Şimdi anlıyorsunuz değil mi ey
insançocukları; hiçbir devirde, devletin birilerinin babalarının çiftliği
olmadığını, olmaması ve oldurulmaması gerektiğini ama her devirde öyle olduğunu
ve oldurulduğunu, öyle bakıldığını ve öyle kullanıldığını? Kimlerin nasılda
devleti çiftlik gibi kullandığını, kimlerin devletin hazinesini dilediği gibi
kullandığını ve peşkeş çektiğini görüyorsunuz değil mi her devirde? Ve suskuya
mahkûm oluyoruz değil mi, ta beynimizin ve vicdanımızın en dip derinliklerinde böylesi
bir adaletsizliğin ve zulmün fevkinde olduğumuz halde? Yani bizde bu devletin
sahibiyiz ve bu devlet için canımızı bile veriyoruz (((şehit olan
askerlerimizin şahitliği ile ve askerliğini sonunda ölümünde olacağını bile
bile yapmış vatan çocukları olarak))) ama ne emeğimizin karşılığını
alabiliyoruz ne de hak ettiğimiz yaşamı yaşayabiliyoruz. Bizler, hepimiz, bu
vatanın çocukları değil miyiz, üzerine bastığımız toprakların sahipleri biz
değil miyiz, bu devletin hazinesi hepimizin hazinesi değil mi? Herkes eşit ve
adil bir şekilde yaşamalı değil mi? Herkes hak ettiğini layığı ile almalı değil
mi? Herkes kendi toprağında özgürce ve dilediğince yaşayabilmeli değil mi?
Alabiliyor musunuz, veriliyor mu? Yaşayabiliyor musunuz? Bu ülke kompradorların
mı? Bu ülke biraz daha eşit olan birilerinin mi? Bu ülke politikacıların,
gazetecilerin, mafyanın mı? Benim topraklarıma otel yapılıyor ama günlük 7000
lira. Kaçınız gidebilir bu otele ve sadece bir gün bile olsa kalabilir? Normal
mi karşılıyorsunuz böylesi bir durumu? Nasıl olabilir bu? Senin toprağın burası
ya senin toprağın ve senin toprakların üzerinde kurulu bir tesiste bir gün
kalabilecek imkanın yok, sorgulamıyor musunuz hiç, bu nasıl oluyor diye? Bu
ülkenin çocuğuyum, bu ülkeye terimi, yaşımı, kanımı, emeğimi verdim ama ömrüm
boyunca o otelde kalma hakkım yok. Nasıl bir dengesizliktir bu, nasıl bir
ahlaksızlık, adaletsizlik, vicdansızlık, zalimliktir? Ağır mı konuşuyorum? O
zaman ağırıma gidecek işler yapmayacaksınız ahlaksız sefiller, kimseniz,
neciyseniz. İşte böylesi bir otoriter zalimliğe, tasalluta ve buradan çıkarak
tüm otoritelere itiraz ve isyan ediyorum. Ve insançocuğunun kendi kendisini
yönetebileceğine inanıyorum ama gerçekten önce böylesi bir şeye layık olması
gerektiğini düşünüyorum bilinç düzeyi olarak. Zira bilinç düzeyi olarak
maalesef sıfırın altında ki derecelerdeyiz. Bilincimiz olmayınca kifayet edecek
cesareti de bulamıyoruz, zira bilinçsizliğin sarmalında dehşetli korkulara
kapılıyoruz. Korkularımız da bizleri suskuya mahkûm ediyor ve yerimizde çakılıp
kalmamızı intaç ediyor. Ama bilinç, bizleri haklı itirazlara ve sarsıcı
isyanlara sevkedebilir. Hakkımızı aramaya yönlendirebilir. Hakkımızı bile
arayamayacak derecede zavallıyız maalesef, çendan zihinlerimizde bile isyan
edemiyoruz.
EKSTRA NOT:
BİR ŞİİR:
“Ve cellat uyandı yatağında bir gece,
Tanrım dedi bu ne zor bilmece
Öldükçe çoğalıyor adamlar,
Ben tükenmekteyim öldürdükçe”.
Ataol Behramoğlu
İKİ YAZI:
1.005.046: Yazıyla
1 milyon 5 bin 46 Türk Lirası (altı sıfır atılmadan önceki eski parayla 1
trilyon 5 milyar 46 milyon lira).
Bu rakam, aynı zamanda kamu çalışanı
olan, kritik köşeleri tutan 14 şanslı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bir ayda
aldığı ücretlerin toplamı.
Bir yılda 12 milyon 60 bin 552 Türk
Lirası ediyor.
DENİZ ZEYREK-SÖZCÜ GAZETESİ
Bir ülkede, adalet, barış, hürriyet
varsa; insanların malları, canları, namusları, akıl ve inançları, nesilleri
güvende ise, emeği karşılığı temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsa, paraları
paraysa, yani emeğinin ya da malının karşılığını zamanında alıyor ve parası
durduk yere değer kaybetmiyorsa, o insanları o ülkeden kovsanız da gitmezler.
Kaldı ki, o zaman kimse kimseyi de kovmayacaktır. Bunlar yoksa, babanızın oğlu
da olsa, bağlasanız da durmazlar.
ABDURRAHMAN DİLİPAK-AKİT GAZETESİ
GAZETECİLER:
Ahmet Hakan
Ersoy Dede
Abdülkadir Selvi
Rasim Ozan Kütahyalı
Nagehan Alçı
Sevilay Yılman
Veyis Ateş
Hilal Kaplan
Cem Küçük
Süleyman Özışık
Hadi Özışık
Bu ONURLU gazeteciler sayesinde
gerçekleri öğreniyoruz ne mutlu.