İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...156...

Özgür DENİZ - 17.06.2021

Şimdi şöyle bir soru sorsak nasıl olur? Varsıllar gerçekten çalıştıkları, bir emek verdikleri için mi servet sahibi olmuşlardır ve yoksullar gerçekten yattıkları, emek sarf etmedikleri için mi yoksul kalmışlardır? Ya da insanlar niçin hak ettikleri yaşam seviyesinin altında yaşam sürmektedirler? Gerçekten sorulması, üzerinde düşünülmesi ve mutlaka cevabının bulunması gereken bir soru değil mi? Ahhh çok ince ve derin bir mevzu ve kafalar çatlarcasına ama resmen çatlarcasına, kalpler patlarcasına üzerinde durulacak bir mesele. Çünkü teşrih masasına yatırılmadan izah ve izhar edilemeyecek bir sorun. İnanın ifade etmekte aciz kalıyorum burada ki saklı yönü, detayı, özü, çünkü söze dönüştüremiyorum, ancak duyumsayabiliyorum. Duyumsayabildiğimi söze dökebilsem bi ahhh, inanın her şey mutlak berraklıkta hatta handiyse gözün bile görebileceği şekilde tezahür edecek ama olmuyor kahrolmasın. Burada kafaları ve vicdanları boğan aşılmaz bir paradoks yok mudur? Yoksa şöyle mi olmaktadır; varsıllar yatarak yaşadıkları için varsıl, yoksullar çok çalıştıkları için yoksul mu olmaktadırlar acaba? Zevahire bakınca sanki böyle bir manzara çıkmaktadır karşımıza. Zira varsıllar hiç çalışmadan zengin olmakta, yoksullar ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar yine de yoksul kalmaktadırlar. Öyle ya varsıllar yoksul kalmazlar, bu kabil olabilemez, olabilme ihtimali olursa devletin hazinesinde ki bizim paralarımız ne güne duruyor ki, o paralar varsıllar yoksulluk seviyesine düşme ihtimaliyle karşı karşıya kaldıklarında ya onları aynı seviyelerinde tutmak ya da daha üst seviyeye çıkarmak için var değil midir? Çünkü bize varsıllık yakışmadığı için yakışanları varsıl etmek ya da varsıl olanları oldukları yerde tutmak ve behemehâl bizim seviyemize düşürmemek için var değil miyiz ve var değil midir hazinemiz? Zira yoksulun sarf ettiği emeğinin karşılığı bihakkın kendisine asla dönmemektedir. Çünkü ona güzel bir hayat yakıştırılmamaktadır. Orada bir değer vardır ve o değeri varsıl kendisine dâhil etmektedir yani sömürmektedir. Normal de varsıllar, yoksulları doyurduklarını söylerler de mi? Peki gerçekte kim kimi doyurmaktadır acaba hiç düşündük mü? O lüks, görkemli, mutantan hayatların ardında ki gizli emeğin içinde ki saklı el kime aittir? Böylesi azim ve şedit vicdansızlığı ve adaletsizliği kimse mi fark etmiyor peki? Elbette bunun suçlusu zaten biliyor ne neyin olduğunu ve kendisinin ne kanı bozuk olduğunu ama suçsuzu ise bilse de yapacak bir şeyi olmuyor maalesef, zira yapacağını yapacak hiçbir araca sahip değil. Çünkü hayat tümüyle suçlular tarafından muhasara altındadır. Velakin inanıyoruz ki, elbette insan kazanacaktır ve mutlaka bir hesap vakti olacaktır! Elbette insan uyanırsa ve hakkını ararsa, isterse, almak için amansız kavgasını vermekten imtina etmezse. Ezilenler; kimliğiniz, fikriyatınız ne olursa olsun safınızın ve sınıfınızı biliniz, unutmayınız, orada durmaktan ve hedefinize karşı birleşik gücünüzle tavizsiz kavga vermekten imtina etmeyiniz.


EKSTRA NOT:

Bunların hepsi işin sanatını kapmışlar. Yüksek sesle VATAN-MİLLET-DİN-İMAN diye diye kişisel çıkarları için mücadele veriyorlar. Ülkenin milli çıkarlarına zarar veren eylemlerini VATANA HİZMET diye savunabiliyorlar.

İBRAHİM KİRAS-Karar Gazetesi


Tarih: 17.06.2021 Okunma: 309

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?