KAPİTALİZM VE İNSANLIĞIN ERTELENEMEZ ÖDEVİ...

Özgür DENİZ - 02.07.2021

Hiçbir kimse ve hiçbir şey; ne göklerin ne de yerlerin sahibi değildirler. Herkes ve her şey münhasıran birer kullanıcı olmaktan ibarettirler. Varolan ve hizmet eden her şeyi iyi kullanmak, geliştirmek ve bozmadan, sağlıklı olarak yarınki nesillere bırakmak zorundadırlar. Geçelim!

 

Her şey günden güne fasılasız olarak bir yıkıma ve yok oluşa doğru doğru sürükleniyor. Kapitalizm tarafından temelleri aşındırılmayan hiçbir şey kalmadı handiyse. Para terakümü uğruna her şeyi harcadık, tükettik. İşin garibi böylesi bir yeltenme adeta zafer naralarıyla kutsanıyor. Sanki insanlık yeniden diriliyormuş ve cennet hayaline kavuşuyormuş gibi. Her çöküş eşiğinde yeniden bir hikâye uyduran ve uydurduğu hikâyeyle insanlığı büyüleyip uyutan kapitalizm yeniden dirilmeye çalışıyor uydurduğu ve yeniymiş gibi pazarlamaya çalıştığı her hikâyesiyle. İnsanlığa dair ne kadar ortak değer ve alan varsa talan eden ve yağmaladıklarını da birilerinin inhisarına geçiren ve oradan da kendine müzaheret bekleyen kapitalizm adeta insansız bir dünya yaratma peşinde koşuyor. İnsanları zımnen bireyciliğe kanalize eden ve bu yolla insanı yalnız bırakıp daha kolay avlayacağını hayal eden kapitalizm tüm ortak değerleri ve yaşam alanlarını yok etmeye devam ediyor. İnsanları bir arada tutan ortaklıkları ve ortak alanları yok ederek insanları kendi çıkarlarının kölesi haline getiren ve çıkarlarını temin ederekte onları kendisinin kulu ve kölesi derekesine düşüren kapitalizm tedricen sonunun yaklaştığını gördüğü için faaliyetlerine hız vermekte ve hız kesmeden de devam etmektedir. Kapitalizm nasıl güneşsiz bir gökyüzü peşinde ise, aynı şekilde insansız da bir yeryüzü hayali kurmaktadır, evet insanlar olsun istemektedir ama makineden farkı olmayan yani duygusuz, düşüncesiz yığınlar yahut güneş olsun ama aydınlık sunmasın. İnsanlığı bir araya getiren ve bir arada tutan ne kadar şey varsa, hepsini tek tek özelleştirmekte ve kölelerinin mülkiyetine devretmektedir. Böylece de kötülükler çığ gibi büyümekte, iyilikler anlamsızlaşmakta ve yaşam çekilmez hale gelmektedir. Varlığa dair ne varsa peyderpey kirlenmekte, kökü kurumakta ve yok olmaktadır. Kapitalizmin en büyük ve kudretli müdafi de maalesef devlet denilen mekanizmalardır. Çünkü devletler tarihin hiçbir döneminde insanların safında durmamıştır, adeta insanlık düşmanıymış gibi insanlığın muarızlarının yanında yer almıştır. Biz devletlerin bizler için varolduğunu sanarak devleti takdis etmiş ve onun gönüllü köleleri olmuşuz. Madem devlet bizim içindir ve biz devlet için bir hiç olmayı göze alıyoruz, devlet niçin bizimle birlikte düşmanlarımıza karşı savaşmıyor diye sormayı akıl edememişiz. Devlet için ölmüşüz ama devlet bizi düşmanlarımız karşısında naçar ve yalnız bırakmış. Onların talanlarına, yalanlarına, soygunlarına, vurgunlarına karşı adeta körü oynamış. Bu devlete kötülük yapmak değildir, ona görevini hatırlatmak ve onu uyarmaktır. Biz niçin varsak ve varlığımız muktezasınca yapmamız gerekeni yapmak zorundaysak, devlette niçin var olduğunu bilmeli ve varlığının muktezasınca ödevini bihakkın ifa etmelidir. Biz devletin köpeği değiliz ama devlet bizim bekçimizdir ve bu bilinmek zorundadır. İnsanlık tarihinin son yüz yılları ne hazindir ki, insanlığın ortak emeğinin neticesi olan büyük birikiminin yani herkese ait olanın, insanlık düşmanları tarafından ve ne acıdır ki devletler tavassutuyla ve nezaretinde gasp edilmesinin, çalınmasının, yağma ve talan edilmesinin, sömürülmesinin tarihi olmuştur. Ve böylesi bir vandallıkta asıl hazin yön ise, bu durumun yani talanın ve yağmanın, terakki tezgâhlarıyla, kalkınma ve büyüme aldatmacalarıyla tolere ettirilmeye yeltenilmesidir. Tüm bu olup bitenler muvacehesinde itiraz ve isyanlar vuku bulduysa da maalesef cılız kalmış ve yeterli etkiyi gösterememiştir. Çünkü itiraz ve isyanlar sahici olmaktan uzaktılar. Eğer insanlık uyanmaz ve göstermesi gereken tepkiyi en sahici ve samimi şekilde ve yeterli tonda göstermezse yıkımın boyutlarını tahmin etmek bile kabil olmayacak hatta kurtarılacak tek bir şey kalmayacaktır. Bugün insanlık çok kritik bir dönemeçte durmaktadır ya dönmeyi başaracak ya da un ufak olacaktır. Bugün ortak yaşamın dinamiklerinden olan ama çalınmayan hiçbir şey kalmamıştır. Kendisinin üretmediği, var etmediği ve bu yüzden herkese ait olan şeyleri bile utanmazca yağmalamakta ve yağmalatmaktadır kapitalizm. Ortak olan, herkese ait olan ne varsa, toplu halde yaşamanın, bir arada olmanın temelini teşkil eder ki, birilerinin monopolüne geçirilmeleri, kar toplama niyetiyle istimal edilmeleri ve gerçek sahiplerinden yani insanlardan, hayvanlardan, bitkilerden çalınmaları kesinlikle kabil değildir ve böylesi bir ihanet tolere edilebilir değildir ve bunun karşısında sarsılmaz bir mukavemetle durmak insanlığın en birincil ödevidir. Bugün kesif bir şekilde tüm ortak değerlere karşı amansız bir taarruz vardır ve ortak olan her şeye vicdansızca saldırılmakta ve ne kadar ortak değer varsa tekelleştirilmektedir. Eğer yekpare insanlık güçlerini birleştirmez ve birleşik güçleriyle bu taarruzun karşısında aşılamaz bir barikat olmazsa, kesintisiz bir mukavemet göstermezse, bir geleceği kesinlikle olmayacaktır. Çünkü doğanın yok olması, canlı ve cansız her şeyin yok olması demek olacağından ve bunların yok olması da insan yaşamının kabil olamayacağı anlamına gelmesinden, nihayetinde bir insanlık yaşamından söz etmek muhal olacaktır. Kendi ellerimizle yok ettiğimiz ya da yok edilmelerine seyirci kaldığımız şeyler için sonradan nedamet gözyaşları dökmek sahtekârlıktan ve soytarılıktan başka bir anlam ifade etmeyecektir. Bizlere kendi geleceğimizi kendi ellerimizle yok ettiriyorlar ama hala uyuyoruz ve hiçbir şeyin farkında değiliz. Uyan ve ayağa kalk ey insançocuğu!

 

https://www.youtube.com/watch?v=qIrRlxxnIaE

 

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diyanetin-bes-yildizli-sevdasi-bitmiyor-1848547

Tarih: 02.07.2021 Okunma: 355

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?