Tüm kötülükler, tüm şeylerin kendi
doğalarının dışına çıkmalarından neşet etmektedir ve düzen bu yüzden
bozulmaktadır. Her şey öz doğasına seza yerinde olsa ve dursa her şey kendi
akışı içerisinde varolup gidecek ve her şey de yerli yerinde olacaktır, herkeste
kendi yerinde mutluluktan kanatlanıp uçacaktır. Çünkü kimse kendisinden başka
kimseyi görmeyecektir, görmeyince de kimsenin kimseyle derdi olmayacaktır, zira
kimse kimseyle ilgilenmeye gerek duymayacaktır. Çünkü evrende her şeyin bir
yeri ve konumu vardır ve şeylerin ne oldukları bellidir. Olmadığın ve
olamayacağın şeyi olmaya çalışırsan ve bulunamayacağın yerde durmaya
yeltenirsen, taşıyamayacağın şeyi sahiplenirsen ya da sahiplenmek için
veremeyeceğin şeyi vermeye yeltenirsen dengeyi kaçırır, düzeni bozar, kozmosu
kaosa tedvir eylersin. Bugün olan biten ne varsa bundan başka bir şey değildir.
Tüm evrenin yegâne hâkimi Tanrı mıdır? Özünde her şeyin (((mülkün de, dinin de,
iktidarın da))) maliki, hâkimi Tanrı’dır değil mi? Zaten hayır demek kabil değil,
dediğin anda zalimlere karşı kavga vermen muhaldir, verdiğini iddia etsen
düpedüz yalancı olursun. Çünkü Tanrı içindedir, vicdanındadır. Zalimlere karşı
kavga etmek ve zalimlerin kanlı ve kirli saltanatlarını yerle yeksan eylemek
için vicdan sahibi olmak iktiza eder ilk evvelde. Ama tüm bunların idaresini de
insana vermiş midir Tanrı? Ve demiş midir; toplum düzenini tanzim ederken ortak
aklı ve vicdanı baz alıp ortak karar neticesinde tanzim edin diye yani Ben
varım gibi ama yokum gibi ortak aklınızı, iradenizi ortaya çıkarıp, birleşerek
birleşik gücünüzle, kendiniz, zalim düzenleri yıkacak, yok edecek ve insana
layık düzeni ikame edeceksiniz diye? Öyleyse kimse kendini Tanrı’nın yerinde
konumlandırıp, tanrılığa yeltenip, kendi umdelerini icat edip, insanlığa
nefsinin ürünü olan kof umdelerini dikte edemez. Kendi dışındakilerin
hayatlarını kendi hayatı istikametinde belirleyemez ve belirlenmiş olana göre
bir yaşam dayatamaz kimseye. İnsanlığın özel ve genel hayatı benim düşünceme
göre şekillenmelidir deme salahiyeti de, hakkı da yoktur ve olamaz da hiçbir
kimsenin. Çünkü yeryüzü bir kişinin değil herkesindir, zira Tanrı herkese
bırakmış ve hep birlikte kullanın ve kullandıklarınız üzerinde ortak bir yaşam
kurun demiştir. Değil midir ki; mülkte, iktidarda, dinde Tanrı’ya aittir, o
zaman hiçbir kimseye ait değildir ve ait kılınamaz, ait kılınıpta birileri
tarafından tahrif ve tahrip edilipte, herkese kendi belirlediği şekilde
dayatılamaz. Tanrı’ya ait olan herkese ait olacak olandır yani
tekelleştirilemeyecek ve hususi olarak istimal edilemeyecek olandır. Öyleyse
Tanrı’ya ait olupta tekelleştirilen tüm şeyler yeniden herkese ait kılınmak
üzere, kendine ait kılanlardan behemehâl geri alınmalıdır ve herkese ait
kılınmalıdır, hangi yol ve yöntemle yapılırsa yapılsın bu fark etmemelidir,
bedeli ne olursa olsun ödenmeli ve bu tahakkuk ettirilmelidir, bilakis bu
yeryüzünde gülmek, insanca yaşamak muhal ender muhaldir. Çünkü Tanrı’ya ait
olanı kendine ait kılıpta, onunla benim hayatımı zehir edemez kimse, hayatımın
hangi boyutuyla olursa olsun değişmez bu. Herkes haddini, hududunu, yerini ve
kim olduğunu bilecektir, bilmelidir, bilmek zorundadır, icap ediyorsa birileri
bildirecektir, bildirmek zorundadır. Ve bildirildiğinde böğürmemelidir!
EKSTRA NOT:
Tekrar söyleyeyim istedim naçizane
güzelinsanlar, bahusus gençler. Ya aynı minvalde düşünmek zorunda değilsiniz,
hayata onlar gibi bakmak zorunda değilsiniz, sevmek zorunda değilsiniz, saygı
duymak zorunda değilsiniz, istediğinizi yine izleyebilirsiniz ama bir hafta
sadece bir hafta HALK TV ANAHABERİ, bir hafta FOX TV ANAHABERİ izleyin bakalım,
ama kalbinizle-hissederek ve kafanızla-düşünerek izleyin lütfen yani vicdanınız
mutlak aktif olsun, gördüğünüz şeylere bir de farklı bir pencereden bakın bakalım
kaçırdığınız bir şey var mı, haberiniz olduğunu düşündüğünüz ama hiç
haberinizin olmadığı bir şey var mı, hep öyle bildiğiniz ama gerçekte ya bak
öyle değilmiş demek zorunda kalacağınız bir şey var mı, hayır nolacak bir de
farklı yorumları dinlemiş, farklı bakış açılarını görmüş olursunuz ve bu sizi
düşünce boyutunda zengin kılar ama fakirleştirmez. Bizler sadece gözümüzün
önünü gördüğümüz için daha kolay uyutuluyoruz, çünkü farklı bir pencereden
hayata bakmayı beceremiyoruz. Bize bir pencere gösteriyorlar hep o pencereden
bakıp duruyoruz ve aynı manzarayı görüyoruz, zamanla da uyuşuyoruz. Uyuşunca da
artık hiçbir şeyi umursamaz oluyoruz, en yürek yakıcı şeyleri karşısında bile
umursamaz oluyoruz.
TANRI AŞKINA VE BÜYÜK İNSANLIK İÇİN VİCDANINIZLA OKUYUN.
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yilmaz-ozdil/hediye-2-6504457/