Kimsenin bizi sömürmek gibi bir
sorumluluğu, bizim de kimsenin sömürüsüne geçit vermek gibi bir sorumluluğumuz
yoktur insançocukları. İsterseniz bakınız, yemin ederim Tanrı da böyle
söylüyor. Biz iyi olmak ve iyi, yaşanılır bir dünya kurmak gibi bir sorumluluğu
deruhte etmeliyiz. Biz kavga etmek, gerginliklerle dolu bir hayat yaşamak,
nutuklarla avunmak, algı operasyonlarıyla yönlendirilmek, kandırılmak,
aldatılmak zorunda değiliz. Böyle yapanları da başımızın tacı etmek gibi bir
mecburiyetimiz yoktur. Yaşadığımız müddetçe hayatın tadını çıkarmalıyız.
Özgürce, mutlulukla dolup taşarak, herkesle konuşarak, el ele tutuşarak,
birbirimizi severek yaşamalıyız. Müzikle, şiirle, türküyle, sanatla dolu bir
dünya yaratmalıyız, bunlar yoksa karanlık vardır. Dinle, tarihle narkozlanıp,
bu iki mutlak ortak olguyu dava edinip ve bunlar üzerinden kavgalar üretip
hayatları zindan edemeyiz. Bırakın dini, tarihi bir kenara, yaşanan hayatlara
bakın, gerçekten namuslu bir şekilde yaşanarak bunlardan mı söz ediliyor yoksa
tam aksi şekilde bir yaşam var da o yaşamı örtmek için mi bunlar bitevi meydana
sürülüyor anlayın lütfen. Bizi, iyi niyetlerimizle, saf duygularımızla, yanlış
düşüncelerimizle aldatıyorlar ve sömürüyorlar. Bu masum gibi görünen gaddarca
tezgâha gelmemeliyiz. Mutlaka kendimiz değişmeliyiz ve dünyayı değiştirmek için
de amansız mücadele vermeliyiz. Biz değişmek zorundayız ve bu dünya mutlaka
değişmeli. Değişmeli demekle kalmamalıyız, değiştirmek için yapabileceğimiz bir
şey varsa yapmakta tereddüt etmemeliyiz. Ki, yapabileceğimiz en iyi şey de; bir
dakikalık bir kutsal eylemdir. Değişmeli demekle değişmez hiçbir şey, böylesi
bir şey alıklıktır, bönlüktür. Sen iradeni ortaya koymadıkça ve düşünceni
eyleme dönüştürmedikçe her şey boştur. Çünkü böyle gitmez bu hayat. Bu hayat,
hayat değil. Hayatmış gibi algı yaratması bizleri yanıltmamalıdır. Sorularınız
ve bulduğunuz cevaplarınız sizi diriltecektir inanın ve azminizi daha da
pekiştirecektir. Misal; şu ağaç niye buraya dikilmiştir diye sorun, şuraya
dikilseydi olmaz mıydı deyin; şu yol niye burdan geçmiyor, oradan geçmesinin
sebebi nedir, kim kazanıyor öyle olduğu için diye sorun; şu olgu aslında şöyle
olaylaşmalı değil mi, niçin böyle olaylaşıyor ve bundan kim kazanıyor, kim
kaybediyor diye sorun; bana şöyle söyleniyor ama o şöyle değil böyle değil
miydi, niye olduğu haliyle bana söylenmiyor diye sorun; ya şu iş söyle olması
gerekiyor insanlık bağlamında ama öyle olmuyor, niye öyle olmuyor sebebi nedir
diye sorun; bu topraklar herkesinse ve üzerine yapılan her ne varsa herkesin
vergileriyle yapılıyorsa, bu topraklar üzerine yapılan bir şey niçin münhasıran
kompradorlar ve veletleri için yapılıyor, niçin münhasıran onların bütçesine hitap
ediyor, diğerleri bakınmakla mı mükellef yapılan her şeye diye sorun. Sorun,
sorun, sorun, sormaktan bıkıp, usanmayın. Ve sorularınızın cevabını mutlaka
arayın ve bulun. Bulduğunuz cevaba göre kararlar vermekte gecikmeyin ve
kararlarınızı icra etmekte tereddüde düşmeyin. Bilakis, lütfen ağlaşmayın
sahtekârca ve riyakârca! Değişin ve değiştirin hayatı ve her şeyi! Yılan bile
derisini değiştirerek var oluyor.
EKSTRA NOT:
HAKLI TALEP
Uzatmayacam, kısa kesecem, bilakis tüm
boyutlarıyla ve dip derinliğine değin çok uzun bir şekilde de izah edilebilir
mevzu ama lüzum yok. Geçelim! Memur dünyasını, bahusus eğitimciler dünyasını,
bu dünyalar içinde dostlarım olduğu ve kendi dünyamda da bu dünyalardan olanlar
bulunduğu için bu dünyaları az çok biliyorum, binaenaleyh bu dünyaların
mensuplarının ekonomik hayatlarını da biliyorum. Tabi bunlar özelinde
konuşuyorum ama çalışan tüm emekçilerin insan onuruna yakışır bir hayatı hak
ettiklerini ve hak ettikleri hayatında kendilerine sunulmasını da elbette
gönlüm istiyor yani bencil değilim, münhasıran bir tarafı düşünmüyorum, zaten
aksi bir tavır bendeniz için züldür. ÇÜNKÜ herkes mutlu değilse, tek bir kişi
mutsuz kalırsa, bendenizin mutlu olmam muhal ender muhaldir. Bu topraklar
üzerinde yaşayan herkesin, bu topraklar üzerinde üretilen üründen payına düşen
ne kadar ise, nakıssız ve noksansız kendisine teslim edilmesini istiyorum.
Birilerinin şu kadar düşüyor dediği paydan söz etmiyorum, doğal olarak düşen
paydan söz ediyorum. Yapay olan hiçbir şeyi tolere etmiyorum zaten hayatın
hiçbir boyutunda. Geçelim! Malum yine maaş zammı dönemi yaklaşıyor, hem Temmuz
zammı belli olacak hem de önümüzdeki süreçte gelecek iki yılın maaş zammı belli
olacak. Behemehal, amasız, fakatsız, sorgusuz sualsiz, tartışmasız olarak
yapılacak olan bellidir ve aksi bir durumun, ister kabul etsinler, isterlerse
kabul etmesinler olacak budur diye dikte edilircesine tolere ettirilmeye
çalışılmaması iktiza eder. Zira bu milletin hazinesi, bunu yapmayı yani haklı
talebi gerçekleştirmeyi mümkün kılacak kadar zengindir. Lamı cimi yoktur
zengindir. Aksi bir duruma inanacak kadar mal değilim. Ya yapılmalıdır ya da
hiç yapılmamalıdır. Hak edilen istenmektedir, başka bir şey değil. Bu talep en
tabii insani haktır ve bu hakkı da kullanmaktan hicap duymuyorum, imtina da
etmiyorum. Geçelim! Şimdi gelelim sadede; Temmuz’da behemehâl en az YÜZDE ON
zam ve seyyanen de en az 250 TL zam verilmelidir. Tartışmaya açık değildir.
Keza önümüzdeki süreçte de ilk yıl en az YÜZDE ON BEŞ yine ikinci yılda da en
az YÜZDE ON BEŞ olmak üzere toplam YÜZDE OTUZ zam yapılması olmazsa olmazdır, behemehâl
yapılmalıdır. Yaşadığımız dünyanın ve şartların olmazsa olmaz bir gereğidir bu.
Tartışmaya açık değildir. Gerisi laf-ı güzaftır.