Damalarımıza işlemiş ve damarlarımızda
adeta kan gibi dolaşıyor; bayağılık, kuru övgü, kibir, yüceltme, dalkavukluk,
yalancılık, cehalet vb. ahlaki düşüklükler. Ya korkutuyoruz ya da korkuyoruz,
başka bir şey bilmiyoruz. Bu toplum çok feci şekilde korkutulmuş ve korkarak
yaşayan toplum artık adeta dilsizleşmiş. Bir de tebaa olmaya alışmış, bunu
yaşam bilmiş ve başka türlü bir yaşam olabileceğine inanmamış, binaenaleyh canı
bile alınsa eyvallah demeyi, suskuya teslim olmayı sindirmiş. Ne olursa olsun,
ne yapılırsa yapılsın sineye çekmeyi vazife addetmiş, bilakis ağır bedeller
ödetileceğini varsaymış ve kabuğuna çekilmiş. Tıpkı Mehmet Akif’in dediği gibi,
münhasıran; KORKACAKSIN! Sözünü işitmiş bir yerlerden. Küçücük ve çok basit bir
konuda bile fikrini beyan edemez olmuş. Sanki ülke açık bir cezaevi olmuş ve
toplum sessizce gözetiliyormuş gibi bir hal var. Bu yüzden George Orwell’in
‘’1984’’ isimli romanını behemehâl okumalısınız derim naçizane fikrimce bazı
şeyleri daha iyi analiz etmek ve idrakine varmak için bazı şeylerin. İnsanı
kaldırmak için hiçbir şey yapmıyoruz ama bize yönelen en küçük itirazda
yüreklere korku salarak sükûta mahkûm ediyoruz insanları. Bunun nereye kadar
böyle gidebileceğini hiç düşünmüyoruz, böylesi bir tavrın zarar mı vereceğini
yoksa fayda mı sağlayacağını da idrak edemiyoruz. İnsanların duygularını ve
düşüncelerini bastırdığımızı sanarak bir oh çekip köşemize kuruluyor ve caka
satıyoruz, dilediğimizce soyuyoruz insanları ve onların ortak hakları olan
şeyleri. İnsan psikolojisinden ve toplum sosyolojisinden zırnık çakmıyoruz.
Efelik yaparak her şeyi istediğimiz düzeyde yürütebileceğimizi, hiçbir şey
olmadan aynı şekilde gidebileceğimizi farz ederek asla gittiğimiz yolun yol
olmadığını farkedip ricat etmiyoruz. Bilakis karşımızda suskuyu gördükçe daha
şedit bir şekilde aynı yolda devam ediyoruz. İnsanların bir günde dolup bir an
da patlayacağını sanıyoruz, oysa insanlar zaman içerisinde dolar ama patlaması
da bir anda olur ve bir daha da asla inanmazlar. Hem bitevi düşmanlardan söz
ederiz hem de böylesi bir şeyin bir düşman taktiği olabilme ihtimalini sarf-ı
nazar eyleriz. Yani, işin özünde kör kütük cahiliz ama bunun fark edilmesinden
de güya hicap duyuyoruz, hicap duyacak yüzümüz var mı ki acaba? İnsanlara bir
şey vermiyoruz, onlara hak ettikleri yaşamı sunmuyoruz ama huzursuzluk
kıvılcımlanınca hemen duygulara matuf hamasi ya da zımnen temkinli olması
gerektiğini ifade eden sözler sarf ediyoruz. Belki düşünmeyen topluluklar için
böylesi bir yöntem barikat olabilir ama topluluklar düşünmeye başlarlarsa ve
düşünmeleri için taktiksel bir yöntem takip edilip düşüncenin önünde ki barikat
yıkılırsa ne olacak hiç düşünmüyoruz. Her şeyin kimlik ve din edebiyatı ile bir
anda halloluvereceğini sanıyoruz.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...167...
Özgür DENİZ - 30.06.2021
Tarih: 30.06.2021
Okunma: 296
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.