İnsanlığı mahveden iki mühim sebep,
düşüncesizliği ve korkaklığıdır, bir üçüncüsü de artık tarihsel süreç
içerisinde süregelen düzene mutlak şekilde intibak etmiş olmasıdır, ki, en
vahimi budur maalesef, zira bu kendisinin karakteri olmuş ve onu sürünün
ayrılmaz parçası kılmış, dolayısıyla da kaderi olmuştur artık, ya geldiği gibi
gidecek ve köle gibi sürünmeye devam edecektir ya da küle dönecek ve
küllerinden yeniden kendi kendini doğuracaktır yani yeniden yeni bir varlık
olarak yaratacaktır kendisini. Haddizatında düşüncesiz ve korkak olmasının
kökeninde bile dünden bugüne süregelen kadim düzene sorgusuz sualsiz intibakı
vardır. Eğer böyle olmasaydı, sürekli bölünme korkusuyla yaşayanların değil,
adalet için ayakları nasır tutanların ardından giderdi, zira bölünme korkusuyla
yaşayanların korkudan, sefaletten başka hiçbir şey veremeyeceğini, adalet
sesini yükseltenlerin ise umut, yaşamak gibi en yüce değerleri verebileceğini
bilirdi, fark ederdi. İnsanın en büyük ahmaklıklarından biri de, bozuk düzenin
doğru çarkının olmayacağını bir türlü akıl edememesi ve tümden doğru kabul
edip, öylece o çarkı gücü yettiğince döndürmek için çabalamasıdır. Öyle bir
alışmış ve uyum sağlamış ki, zerre miskal de olsa düzene aykırı bir davranışını
yok olmak, bitmek, tükenmek, her şeye ihanet etmek olarak telakki ediyor. Sahte
düzeni gerçek düzene müreccah kılıyor. Sahte düzenin payidarlığı uğruna gerçek
düzeni yok sayabiliyor hatta mahvetmeyi göze alabiliyor. Oysa bozuk düzenin
yanlış dönen çarklarının düpedüz kurbanı ama bunu kesinlikle idrak edemiyor. Oysa
bozuk düzenin yanlış çarkını döndürmek için uğraştığı kadar kendini düzeltmek
için uğraş verseydi ve gerçekten yanlış giden şeyleri fark etmek için
çabalasaydı, bugün böylesi bir çaresizliğin girdaplarında dönüp durmazdı. Ama
hiçbir şey yapmıyor, bir şey yapanlara da kulak vermiyor, yine kendi kafasına
göre davranıyor, sonra da kendi mezarının kazıcısı oluyor. Oysa bir defacık
önce akletmeye, sonra bilmeye, daha sonra da eyleme cesaret etse, belki de
tarih boyunca maruz kaldıklarından kurtulacak, zulüm sarmalından çıkıp kendi
kendisinin efendisi olacak, gerçeği daha berrak görüp, algılayıp, anlayacak ve
insanca bir meydan okuma yapacaktır yeryüzünü zulümleriyle kasıp kavuran tüm
tiranlara karşı. O zaman özgür bir insan gibi varoluşunu ilan edecektir, insanlığın
düşmanlarına karşı. Bilseydi ki kendi kurtuluşu kendi ellerindedir ve yine
bilseydi ki cesaret kurtuluşun ilk adımıdır, ne yapardı acaba? Zevahire göre
yine aynı kalacağında ve aynı şekilde devam edeceğinde kuşku yok. O kendini
uyandıramayacak ama onu uyandıracak bir şeyler olmalı ya da birileri bulunmalı!
Çünkü kurtuluş, sürüleşenleri sürüden tek tek koparmaktan ve sürüleşmeye meyyal
olanlara da gerçekleri olduğu gibi göstermekten geçmektedir. Keza, özgürlüğün insanlık,
esaretin hayvanlık olduğunun farkında olmalarını sağlamaktadır. Pisliklerle lebalep
dolmuş bir dünyayı temizleyebilmenin ilk şartı; insan kalabilmektir ve insanca
kavga verebilmektir.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...163...
Özgür DENİZ - 26.06.2021
Tarih: 26.06.2021
Okunma: 274
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.