‘’İnsanın, insandan çektiği acıları; insan, vahşi ve yırtıcı hayvanlardan, zehirli yılanlardan çekmemiştir.’’ İbn-i Hazm
Çocukların gülmediği dünya yerin dibine batsın. Batsın
böylesi kahrolasıca dünya. Batsın yerin dibine ve yeni bir dünya yaratılsın.
Kimsenin kimseyi tahkir ve tezyif edemediği, kimsenin kimseyi yok hükmünde
göremediği, kimsenin kimseyi ezemediği ve sömüremediği, kimsenin kimsenin
hakkına metazori tasallut edemediği, kimsenin kimseye nahak yere zulüm
edemediği bir dünya yaratılsın. Yok et bu dünyayı Tanrı’m ve yeni bir dünya
yarat yaratacaksan. Kusura bakma Tanrı’m, yarattığın bu dünyayı, insan diye
yarattıkların kirletti ve bu dünya artık yaşanılası bir dünya olmaktan çıktı.
Bu dünyada insan yok, insana benzeyen, yüzüne melek maskesi geçirmiş vahşi ve
zalim yaratıklar var ve cirit atıyorlar. Birileri akla hayale gelmeyecek
kötülükleri yapmaktan imtina etmiyorlar, birileri yapılan kötülükleri
izliyorlar, birileri de bile isteye müzahir oluyorlar yapılan kötülüklere.
Kötülük kazandırıyor bu dünyada Tanrı’m. Ve kötülük kazanıyor bu dünyada, çünkü
kötü kazanıyor bu dünyada. Kötüler, kötülüklerini yapabilmek için tüm değerleri
kullanmaktan imtina etmiyorlar, hicap duymuyorlar çünkü. Her türlü değer
kötülüğün yüzüne maske olarak giydirilip o kötülüğü iyilik gibi gösteriyor. Ne
biçim bir dünya bu Tanrı’m? Ve maalesef insana benzeyen bu türleri ekarte
etmekte kabil değil, çünkü kötü iyiyi her zaman yok ediyor, kirli temizi her
vakit bastırıyor, cellat meleği katlediyor, gerçek yalana galebe çalıyor ve bu
çok acı Tanrı’m. Ve tarihsel süreçte işler hep böyle yürümüş, kötüler hep
kazanmışlar. O zaman iyiler niye var, o zaman mücadelenin ne anlamı var
Tanrı’m? Yarattığın dünyanın her yerinden irin akıyor, kir akıyor, pislik
akıyor, her yerini mikroplar kaplamış yarattığın dünyanın. Günden güne de daha
beter oluyor yaşamak. Sadece gözler kör olmuş, vicdanlar dumura uğramış, akıllar
tutulmuş, kulaklar sağırlaşmış yoksa her yeri lağım kaplamış. Öyleyse nasıl
mutlu olunabilir ve nasıl yaşanılabilinir böylesi bir dünyada? Her köşesinde zalimler at koşturuyorlar,
insan kalabilen olmuşsa onları da yok etmeye çalışıyorlar, zaten kimse de insan
kalmak gibi bir çabanın içinde değil, öyle ya niye insan kalsınlar, nasıl insan
kalınacak böylesi iğrenç bir dünyada? Yaratacağın yeni dünyada para olmasın ki,
para için köpekleşen, para için domuz kılığına bürünen, paraya namusunu ve
şerefini satan itler olmasın o dünyada, olmasın ki para için her türlü kötülüğü
yapamasın o soysuz itler, o domuz kılıklı yaratıklar, o suretleri insana
benzeyen ama sıretleri şeytandan daha kötü olan iki ayaklı şeytanlar. Tüm
kötülükler para için yapılmıyor mu? Madem öyle, olmasın para diye bir şey o
dünyada. Ki, her şey insanca ve insanlık namına yapılsın orada. Yaratılsın yeni
bir dünya ve olmasın o dünyada insana benzeyen vahşi ve yırtıcı yaratıklar,
insana benzeyen zehirli yılanlar olmasın. Olmasın Tanrı’m olmasın, lütfen
olmasın! Bunu Senden başka kim yapabilir ki Tanrı’m? Kirlenmeyen kim ve ne
kaldı bu dünyada? Her şey pisliğin içinde, arz lağım dolmuş ve patladı
patlayacak ve tüm dünya kokudan geçilmeyecek, nefessiz kakacak insan görünümlü
yaratıklar dışında ne varsa. Batsın yerin dibine partileriniz, cemaatleriniz,
örgütleriniz ve her şeyinizle birlikte siz de batın yerin dibine ey insan
görünümlü vahşi ve alçak yaratıklar, kanı ve sütü bozuk pislikler, zehirli
yılanlar. Ya gülmeli çocuklar ya ölmeli cellatlar! Çocukların gelmediği dünya
nasıl aydınlık olabilir ki? O çocuklardır ki, tebessümleri güneş hükmünde değil
midir? Güneşsiz dünya neye yarar ki? Böyle bir dünyayı kusuyorum, böyle bir
dünyada yaşamaktan utanıyorum. Böyle bir dünyada insan içine çıkmaktan,
insanların yüzüne bakmaktan hicap duyuyorum. Ya da bu dünyayı insan
dediklerimiz bu hale getirdiyse insan kim ve kimdir yüzüne bakılmayacak olan?
İnsan var mı ki yüz olsun? Yüz var mı ki bakılmayacak olsun? Yığınla yüzsüz,
arsız, namussuz yaratık dolaşıyor arzın üzerinde. Cehennemden kaçan şeytanlar
yuva yapmış bu dünyayı. Dünyanın köpeği olmuş, paranın köpeği olmuş,
paracıların önünde boyun eğmiş ve namusunu pazarlamış sürüyle it dolaşıyor arz
üzerinde. Utanma duygusu olmayan, arı, namusu olmayan, şerefi ve haysiyeti
olmayan, hayatı yalan dolan olan, birer vahşi ve yırtıcı yaratık olan, zehirli
yılanlardan farkı olmayan insan görünümlü yaratıklar dolaşıyor arz üzerinde.
Hayatım boyunca söyledim durdum; bu dünyanın politikacıları, gazetecileri,
şeyhleri, âlimleri, aydınları, bürokratları, bilimcileri; ahlaksız, yalancı,
zalim, onursuz diye, hakikati gizliyorlar diye, gerçeği yalanla bile bile
örtüyorlar diye ve böyle yapıla yapıla bu hale geldi bu dünya diye. Yalan mı
söylemişim, namussuzluk, şerefsizlik mi etmişim? Çocukları güldüremiyorsak
ölelim daha iyi. Ölmek yaşamaktan daha iyi bu dünyada. Cehennemin ateşi bile
masumdur bu dünyanın ateşi karşısında. Niye kötüyüz biz, niye insan olamıyoruz?
Niye ahlaklı olamıyoruz, niye adaleti koruyamıyoruz, niye cellat olmaktan zevk
alıyoruz? Ey insan diye bilinen yaratık! O irin akan varlığına tükürüyorum ve
kusuyorum varlığınla kirlettiğin bu dünyayı. Her şeye ihanet ettin, özüne
ihanet ettin ilk önce. Namusunu, şerefini, onurunu paya tahvil ettin, para için
her şeyi kullandın, varlığınla kirlettin dünyayı.