güya insan ararken, insan olmadığımızı ve arayışımızda da samimi olmadığımızı ikrar etmiş olmuyor muyuz? Adil değilsek, üstüne bir de insan aradığımızı söylüyorsak, bizden sahtekârı yok demektir. Öyle ya insan olmasak, güya samimi pozlar vererek insanlar aramayız değil mi? Arıyorsakta samimiyizdir herhâlde? Bilakis niye insanların karşısına geçipte insanlar aradığımızı söyleyelim? Ki, insanlık aynı zamanda samimiyetin ta kendisi değil midir? Şimdi buradan sarih ifadelerle söylüyorum; eğer söylediğim de kibir, megolamanik duygular varsa dünyanın en şerefsiz, en namussuz insanıyım. Ne görünürdeki söylemimde ne de söylemimin arka planın da zerre miskal ahlaksız bir duygu barınıyorsa yekpare insanlık yüzüme tükürsün. Bazen insanı buluruz ama kendimiz insan olmadığımız için bulduğumuz insanı görmezlikten geliriz ve geliyoruz da, çünkü düzenimizi bozabilir diye düşünüyoruz ve korkuyoruz. Bilakis, insan belki de tam karşımızdadır ama biz gerçekten karşımıza insan olarak çıkanları istemiyoruz, biz arayalım ama bulunmasın ve bulamıyoruz diyelim istiyoruz. Çünkü böyle yaptığımız zaman, herkes bizim gerçekten de insan aradığımızı sanacaktır ve bize kolayca aldanacaktır, üstüne bize de insan nazarıyla bakacaktır ve bu da bizim dünyevi işlerimizi kolayca kotarmamızı sağlayacaktır. Zira insan olana tahammül edecek cesaretimiz, insan olanın hakkını teslim edecek adaletimiz, insan olanın uygulamalarına eyvallah diyecek ahlakımız yoktur. Peki, biz nasıl bir insan arıyoruz? Şerefli insanlar mı, şerefsiz insanlar mı? Şerefimiz kadar insan arıyoruz değil mi? Şerefimiz de olmadığına göre şerefi olmayan insanlar arıyoruz galiba. Maksadımız insan bulmak olsaydı, bulduğumuz insanı görmezlikten gelir miydik? Bilakis, aradığımızı bulduğumuz an bulduğumuzun aradığımız olduğunu anlayınca bağrımıza basardık değil mi? Ama maksadımız insan değil bizim, bizim gibi olacak insan arıyoruz biz ya da bizim gibi yapabileceğimize inandığımız insan arıyoruz yani insansa bile insanlığını kolayca terk edebilecek insan arıyoruz. İnsan değiliz, insan aramıyoruz yani sahtekarız. Eee maksat İnsan aramak olsaydı, aradığımızı söylediğimiz insanları bulduğumuzda bağrımıza basardık, bilakis insanlar insan olduklarını ortaya koyunca onların haklarını gasp etmeye, onları kendimize kul ve köle kılmaya tevessül etmezdik değil mi? Öyle lafla peynir gemisi yürümüyor bebeğim. Söylüyorsan, söyleminin bir eylemi olmalı değil mi? Ama maksat zevahirdeki gibi midir? Hayır, maksat söylemiş olalım ve söylemlerimize inanılsın, eylem pekte mühim değildir. İnsan aradığımızı söyleyelim ki, bizi insan sansınlar ve sözlerimize inansınlar, insansınlar ki kansınlar ve yanımızda dursunlar. Bilakis biz ne insanlar biliyoruz ki, ne amansız gadre uğradıklarına bizatihi şahidiz. Öyle devlet malını namusu bilip canı pahasına muhafaza eden, üstelik kendilerine insan nazarıyla bakılan nicelerine karşı da; söylediğinizin olması kabil değildir, bilakis insanlığın ortak vicdanı çok büyük zarara uğrar diyen velakin sen misin bunu diyen diye kendisine olmadık eziyetler edilen ne insanlar biliyoruz. Eee hem böyle yapıp hem de ağlamayacaksınız. İşinizi doğru yapacaksınız, emrolunduğunuz gibi dosdoğru olacaksınız. Sonra da insan, insan deyip durmayacaksınız. Aptal mısınız, mal mısınız? Akıl verilmedi mi size, kalp-vicdan verilmedi mi size? Gövde verilmedi mi size ve o gövdeye iliştirilmiş nice organlar verilmedi mi size? Sen dosdoğru olma, sonra da ağla. Böylesi bir mürailikle de işimiz olmaz bizim. İnsan demek; samimiyet demektir ve praksistir. Öyle bol keseden nutuk irat etmekle, praksisi olmayan retorikler üretmekle hayatın tekeri dönmüyor bebeğim. Böyle bir şey tolere edilmiş olsaydı; sadece insanım demek, insan olduğumuza hüccet kılınabilir miydi? Aradığınız insan niçin siz olmuyorsunuz ya da niçin aradığınızı bulduğunuzda onu da yok etmeye çalışıyorsunuz? Öyle mal kafayla olmuyor bu işler. Devasa bir insansız dünya teşekkül ettir, sonrada kafana göre söyle, eyle ve tek bir tepkiyle karşılaşma, oh ne ala memleket. Olmaz bebeğim olmaz. Böyle olmaz. Böyle olacaksa da olmayacak olanlar olmaz. Çünkü ne malım, ne köleyim, ne kulum, ne köpeğim. Tanrı’nın şerefli halk ettiği ve özgürlükle mücehhez kıldığı bir insanım. İnsan doğdum, insan olmaya çalışıyorum, insanca yaşamaya gayret ediyorum ve insan gibi ölmek istiyorum. Ki, filhakika insanlar ölürmüş, kalanlar telef olurmuş. Şimdi bu yazıda hakaret var mı? Küfür var mı? İhanet var mı? Ahlaksızlık, kahpelik, puştluk, pezevenklik var mı? Eee o vakit niçin bu sözleri namuslu bir tenkit babında insanım diyenlere ve bendenizin insan diye bildiklerime karşı göğsümü gere gere söyleyemiyorum? Söylediğim vakit niçin kan kusturulup kızılcık şerbeti içtiriliyorum? Adil kim oluyor o vakit, zalim kim? Ahlaklı kim oluyor o vakit, ahlaksız kim? Ya kimdir insan o vakit? Mal kafayla düşünmek, mal bakışıyla bakmak, mal duruşunda durmak zorunda değilim bebeğim! Kendi ellerimizle kötülük işliyoruz, karşılığını bulunca da ağlayıp, zırlayıp duruyoruz. Kendin belasın, bela arıyorsun, belaya bulaşınca da ağlayıp zırlıyorsun ve medet umuyorsun. Git pisliğini kedin temizle. Kendi ellerinle işlediklerin yüzünden hayatı zehir ediyorsun, zehir ettiğin hayatı yudum yudum içiyorsun, sonrada zehirlendim diye feveran ediyorsun. İnsan dediğin vebalden korkar, ödü patlar, uykuları kaçar, gecesi gündüzü cehennem olur bir vebal alırsa, hatta bundan zerre şüphe dahi ederse. Eğer böyle değilse, insanlığı kesinlikle ve kesinlikle çürüktür. Sahi son bir soru; insanlığa en büyük zararı kim veriyor? Gerçekten hayvanlar mı? Bizim insani pozisyonumuz şudur maalesef; bir taraf bilmediği, anlamadığı insana inanmaktadır, bir tarafta bilmediği ve anlamadığı insanı reddetmektedir. Acı ama gerçek olan budur. Dünya hayatı fanidir ve bir rüzgar gibi geçip gitmektedir, insan olun insan ve insanca yaşayın, yaptığınız ve söylediğiniz, yapmadığınız ve söylemediğiniz her şeyin mutlaka ama mutlaka bir hesabı vardır ve sonunda da bir ödülü ve cezası elbette.

Tarih: 04.06.2021 Okunma: 321

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?