Sınırları belli olan topraklar üzerindeyiz ve belli olan
sınırlar dâhilinde yaşadığımız yer bir ülke değil mi ve adı da Türkiye? Ne
zaman olduysa olmuş ve insanlar muayyen bir toprak parçası üzerinde
kümelenmişler ve kümelendikleri yeri sahiplenmişler ve kavramsal olarakta
kümelendikleri ve sahiplendikleri yere ülke demişler. Peki, bu ülke kimin?
Böyle bir soruyu sormak hakkım olamaz mı? Köle miyim ben? Ki, köle bile
beyninin içinde sorular taşır mutlaka, o sorular dışarıya taşamasa bile. Merak
edemez miyim bu ülkenin kimin olduğunu ve cevap arayamaz mıyım soruma? Yoksa bu
soruyu sormak devlet düşmanlığı ve vatan hainliği olarak mı görülür ve derdest
mi edilirim, yaşamak hakkım elimden mi alınır ve böylesi bir hakka sahip olan
kimdir? Haydi, kimse değildir diyelim, ki zaten kimse değildir ve olamaz da,
zira haddi değildir kimsenin, o vakit devlet midir ve devlet kimdir ve devlet
bile olsa böyle bir hakkı var mıdır? Devletin de benim olduğu söylenecektir
oysa soru sorulsa, bunu yapan devlet benim midir diye sormaz mıyım o zaman
tekrar? Yahut devlet var mıdır diye? Ya da varolduğu söylenen ve varlığı kabul
edilen devlet bağlamında ortaya çıkan bir söylem olan devlet düşmanlığı ve
vatan hainliği nedir açıkça konuşalım mı? Bunu apaçık şekilde konuşacak yüreğe
sahip tek bir kişi var mı bu ülkede? Bakınız sonsuz bir ciddiyetle ve açık
yüreklilikle soruyorum, zaten her şeyi böyle yapıyorum, ki yaşamım böyle, bunu
apaçık şekilde konuşacak kadar yürekli ve şerefli tek bir kişi var mı, kişi
ayırmıyorum, kim olursa olsun var mı tek bir kişi? Önce konuşacak kişinin
devlet düşmanı ve vatan haini olmaması gerekiyor değil mi? Demek ki neymiş,
sözle olmuyormuş bazı şeyler, eylemini yapmak cesaret istiyormuş değil mi? Şimdi
bu da ne demek mi? Ne demek olacak, basit bir soru sadece ama zor bir soru
elbette. Ne o, böyle soru mu olur diyorsunuz yoksa, yine mi kota
uygulayacaksınız sorularıma? İstediğim soruyu, istediğim şekilde soramaz mıyım?
Korkuyor musunuz yoksa devlet düşmanlığının ve vatan hainliğinin ne olduğunun
müzakere edilmesinden ve irdelenmesinden, herkes vatan haini ve devlet düşmanı
mı yoksa bu ülkede? Kim bilir, kimin kim ve ne olduğunu, zevahirde ki gibi
olmuyor hiçbir şey değil mi? Şimdi mezkûr soruma vereceğiniz cevapta bu ülkenin
benim olduğunu söyleyecekseniz eğer, o vakit sorularıma müdahale hakkınızı
kaybedersiniz, çünkü özgürce soru soramadığım ülkenin benim ülkem olduğuna
inanmam çok zor olur. Yaşamak hakkımı mı alacaksınız demiştim sorduğum soruyu
sorduğum zaman, şimdi o hakkı alacak olan mı verdi ki de alacak ya da alacak
olana alma hakkını kim verdi? Sahi bir benzerim olan biri yaşamak hakkımı hangi
hakla alacak ya da alabilir? Mezkûr sorum yani bu ülke kimin sorusu anlamsız bir
soru mu? Olsun ne fark eder, illa anlamlı mı olmalı soru yahut neye göre, kime
göre anlamsız? Anlamsız bir hayatın anlamlı sorusu mu olurmuş? Soruma cevap
olarak; senin, benim, onun, bunun, şunun yani herkesin diyeceklerdir birileri
ya da o birileri kimdir ki cevap verme hakkını kendilerinde görüyorlar,
sorduğum soruya kendim cevap veremez miyim, bu ülke benimse sorumu da sorarım,
sorumun cevabını da veririm yani böyle olması gerekmez mi? Olmuyorsa o zamanda bu
ülke gerçekten benim ülkem mi diye bir soru sorarım? Tehlikeli sulara daldığımı
mı söylersiniz o zaman, orada dur mu dersiniz, kimsiniz ve hangi hakla, o zaman
sorumda haklı olduğum ortaya çıkmaz mı? Zoru ve zorlamayı seviyorum ne
yapabilirim? Çünkü aradığım cevabı bulmalıyım ama cevap gerçekten cevap olmalı,
laf olsun babında soruları sevmediğim gibi, öylesine cevapları da sevmiyorum.
Senin deniyorsa, bu cevabın bir ciddiyeti, gerçekçiliği olmalı, susturulmam ya
da sorumun geçiştirilmesi için böyle cevap verilmemeli. Yani benimse, benim
olduğunu hissetmeliyim, hissetmiyorsam verilen cevaba tükürür geçerim. Öyle ya
benimse, mezkûr soruları sorabilirim ve inadına cevabını da ararım sorularımın
benim olan ülkede, bilakis soru sorma hakkım olmuyorsa ve cevabını
arayamıyorsam sorularımın o ülke nasıl benim oluyor diye sorarım o zaman. Ne
yani eline ne geçecek böylesi sorular sorduğun zaman mı diyorsunuz? Olsun, size
ne, rahatlıyorum ya, o rahatlık kifayet ediyor bana, çünkü özgürlüğü
hissediyorum akan kanımda o vakit. Ki, itiraz ettiğimi beyan ediyorum en
azından, dayatılan hayata ve susturulan yüreğime ve aklıma. Ki, işlenen
günahların ortağı olmadığımı ifşa ediyorum aynı zamanda zımnen. Bir insan,
kendisinin olduğu söylenen ülkede istediği gibi yaşayamaz mı, yaşayamıyorsa o
ülke nasıl onun oluyor o zaman? Bu ülke benimse, o zaman benim olan ülkenin her
yeri de benimdir değil mi? Yoksa laf olsun diye mi benim olduğu söyleniyor,
susayım diye? Ama benim mal olmadığımı unutuyorsunuz galiba? Öyle ya birazı
benim olup birazı benim olamaz diye bir şey olamaz yani. Eğer ki bu ülkenin
bazı yerlerinde özgürce yaşamak hakkına sahip değilsem, bu ülkenin benim
olduğuna nasıl inanacağım? Benim olduğunu söyleyenler, beni aldatmakta değil
midirler o zaman? İnanmak zorunda mıyım? İnanmaya hüccet gerek değil mi? Hüccet
yoksa inanmak nasıl olacak? Her suçlunun mahkeme önüne çıkmadığı ve her
suçlunun eşit olarak yargılanmadığı bir ülke gerçekten benim ülkem olabilir mi
yahut kendi emeğimle hak ettiğim bir hakkı başkası nasıl oluyor da alabiliyor
elimden, işte bir kaç soru daha, sorular bitmez ki? Her şeyin önüne yahut
karşısına devleti çıkarmayı alışkanlık edinmişiz ayrıca, her şeyi baskılamak
adına. Bir şey yaptık mı, hemen devlet tehlikeye giriyor oluyor, devletin
bekası durumu söz konusu oluyor, devlet düşmanı mısın gibi netameli sorular
soruluyor. Devlet dedik mi herkesi hizaya sokarız diye düşünmüşüz tarih boyunca
ve öyle de yapmışız gerçekten, hiç kimse de ses etmemiş ve zamanla kanıksanmış
bu durum ama burada netameli bir yön var sanki. Devlet diyerek soruları da
bastırmıyor muyuz hatta tüm insanlık haklarını darbelemiyor muyuz? Devlet diye
bir şey gerçekten var mı yoksa devlet bir komplonun tam da kendisi mi diye
şüphe ediyorum tam da burada ve kime karşı bir komplo olabilir bu? Bu soru da
mı saçma ya da tehlikeli mi yoksa? Benim karşıma kimse hiçbir durum
muvacehesinde devlet düşmanlığı ve vatan hainliği söylemiyle çıkmasın asla,
çıkarsa ona derim ki; eğer yürek varsa sende, bir gram şerefin ve namusun varsa
pezevenk evladı, o vakit gel devlet düşmanlığını ve vatan hainliğini müzakere
edelim derim ve edemezse, ki asla edemez, o zaman onu şerefsiz ve namussuz ilan
eder, yürüne tükürürüm. Çünkü müzakere ettiği vakit, gerçek ortaya çıkar ve bu
sıkar biraz. Ki, zaten gerçek devlet düşmanları ve vatan hainleri, asla ve kata
bu durumları müzakere edemezler, zira ne olduklarını açık eder bu durumu
müzakere etmeleri. Devleti sorgulamak devlet düşmanlığı değildir, bilakis
devleti sorgulamayı engellemektir devlet düşmanlığı ve hem devleti sorgularım
hem de aynı zamanda sahip çıkmasını da bilirim devlete. Ki, zaten sorguladığım
da devlet değildir, devlet benim diyenlerdir haddizatında ama orası
gizlenmektedir işte. Hatta hem devlet olgusunu tolere etmem hem de realitede
devlet olgusu mevcutsa onu sahiplenmeyi ve korumayı da bilirim. Bu yüzden iki
de bir böyle şeyleri barikat olarak koymayın önüme. Burada çocuk oyunu
oynamıyoruz. Benimle devlet düşmanlığını ve vatan hainliğini tartışırsanız,
yemin ederim bir numaralı devlet düşmanı ve vatan haini olursunuz hem de mutlak
hüccetlerle. Mesela; iyi bir devlet var mı ya da devlet denilen şey iyi
olabilir mi? Doğasında iyilik diye bir şey var mı yoksa zaten doğası kötülüğün
kendisi mi? Niye, bu soruları soramaz mıyım, korkmalı mıyım sormaktan, korkarak
mı yaşamalıyım benim olduğu söylenen ülkede? Gerçekten düşünsenize bir, kimin
bu ülke? Böyle bir soru sormak hiç aklınıza gelmiyor mu? Bu toprakların tapusu
kimin üzerinde? Bu ülkede yaşamak kimin hakkı? Toprakları üzerinde
yaşayamadığınız ülke ne kadar sizin olabilir ve sizin olmayan bir şeyi ne kadar
sevebilirsiniz? Bu ülkenin gerçekten benim olduğuna beni inandırmak
zorundasınız. Ey insanlar! Hepiniz birer kurbansınız, üstelik aptal
kurbanlarsınız. Devlet bir perdedir, devlet diye bir şey yoktur aslında, devlet
perdesinin ardında zalim ellerce oyuncak gibi oynanmaktasınız ve hemen başınızı
kaldıracağınızda karşınıza olmayan devleti çıkararak ve devlete ihanetle itham
edilerek durdurulmaktasınız. Oysa siz devlet denen şeye ihanet etmemektesiniz, sadece
sizi kendi emellerine kurban edenlere itiraz ve isyan etmektesiniz ama bu derin
gerçeğin farkında olmamanız için karşınıza devlet maskesiyle çıkılmakta ve
durdurulmaktasınız. Devlet sizin vicdanlarınızdır aslında, devlet ortak
vicdanınızdır ve hepinizin aynı derecede ve düzeyde ortak olduğunuz bir
konsorsiyumdur ama sizler oradan atılmışsınız ve köleleştirilmişsiniz. Artık
gerçeklerle yüzleşmek zorundayız. Gerçekte bizim olan ama bizden çalınmış olan
ülkemiz üzerinde ve ortak vicdanlarımızın ifadesi olan devletimizin bünyesinde
bizimle ilintisi olmayan öyle bir sistem inşa edilmiş ki, o sistem herkesi
kendisine tabi kılmış, köleleştirmiş. Daha fecisi ülkemizi ve devletimizi de
bizden çalmış. Bizler bizi ifade etmeyen ve bize çalışmayan sistemin dışına
çıkmalıyız ve bizim lehimize çalışacak, çarkları bizim için dönecek yeni bir
sistem inşa etmeliyiz. Adil, eşitlikçi ve paylaşımcı bir sistem olmalı bu
sistem. Ülkemizi ve devletimizi yeniden bizim kılacak bir sistem olmalı. Mevcut
sistem ta en başından beri, mafya, politika, sermaye üçlüsünün egemen olduğu ve
dinle soslanmış bir sistemdir ve birkaç kişi arasında dönüp duran ve sürekli
onlardan yana yontan bir sitemdir. Hatta tarih boyunca böyle olmuş bu. Ki,
bugün de tüm dünyada böyledir bu, zaten de aynı sitemin çarklarıdır bağımsız
sistem gibi algılanan tüm sitemler. Küresel bir sitem vardır ve sair tüm
sistemler o sitemin Truva Atlarıdırlar, bağımsız ülkelerde meriyette oldukları
için bağımsızmış ve egemen oldukları ülkeye mahsusmuş gibi algılanabilirler ama
asla büyük sistemden ayrı değillerdir, büyük sistemin parçalarıdırlar. Hani
pazılın parçaları gibi, büyük resim nasıl ortaya çıkar, her parçayı yerine
monte ettiğiniz vakit değil mi? İşte her sistem de büyük sistemin
parçalarıdırlar ve onun hükmünü icra ederler egemen oldukları topraklarda. Misal;
konuyla ilintisi çok az da olsa şunu ifade etmek zorundayım, hatta tam da
göbekten ilintisi olabilir, zira mevcut sistemin bir uygulamasıdır bu, şöyle
ki; politikacılar, seçim parası adı altında, sizlerin hazinenizi rahatça
soyabilmektedir bu sistemde. Ama hakikatte böylesi bir şey asla ve kata kabil
olamaz ve itiraz edilmelidir bu uygulamaya. Binaenaleyh, bu soyguna behemehâl
son verilmeli, böylesi bir uygulama behemehâl kaldırılmalıdır. Hatta hem bu
olmamalı hem de hiçbir parti seçim çalışmalarını yürütmek için hiçbir
kompradordan yardım almamalıdır, madem hevesliler kendi imkânlarıyla particilik
faaliyetinde bulunmalıdırlar, ki zaten böyle olursa ancak namusluca hizmet
edebilirler, çünkü alınan yardım zımnen yardım alınanın tutsağı olmak demektir
ve bu sistem bunu dikte etmektedir sistemin içine girmek isteyenlere. Ve seçim
sonunda bizim hazinemiz yani bizim hakkımız diyet olarak o kompradorlara peşkeş
çekilmektedir. Ayrıca bizler partileri de bağımsız birer teşekkülmüş gibi
algılamaktayız ve egemen olduklarında bizler için çalışabilirlermiş gibi
düşünüyoruz, oysa tüm partiler aynı sistemin farklı çocuklarıdır, yüzleridir. Bu
yüzden bu sisteme mutlak tabi olmuş hiçbir kimseden, teşekkülden, yapıdan
bizlere zerre miskal hayır gelmez, gelmedi, badema da gelmeyecektir. Bu ülke ve
bu devlet behemehâl benim olmalı, benim kılınmalı, hem de sözde değil özde
benim olmalı, benim kılınmalı. Çünkü biz ülkesi ve devleti çalınmış insanlarız.
Hiçbir zaman bizim olmamış ama sizin diyerek inandırılmışız. Bu ülkeyi ne kadar
yaşıyorsun bak, gör, düşün ve bu devletin yanında ki yerin neresidir bak, gör,
düşün, ondan sonra kararını ver, doğru nedir?
BU ÜLKE KİMİN?...
Özgür DENİZ - 13.06.2021
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
İ. Hakkı Cengiz
13.06.2021 - 13:30
"herkes vatan haini ve devlet düşmanı mı yoksa bu ülkede?" Tabii herkes olamaz ama şuurlu şuursuz bu vatan ve devletin mebzul miktarda düşmanı olduğunu açık bir şekilde görüyoruz. Cennet vatanı cehenneme çevirmeye çalışan düşmanlarla dolu! Şu vatan toprağına yapılanlara bakın ve yapılanlara-yapanlara göz yuman milyonlara! Başlıktaki soru tabii ki yerinde... Eğer milyonlar bu ülkenin sahibiyse, vatana-ülkeye sahip çıkmalılar, değil mi? Aklıma, Cemil Meriç Üstadın, "şu ülkeyi, buradan turist olan geçenler kadar benimsemiyoruz" mealindeki yargısı geldi! Eline, kalemine sağlık, can kardeşim. Selâmlar...
özgür deniz
13.06.2021 - 13:54
Sözün özünde, o cümle zımni bir tarizdi saygıdeğer paşam. Yoksa olduğu gibi ifade ettiğim bir yargılama değil. Bilakis namuslu olanların günahına girerim. Yani hesaplaşamaya gelinemiyorsa; öyle olmaktan ya da öyle olduğu ortaya çıkacağından korkulduğu için mi anlamında bir vuruştu. Ki; her zaman hodri meydan diyorum bu konuda; devlet düşmanlığını ve vatan hainliğini müzakere etmek için, hem de hayatı vatan demekle geçmiş olanları bile meydana davet etmekten imtina etmiyorum. Çünkü sürekli vatan demek, bazen devlet düşmanlığını ve vatan hainliğini örten bir maskedir. Bu ülkede yeri geldiğinde devlet, vatan diyen ne kompradorlar, politikacılar vardır. Mesela; adam tam bir vatan hainidir ama dilinden Allah’ı düşürmez. Hayır, olamaz mı böyle bir şey, uçuk bir şey mi bu? Keza adam tam bir devlet düşmanıdır ama dilinde hep Gazi Mustafa Kemal Atatürk ((RUHU ŞAD OLSUN)) vardır. Görelim bakalım kim vatan haini ve devlet düşmanı. Hakikatte bu ülkenin kahir ekseriyeti devlet düşmanı ve vatan hainidir. Hem de havasıyla avamıyla. Kimileri ihanet edebilmekte, kimileri ihanet edecek imkân bulamamakta, kimileri de tereddütte kalmaktadır sadık mı kalsam hain mi olsam diye. Bu iki olgunun mahiyetinin ne olduğuna bakılarak analiz yapılmalıdır. Biz toplum olarak sığ yaşadığımız için derin bakamıyoruz hiçbir şeye. Bu yüzden de hep kaybediyoruz, sürünüyoruz. Yoksa derin bakaydık bu kadar sefil olur muyduk? Şuna bak ekranlarda karaktersiz yaratıklar kol geziyorlar, gözünün içine baka baka bu toplumu aldatıyorlar, bu toplum da mal gibi onları izleyip onlara inanıyor ama kendisini aydınlatana yafta vurup onları lanetliyor. Bugün bu toplum da, arka tarafını bilmem ama gözümün gördüğü bir MURAT AĞIREL var, bu toplumda dönen gizli şeyleri izhar ediyor ama biz malum tiplere verdiğimiz değeri ona vermiyoruz. Niye? Kemalist diye. Oysa ah be şaşkın senin hakkını arıyor o insan. Umarım ki hayatı boyunca hep arar, onurlu yaşar, bu halka ihanet etmez, ihale peşinde koşamaz, patronun köpeği olmaz. Neyse anlatmayla bitmez bu ülke.Derin saygılar selamlar ve bilmukabele saygıdeğer paşam saygıdeğer ağabey.