Canım çok yanıyor be! İçimin yangınını söndüremiyorum bir
türlü, duyguları çekip alan bir alet olsa yemin ederim tüm duygularımı çekip
alacam, ilk evvelde de merhamet duygumu hatta vicdan denilen şeyi kökünden
söküp atacam. Vicdanı olmayan bir dünyada, vicdan neye gerek? Bazen, bazı
ağızlardan, bırakıverin her şeyin ipini, olduğu gibi olsun her şey, sürekli
düşünmeyin, hayatın tadını çıkarın, dünyayı sen mi kurtaracaksın, gemisini
yürüten kaptandır, bana dokunmayan yılan bin yaşasın sözleri çıkıyor ama bir
insan olarak böyle yapmak nasıl kabil olabilir, olabilir mi gerçekten? Bizim keyfimiz
yerinde diye, bizim karnımız doyuyor diye, yüzümüz gülüyor diye, çocuklarımızın
yediği önünde yemediği ardında diye, sefalete mahkûm olanları, yaşamlarının her
günlerine acıyla başlayıp, her günlerini acıyla tamamlayanları umursamayacak
mıyız, görmezlikten mi geleceğiz? Kötülük tüm hayatı sarmışken, insanlar bitevi
canlarını yok ederlerken ya da canları taammüden yok edilirken insanların, nasıl
olur da umarsızca, kayıtsızca yaşayabilir insan? Böyle bir dünyada insanca
yaşamak kabil midir, kabil olabilir mi? Gerçekten, dünyayı böyle mi tolere
etmek zorundayız? Eğer dünya buysa, o zaman niçin doğduk biz bu dünyaya? Biz
bile isteye acılara mı doğduk? Dünyada yaşamak olduğuna kim inandırdı bizleri? Kim
isterdi böylesi bir dünyaya doğmayı, doğmak kendi elinde olsaydı? Ve insan,
hayvan gibi yaşayacaksa, niçin insan? Niye birbirimizle konuşamıyoruz ve
konuşarak çözemiyoruz sorunlarımızı? Niye kafalarımızı ve kalplerimizi
kullanmak yerine, şiddet yolunu tercih ediyoruz? Niye dilimizi kullanmak yerine
silaha sarılıyoruz? Niye ölümler üzerinden varlığımızın bekasını sağlıyoruz?
Azalan insanlarla, hayatın da anlamsızlaştığını, rengini, tadını, kokusunu hatta
zenginliğini kaybettiğini nasıl olurda anlayamayız? Ağaçları tek tek kesseniz
orman diye bir şey olur mu, orman yoksa hava kalır mı? Seveceğiniz insan
kalmasa bu dünyada yaşanır mı? Hatta kavga edeceğiniz insan bile olmasa hayatın
tadı çıkar mı? İlla öldürmek zorunda mıyız birbirimizi? Her gün acıyı
yudumlayarak mı yaşamak zorundayız? Herkesin mutlu olduğu, birbirini sevdiği,
kimsenin kimseyi katletmediği, barış ve kardeşlik içinde yaşandığı, birlikte
şarkıların söylendiği, birlikte valslerin yapıldığı, birlikte üretilip birlikte
tüketildiği bir ülkede yaşamak çok mu zor gerçekten? Niye böyle bir ülkemiz
olsun istemiyoruz, niye böyle bir ülkeyi hep birlikte istemiyoruz, niye böyle
bir ülke yaratmıyoruz? İlla birilerinin ezilmesi, acı çekmesi, ölmesi mi gerekiyor?
Niye kokusu kayboldu kırlarımızın, niye zümrüt yeşili örtüleri soyuldu dağlarımızın,
niye kirlendi nehirlerimiz ve denizlerimiz, niye çoraklaştı ovalarımız, niye
gülmez oldu yüzlerimiz? Niye doymak bilmez iştihaların kurbanları olduk? Nedir
bu hırs, kin, nefret duyguları? Nedir bu doymak bilmezlik, aç gözlülük,
bencillik? Niye birileri mütemadiyen biriktirirlerken milyonların nefesi
açlıktan kokuyor, niye birileri milyon dolarlık evlerde otururlarken birileri
sokaklarda yatmak zorunda kalıyorlar, niye birilerinin masasından kuş sütü eksikken,
birileri bil dilim ekmeğe ve üç beş zeytine mahkûm oluyor? Niye birileri
doğdukları mahallenin bile dışına çıkamazlarken, birileri diyar diyar
gezebiliyorlar? Oysa üzerine bastığımız topraklar herkesin ortak toprakları
değil mi? Hazine, herkesin ortak hazinesi değil mi? Niye o hazineden birilerine
beş pay düşerken, birilerine bir pay bile düşmemektedir? Nasıl oluyor da,
vicdan azabı duymadan ve hiçbir acı hissetmeden başkalarının kanları,
gözyaşları, terleri, emekleri üzerinden doymayı, eğlenmeyi, lüks ve şatafat
içerisinde yaşamayı, sefa sürmeyi kendimize yedirebiliyoruz? Akşam yatağa girip
gözlerimizi hiçbir şey yokmuş, olmamış gibi kapatabiliyor muyuz? Vicdanlarımız
gerçekten rahat şekilde uyuyabiliyor muyuz? Niçin herkes için adalet olsun
istemiyoruz? Niçin göz göre göre tüm ahlakı umdeleri çiğneyebiliyoruz? Hukuk
önünde herkesin eşit olması gerekemez mi oysa? Nasıl oluyor da asil olanların
çocukları sürünürlerken, vekil olanların çocukları milyon, milyar dolarlarla
oynayabiliyorlar? Nasıl oluyor da asil olanın suç bile sayılmayacak suçu
merhamet etmeden tecziye edilirken, vekil olanların en büyük suçları en küçük
suç kadar bile kaydadeğer görülmüyor? Dünya niye böyle, insan niye böyle? Yoksa
insan diye gördüklerimiz, gerçekten insan değiller midirler? Her şeye rağmen
tüm kötülüklere katlanmak zorunda mıyım, tolere etmek zorunda mıyım böylesi bir
hayatı? Bendeniz bunu yapamıyorum, sindiremiyorum. Önümde iki opsiyon var; ya
insanlığımı ezip geçecem ve vahşi bir hayvan gibi yaşayacam ya da behemehal
insanlığımı koruyacam ve insanlık onuruna layık yaşayacam ve insanlık onuruna layık
bir yaşam için savaşacam.
CANIM ACIYOR...
Özgür DENİZ - 21.06.2021
Tarih: 21.06.2021
Okunma: 337
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
İ. Hakkı Cengiz
26.06.2021 - 15:12
Her cümlenin altına ayrı ayrı imzamı atıyorum. Haklı feryadına, naçizane feryadımı ekliyorum ve ben de haykırıyorum: İNSAF, VİCDAN, HAK, ADALET neredesiniz? Kalemine, yüreğine sağlık, can kardeşim. Selâmlar...
Özgür DENİZ
26.06.2021 - 15:58
Tüm kalbimle bilincimle içtenliğimle samimiyetimle benliğimle sonsuz teşekkürler ve bilmukabele inşaAllah saygıdeğer paşam saygıdeğer ağabey. Derin saygılar selamlar inşaAllah. Varolun sağolun.