BU ÜLKE KİMİN?...

Özgür DENİZ - 13.06.2021

Sınırları belli olan topraklar üzerindeyiz ve belli olan sınırlar dâhilinde yaşadığımız yer bir ülke değil mi ve adı da Türkiye? Ne zaman olduysa olmuş ve insanlar muayyen bir toprak parçası üzerinde kümelenmişler ve kümelendikleri yeri sahiplenmişler ve kavramsal olarakta kümelendikleri ve sahiplendikleri yere ülke demişler. Peki, bu ülke kimin? Böyle bir soruyu sormak hakkım olamaz mı? Köle miyim ben? Ki, köle bile beyninin içinde sorular taşır mutlaka, o sorular dışarıya taşamasa bile. Merak edemez miyim bu ülkenin kimin olduğunu ve cevap arayamaz mıyım soruma? Yoksa bu soruyu sormak devlet düşmanlığı ve vatan hainliği olarak mı görülür ve derdest mi edilirim, yaşamak hakkım elimden mi alınır ve böylesi bir hakka sahip olan kimdir? Haydi, kimse değildir diyelim, ki zaten kimse değildir ve olamaz da, zira haddi değildir kimsenin, o vakit devlet midir ve devlet kimdir ve devlet bile olsa böyle bir hakkı var mıdır? Devletin de benim olduğu söylenecektir oysa soru sorulsa, bunu yapan devlet benim midir diye sormaz mıyım o zaman tekrar? Yahut devlet var mıdır diye? Ya da varolduğu söylenen ve varlığı kabul edilen devlet bağlamında ortaya çıkan bir söylem olan devlet düşmanlığı ve vatan hainliği nedir açıkça konuşalım mı? Bunu apaçık şekilde konuşacak yüreğe sahip tek bir kişi var mı bu ülkede? Bakınız sonsuz bir ciddiyetle ve açık yüreklilikle soruyorum, zaten her şeyi böyle yapıyorum, ki yaşamım böyle, bunu apaçık şekilde konuşacak kadar yürekli ve şerefli tek bir kişi var mı, kişi ayırmıyorum, kim olursa olsun var mı tek bir kişi? Önce konuşacak kişinin devlet düşmanı ve vatan haini olmaması gerekiyor değil mi? Demek ki neymiş, sözle olmuyormuş bazı şeyler, eylemini yapmak cesaret istiyormuş değil mi? Şimdi bu da ne demek mi? Ne demek olacak, basit bir soru sadece ama zor bir soru elbette. Ne o, böyle soru mu olur diyorsunuz yoksa, yine mi kota uygulayacaksınız sorularıma? İstediğim soruyu, istediğim şekilde soramaz mıyım? Korkuyor musunuz yoksa devlet düşmanlığının ve vatan hainliğinin ne olduğunun müzakere edilmesinden ve irdelenmesinden, herkes vatan haini ve devlet düşmanı mı yoksa bu ülkede? Kim bilir, kimin kim ve ne olduğunu, zevahirde ki gibi olmuyor hiçbir şey değil mi? Şimdi mezkûr soruma vereceğiniz cevapta bu ülkenin benim olduğunu söyleyecekseniz eğer, o vakit sorularıma müdahale hakkınızı kaybedersiniz, çünkü özgürce soru soramadığım ülkenin benim ülkem olduğuna inanmam çok zor olur. Yaşamak hakkımı mı alacaksınız demiştim sorduğum soruyu sorduğum zaman, şimdi o hakkı alacak olan mı verdi ki de alacak ya da alacak olana alma hakkını kim verdi? Sahi bir benzerim olan biri yaşamak hakkımı hangi hakla alacak ya da alabilir? Mezkûr sorum yani bu ülke kimin sorusu anlamsız bir soru mu? Olsun ne fark eder, illa anlamlı mı olmalı soru yahut neye göre, kime göre anlamsız? Anlamsız bir hayatın anlamlı sorusu mu olurmuş? Soruma cevap olarak; senin, benim, onun, bunun, şunun yani herkesin diyeceklerdir birileri ya da o birileri kimdir ki cevap verme hakkını kendilerinde görüyorlar, sorduğum soruya kendim cevap veremez miyim, bu ülke benimse sorumu da sorarım, sorumun cevabını da veririm yani böyle olması gerekmez mi? Olmuyorsa o zamanda bu ülke gerçekten benim ülkem mi diye bir soru sorarım? Tehlikeli sulara daldığımı mı söylersiniz o zaman, orada dur mu dersiniz, kimsiniz ve hangi hakla, o zaman sorumda haklı olduğum ortaya çıkmaz mı? Zoru ve zorlamayı seviyorum ne yapabilirim? Çünkü aradığım cevabı bulmalıyım ama cevap gerçekten cevap olmalı, laf olsun babında soruları sevmediğim gibi, öylesine cevapları da sevmiyorum. Senin deniyorsa, bu cevabın bir ciddiyeti, gerçekçiliği olmalı, susturulmam ya da sorumun geçiştirilmesi için böyle cevap verilmemeli. Yani benimse, benim olduğunu hissetmeliyim, hissetmiyorsam verilen cevaba tükürür geçerim. Öyle ya benimse, mezkûr soruları sorabilirim ve inadına cevabını da ararım sorularımın benim olan ülkede, bilakis soru sorma hakkım olmuyorsa ve cevabını arayamıyorsam sorularımın o ülke nasıl benim oluyor diye sorarım o zaman. Ne yani eline ne geçecek böylesi sorular sorduğun zaman mı diyorsunuz? Olsun, size ne, rahatlıyorum ya, o rahatlık kifayet ediyor bana, çünkü özgürlüğü hissediyorum akan kanımda o vakit. Ki, itiraz ettiğimi beyan ediyorum en azından, dayatılan hayata ve susturulan yüreğime ve aklıma. Ki, işlenen günahların ortağı olmadığımı ifşa ediyorum aynı zamanda zımnen. Bir insan, kendisinin olduğu söylenen ülkede istediği gibi yaşayamaz mı, yaşayamıyorsa o ülke nasıl onun oluyor o zaman? Bu ülke benimse, o zaman benim olan ülkenin her yeri de benimdir değil mi? Yoksa laf olsun diye mi benim olduğu söyleniyor, susayım diye? Ama benim mal olmadığımı unutuyorsunuz galiba? Öyle ya birazı benim olup birazı benim olamaz diye bir şey olamaz yani. Eğer ki bu ülkenin bazı yerlerinde özgürce yaşamak hakkına sahip değilsem, bu ülkenin benim olduğuna nasıl inanacağım? Benim olduğunu söyleyenler, beni aldatmakta değil midirler o zaman? İnanmak zorunda mıyım? İnanmaya hüccet gerek değil mi? Hüccet yoksa inanmak nasıl olacak? Her suçlunun mahkeme önüne çıkmadığı ve her suçlunun eşit olarak yargılanmadığı bir ülke gerçekten benim ülkem olabilir mi yahut kendi emeğimle hak ettiğim bir hakkı başkası nasıl oluyor da alabiliyor elimden, işte bir kaç soru daha, sorular bitmez ki? Her şeyin önüne yahut karşısına devleti çıkarmayı alışkanlık edinmişiz ayrıca, her şeyi baskılamak adına. Bir şey yaptık mı, hemen devlet tehlikeye giriyor oluyor, devletin bekası durumu söz konusu oluyor, devlet düşmanı mısın gibi netameli sorular soruluyor. Devlet dedik mi herkesi hizaya sokarız diye düşünmüşüz tarih boyunca ve öyle de yapmışız gerçekten, hiç kimse de ses etmemiş ve zamanla kanıksanmış bu durum ama burada netameli bir yön var sanki. Devlet diyerek soruları da bastırmıyor muyuz hatta tüm insanlık haklarını darbelemiyor muyuz? Devlet diye bir şey gerçekten var mı yoksa devlet bir komplonun tam da kendisi mi diye şüphe ediyorum tam da burada ve kime karşı bir komplo olabilir bu? Bu soru da mı saçma ya da tehlikeli mi yoksa? Benim karşıma kimse hiçbir durum muvacehesinde devlet düşmanlığı ve vatan hainliği söylemiyle çıkmasın asla, çıkarsa ona derim ki; eğer yürek varsa sende, bir gram şerefin ve namusun varsa pezevenk evladı, o vakit gel devlet düşmanlığını ve vatan hainliğini müzakere edelim derim ve edemezse, ki asla edemez, o zaman onu şerefsiz ve namussuz ilan eder, yürüne tükürürüm. Çünkü müzakere ettiği vakit, gerçek ortaya çıkar ve bu sıkar biraz. Ki, zaten gerçek devlet düşmanları ve vatan hainleri, asla ve kata bu durumları müzakere edemezler, zira ne olduklarını açık eder bu durumu müzakere etmeleri. Devleti sorgulamak devlet düşmanlığı değildir, bilakis devleti sorgulamayı engellemektir devlet düşmanlığı ve hem devleti sorgularım hem de aynı zamanda sahip çıkmasını da bilirim devlete. Ki, zaten sorguladığım da devlet değildir, devlet benim diyenlerdir haddizatında ama orası gizlenmektedir işte. Hatta hem devlet olgusunu tolere etmem hem de realitede devlet olgusu mevcutsa onu sahiplenmeyi ve korumayı da bilirim. Bu yüzden iki de bir böyle şeyleri barikat olarak koymayın önüme. Burada çocuk oyunu oynamıyoruz. Benimle devlet düşmanlığını ve vatan hainliğini tartışırsanız, yemin ederim bir numaralı devlet düşmanı ve vatan haini olursunuz hem de mutlak hüccetlerle. Mesela; iyi bir devlet var mı ya da devlet denilen şey iyi olabilir mi? Doğasında iyilik diye bir şey var mı yoksa zaten doğası kötülüğün kendisi mi? Niye, bu soruları soramaz mıyım, korkmalı mıyım sormaktan, korkarak mı yaşamalıyım benim olduğu söylenen ülkede? Gerçekten düşünsenize bir, kimin bu ülke? Böyle bir soru sormak hiç aklınıza gelmiyor mu? Bu toprakların tapusu kimin üzerinde? Bu ülkede yaşamak kimin hakkı? Toprakları üzerinde yaşayamadığınız ülke ne kadar sizin olabilir ve sizin olmayan bir şeyi ne kadar sevebilirsiniz? Bu ülkenin gerçekten benim olduğuna beni inandırmak zorundasınız. Ey insanlar! Hepiniz birer kurbansınız, üstelik aptal kurbanlarsınız. Devlet bir perdedir, devlet diye bir şey yoktur aslında, devlet perdesinin ardında zalim ellerce oyuncak gibi oynanmaktasınız ve hemen başınızı kaldıracağınızda karşınıza olmayan devleti çıkararak ve devlete ihanetle itham edilerek durdurulmaktasınız. Oysa siz devlet denen şeye ihanet etmemektesiniz, sadece sizi kendi emellerine kurban edenlere itiraz ve isyan etmektesiniz ama bu derin gerçeğin farkında olmamanız için karşınıza devlet maskesiyle çıkılmakta ve durdurulmaktasınız. Devlet sizin vicdanlarınızdır aslında, devlet ortak vicdanınızdır ve hepinizin aynı derecede ve düzeyde ortak olduğunuz bir konsorsiyumdur ama sizler oradan atılmışsınız ve köleleştirilmişsiniz. Artık gerçeklerle yüzleşmek zorundayız. Gerçekte bizim olan ama bizden çalınmış olan ülkemiz üzerinde ve ortak vicdanlarımızın ifadesi olan devletimizin bünyesinde bizimle ilintisi olmayan öyle bir sistem inşa edilmiş ki, o sistem herkesi kendisine tabi kılmış, köleleştirmiş. Daha fecisi ülkemizi ve devletimizi de bizden çalmış. Bizler bizi ifade etmeyen ve bize çalışmayan sistemin dışına çıkmalıyız ve bizim lehimize çalışacak, çarkları bizim için dönecek yeni bir sistem inşa etmeliyiz. Adil, eşitlikçi ve paylaşımcı bir sistem olmalı bu sistem. Ülkemizi ve devletimizi yeniden bizim kılacak bir sistem olmalı. Mevcut sistem ta en başından beri, mafya, politika, sermaye üçlüsünün egemen olduğu ve dinle soslanmış bir sistemdir ve birkaç kişi arasında dönüp duran ve sürekli onlardan yana yontan bir sitemdir. Hatta tarih boyunca böyle olmuş bu. Ki, bugün de tüm dünyada böyledir bu, zaten de aynı sitemin çarklarıdır bağımsız sistem gibi algılanan tüm sitemler. Küresel bir sitem vardır ve sair tüm sistemler o sitemin Truva Atlarıdırlar, bağımsız ülkelerde meriyette oldukları için bağımsızmış ve egemen oldukları ülkeye mahsusmuş gibi algılanabilirler ama asla büyük sistemden ayrı değillerdir, büyük sistemin parçalarıdırlar. Hani pazılın parçaları gibi, büyük resim nasıl ortaya çıkar, her parçayı yerine monte ettiğiniz vakit değil mi? İşte her sistem de büyük sistemin parçalarıdırlar ve onun hükmünü icra ederler egemen oldukları topraklarda. Misal; konuyla ilintisi çok az da olsa şunu ifade etmek zorundayım, hatta tam da göbekten ilintisi olabilir, zira mevcut sistemin bir uygulamasıdır bu, şöyle ki; politikacılar, seçim parası adı altında, sizlerin hazinenizi rahatça soyabilmektedir bu sistemde. Ama hakikatte böylesi bir şey asla ve kata kabil olamaz ve itiraz edilmelidir bu uygulamaya. Binaenaleyh, bu soyguna behemehâl son verilmeli, böylesi bir uygulama behemehâl kaldırılmalıdır. Hatta hem bu olmamalı hem de hiçbir parti seçim çalışmalarını yürütmek için hiçbir kompradordan yardım almamalıdır, madem hevesliler kendi imkânlarıyla particilik faaliyetinde bulunmalıdırlar, ki zaten böyle olursa ancak namusluca hizmet edebilirler, çünkü alınan yardım zımnen yardım alınanın tutsağı olmak demektir ve bu sistem bunu dikte etmektedir sistemin içine girmek isteyenlere. Ve seçim sonunda bizim hazinemiz yani bizim hakkımız diyet olarak o kompradorlara peşkeş çekilmektedir. Ayrıca bizler partileri de bağımsız birer teşekkülmüş gibi algılamaktayız ve egemen olduklarında bizler için çalışabilirlermiş gibi düşünüyoruz, oysa tüm partiler aynı sistemin farklı çocuklarıdır, yüzleridir. Bu yüzden bu sisteme mutlak tabi olmuş hiçbir kimseden, teşekkülden, yapıdan bizlere zerre miskal hayır gelmez, gelmedi, badema da gelmeyecektir. Bu ülke ve bu devlet behemehâl benim olmalı, benim kılınmalı, hem de sözde değil özde benim olmalı, benim kılınmalı. Çünkü biz ülkesi ve devleti çalınmış insanlarız. Hiçbir zaman bizim olmamış ama sizin diyerek inandırılmışız. Bu ülkeyi ne kadar yaşıyorsun bak, gör, düşün ve bu devletin yanında ki yerin neresidir bak, gör, düşün, ondan sonra kararını ver, doğru nedir?

Tarih: 13.06.2021 Okunma: 341

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İ. Hakkı Cengiz

13.06.2021 - 13:30

"herkes vatan haini ve devlet düşmanı mı yoksa bu ülkede?" Tabii herkes olamaz ama şuurlu şuursuz bu vatan ve devletin mebzul miktarda düşmanı olduğunu açık bir şekilde görüyoruz. Cennet vatanı cehenneme çevirmeye çalışan düşmanlarla dolu! Şu vatan toprağına yapılanlara bakın ve yapılanlara-yapanlara göz yuman milyonlara! Başlıktaki soru tabii ki yerinde... Eğer milyonlar bu ülkenin sahibiyse, vatana-ülkeye sahip çıkmalılar, değil mi? Aklıma, Cemil Meriç Üstadın, "şu ülkeyi, buradan turist olan geçenler kadar benimsemiyoruz" mealindeki yargısı geldi! Eline, kalemine sağlık, can kardeşim. Selâmlar...

özgür deniz

13.06.2021 - 13:54

Sözün özünde, o cümle zımni bir tarizdi saygıdeğer paşam. Yoksa olduğu gibi ifade ettiğim bir yargılama değil. Bilakis namuslu olanların günahına girerim. Yani hesaplaşamaya gelinemiyorsa; öyle olmaktan ya da öyle olduğu ortaya çıkacağından korkulduğu için mi anlamında bir vuruştu. Ki; her zaman hodri meydan diyorum bu konuda; devlet düşmanlığını ve vatan hainliğini müzakere etmek için, hem de hayatı vatan demekle geçmiş olanları bile meydana davet etmekten imtina etmiyorum. Çünkü sürekli vatan demek, bazen devlet düşmanlığını ve vatan hainliğini örten bir maskedir. Bu ülkede yeri geldiğinde devlet, vatan diyen ne kompradorlar, politikacılar vardır. Mesela; adam tam bir vatan hainidir ama dilinden Allah’ı düşürmez. Hayır, olamaz mı böyle bir şey, uçuk bir şey mi bu? Keza adam tam bir devlet düşmanıdır ama dilinde hep Gazi Mustafa Kemal Atatürk ((RUHU ŞAD OLSUN)) vardır. Görelim bakalım kim vatan haini ve devlet düşmanı. Hakikatte bu ülkenin kahir ekseriyeti devlet düşmanı ve vatan hainidir. Hem de havasıyla avamıyla. Kimileri ihanet edebilmekte, kimileri ihanet edecek imkân bulamamakta, kimileri de tereddütte kalmaktadır sadık mı kalsam hain mi olsam diye. Bu iki olgunun mahiyetinin ne olduğuna bakılarak analiz yapılmalıdır. Biz toplum olarak sığ yaşadığımız için derin bakamıyoruz hiçbir şeye. Bu yüzden de hep kaybediyoruz, sürünüyoruz. Yoksa derin bakaydık bu kadar sefil olur muyduk? Şuna bak ekranlarda karaktersiz yaratıklar kol geziyorlar, gözünün içine baka baka bu toplumu aldatıyorlar, bu toplum da mal gibi onları izleyip onlara inanıyor ama kendisini aydınlatana yafta vurup onları lanetliyor. Bugün bu toplum da, arka tarafını bilmem ama gözümün gördüğü bir MURAT AĞIREL var, bu toplumda dönen gizli şeyleri izhar ediyor ama biz malum tiplere verdiğimiz değeri ona vermiyoruz. Niye? Kemalist diye. Oysa ah be şaşkın senin hakkını arıyor o insan. Umarım ki hayatı boyunca hep arar, onurlu yaşar, bu halka ihanet etmez, ihale peşinde koşamaz, patronun köpeği olmaz. Neyse anlatmayla bitmez bu ülke.Derin saygılar selamlar ve bilmukabele saygıdeğer paşam saygıdeğer ağabey.