Olup biten her şey olup bitmesi gerektiği içindir yazarmış Bilderberg toplantı salonunun duvarında. Öyle de olmuyor mu düşünen kafalar ve hisseden yürekler için? Dünyayı göremeyen, okuyamayan ve anlayamayan, bu sözün komplo olduğunu düşünür. Sormayan ve sorgulamayan kafalar ancak cehennemin davetçileridirler. Düşünmüyorsanız ve hissetmiyorsanız sıkıntı yoktur, zaten böyleyseniz maldan farkınız yoktur. Zira ancak mallar düşünmezler ve hissetmezler, çünkü onların kafaları ve ruhları yoktur. Kesin inanç demek kesin ölüm demektir! Ölü yaşayanlar ölüm kusarlar, ellerinden başka bir şey gelmez çünkü! Dip derinliklerine inilmeli mevzunun. Sığ bakarsak küfrederiz. Çünkü biz anlamayı değil tekfir etmeyi severiz. Zira tekfir etmeyi marifet addederiz. Niye böyleyiz biz yani niye hep bozuğuz ve bozuk yaşarız, çünkü her şeyi politikaya bulaştırmışızdır ve politikayı her şeyin içine katmışızdır. Politik olmamız gerekir mi, şüphesiz evet ama politik olsakta kesin inançlı olmamalıyız, velakin politika bizi kesin inançlılığın çukuruna yuvarlıyor. Politikaya bulaştırdığın her şeyi bozarsın. Oysa politika bozuk olanı düzeltmek için yapılmalıdır, gerçekte politika değilde siyaset diyelim. Bozuyor musun? Bozuyorsun, o zaman çıkarım isabetlidir, yanlışlamak yürek ve cesaret ister. Cemil Meriç diyor ya politikanın kurtarıcılığına inanmıyorum diye o misal. Normalde ve yaşadıklarımıza göre gerçek budur, politikacılar kendilerini kurtarırlar ama halkı batırırlar, yakarlar. Biz başka ve farklı kafalara düşman oluyoruz. Onların fikirleri bozuktur, bize ne onlardan, onlar bizi ırgalamaz diye düşünüyoruz, onları tanımlıyoruz ve damgalıyoruz. Böyle yaptığımız içinde kendi küçük dünyamızda boğuluyoruz. Günümüz politikası böyle yaşamayı dikte ediyor bize zımnen. Baş edemiyorsan susturacaksın öyle ya. Sustalı niye icat edildi? Politikanın basit bir sustalıdan ne farkı var, tabi günümüzde tatbik edilen politikanın? Her politika bir ideolojiye istinat ediyor mu? İdeolojiler insanları muayyen bir kalıba göre biçimlendiriyor mu? Zaman içinde ideoloji bir kimliğe dönüşüyor mu ve gerçek kimliği unutturuyor mu? Evet, politika ve ideoloji kimlik sorunudur. Çünkü kimliksiz olduğunu düşünen kimliğe ihtiyaç duyar ve bunu da parti ya da ideoloji ile telafi eder. Zamanla da kendini ona zincirler. Kimlik olgusu çok kullanışlı bir olgudur, bahusus devletin varlık yokluk meselesi olarak görüp, insanları sürüye katıp, manipüle etme vasıtasıdır. Çünkü insanlara birbiriyle çatışma alanının açılması gerekir ki, devlete görev çıksın ve devlet herkesin gölgesine girmeye çalıştığı yer olarak görülsün. Bu da neyle olur? Politikayla ve ideolojiyle. Böylece devletçilik oynayan çeteler türesin ki, devlet bir kurtarıcı olarak tebeyyün ediversin vehleten ve biz sımsıkı saralım onu ve zafer naralarıyla karşılayalım meydan da arz-ı endam eyleyişini. Herkes politikanın içine katıldıktan ve kendisine bir ideoloji tahsis edildikten sonra bir kasabanın da şefliğini hak etmiş olur. Böylece kendine verilen kasabaya sahip çıkmak zorunda hissedersin kendini, oradan ayrılmak tehlikelidir ve bu tehlikeyi göze almak hainlik damgasına razı olmaktır. Bu ülke kendini kurtaramayanların memleketi kurtardığı bir ülkedir. Bakıyorsunuz daha kendisine faydası olmayan, kendini kurtarmayı beceremeyen, memleketi kurtarmaya tevessül etmiş, nutuklar atıyor, ahkâmlar kesiyor ve herkesin kurtarıcılığına soyunuyor. Başıboş kalıp başına buyruk olacakların boynuna halkayı geçirip istediğin araziye sürmeli ve orada gütmelisin ve devlette bunu yapıyor, politika ve ideoloji tavassutu ile. Bu yüzden bitevi tavizler vermek zorunda kalır insan. Ama verdiğin şeyi de kendinin şekillendirdiğin çerçeve de verirsin. Devlette en iyi bunu bilir. Önce tecziye edeceksin ki, ödüllendirmek için her istediğini yaptıracaksın. Din için din adına ortaya çıkmış iman zerk edicilere gidersen ama dinin kitabına uzak durursan din tacirlerinin ocağına düşersin velakin gün gelip ocağına ateş düşünce apışıp kalırsın. Dünyada bilgi ajanları vardır ve onlar toplum psikolojisini ve sosyolojisini dikkate alarak eserler ortaya koyarlar ya da ortaya konulan eserleri terviç ederler. Tabi bu hareketlerin de dönemleri vardır ve dönemlerin yapısı göz önünde bulundurulur. Sağlam fikirleri çürütmek ya da değersizleştirmek için lüzumsuz tartışmalara yol vereceksin ama bu tartışmaları da sağlam kaynakları esas alıyormuş gibi yapacaksın. Böylece kitleleri sağlam narkozlayacaksın. Düşünceyi kuduz köpek gibi görür ve düşüneni kovarsan düşüncenin bir bayrak gibi yükseldiği ülkelerin önünde diz çökmek kaderin olur. Mağdur olmayacaksan mağrur olmayacaksın. Kendini aşağılık görürsen başkaları seni niye yüceltsin? Sanki çocukmuşsun gibi sürekli zırlamayacaksın, adam olmak için gayret edeceksin. Kendini zavallı gibi gösterip buradan kendini kabul ettirmek derdine düşersen, kabul etmeyi bırak köle yaparlar adamı. Önce kendini bileceksin ve onurunu taşımasını öğreneceksin. Bazı şeyler yapıştırmak içindir, bazı şeylerle ayrılmayı engellemek için. Ama biz yapıştırıcıyı anlamadığımız için tefrikayı körükleyecek olana meylederiz. Politikaya bulaştırdığın her şey özünden kopacağı için zamanla kirlenir ve kirletir. Hep böyle olmuştur. Artık o düzeltme ve ıslah etme vasıflarını kaybeder. Zaten hiç bu maksatla istimal etmedik, her daim dünyayı kazanmak için istimal ettik. Bu yüzden de artık ıslah etmesi gereken şeyler ıslah etmiyor. Maalesef İslam topraklarında insan canından ucuz hiçbir şey yoktur. Canı kutsal bilen bir dinin güya egemen olduğu topraklar adeta can pazarı. Zaten Albert Camus ne güzel demiş; bir yerin nasıl olduğunu merak ediyorsanız, orada insanların nasıl öldüğüne bakınız. Bildiklerini, bileceğin duruma sok ki, o vakit aslının ne olduğunu gör. Biz dini hep yanlış bildik, algıladık, anladık. Biz anlamadan inanmayı tercih ettik. Biz milliyetimizi de yanlış bildik ve anladık daima. Bu da bizi mahvetti. Ve ne garip ki, bu düşünceyi serdetmek bile hainlik olarak telakki edilir oldu. Kesin inanırsan, kesin kaybedersin. Bu yüzden iktiza ediyorsa esnek olmayı becereceksin ve her şeyi görmekten, anlamaktan korkmayacaksın. Tanımlamayı bırakacaksın. Çünkü tanımlamak daraltmaktır ve düşmanlaştırmaktır. Kesin inançlılık, kesin kayıptır!
KESİN İNANÇ KESİN KAYIPTIR…
Özgür DENİZ - 05.07.2021
Tarih: 05.07.2021
Okunma: 358
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.