Nietzsche, insanlığın halinin resmini sözleriyle
ne güzel çizmiş, diyor ki; elimizde kuvvet yoksa hürriyete âşık oluruz. Kuvvet
elimize geçince mutlak egemen olmak isteriz. Umduğumuzu bulamayınca da adalet
isteriz. İnsançocuklarının böyle olmadıklarını iddia edebilecek çıkar mı? Çünkü
her egemenlik egemen olmayanlar için despotizmdir. Egemen olanlar içinde
demokrasidir. Ama elbette ki bu meyanda öyle dönemler vardır ki, o dönemin muhaliflerini
bırakın müdafileri için bile artık bir despotizme dönüşmüştür ama bu resim bu
resmin ifadesinin bile muhal olduğu boyuta ulaşmıştır ki, kimse öyle bir dönem
olduğunu fark edememektedir. Yani bazı dönemler münhasıran muhalifleri için
despotizm iken, bazı dönemler tüm toplum için bir despotizme dönüşmüş olabilir,
hatta despotizm olarak tarif edilen dönemler bile herkes için demokrasidir ama
taammüden despotizm olarak tarif edilmiş olabilir, sırf hâkim olan despotizmin
idamesini temin edebilmek için. Ama ne gariptir ki işler tersine döndüğünde
yine aynıdır bu ve insançocukları hayatın böylesi sarmalında sürekli adaletin
peşinde koşar. Çünkü egemen olanlarla egemen olmak isteyenlerin arasında
sıkışıp kalmıştır. Bugün hürriyete düşman olanlar yarın hürriyetin âşıkları
olurlar, bugün hürriyetin âşıkları olanlar yarın hürriyetin cellatları olurlar.
Yani bu dünyada insanca hakça bir düzen kurmak için hepimizin aynı anda, aynı
şekilde, aynı idealde insanlar olmamız iktiza etmektedir. Yani güçlerimizi
birleştirmemiz ve birleşik gücümüzle her zamanda, zeminde hürriyetin müdafileri
olmamız iktiza eder. Bu yüzden de herkesin mutlaka Cumhuriyete sahip çıkması ve
bağlı olması icap eder. Olmadı mı, hürriyetin cellatlarını tecziye ederek, iktiza
ediyorsa yine hürriyetin celladı olma ihtimalleri olanlara egemenliği devredip
umutlarımızın peşinden koşmalıyız. Belki de bu sefer cellat akıllanmıştır ya da
cellat denilen belki de hiç cellat değilmiştir ve gerçekten cellat idiyse belki
bir daha eski huyları nüksetmez ve gerçekten hürriyet ile şenlendirir
yurtlarımızı ve belki de bu gerçekten gerçek olacaktır, fırsat sunulmadan
görmek ve şahitlik etmek kabil olmaz değil mi? Böylesi bir şey, insanın farklı
oluşunu yok etmek anlamında değildir, ruhların birlikteliğini temin etmek
içindir. Ya da büyük bir insanlık devrimiyle dünyayı sarsmak ama devrim sonunda
ortak aklı ve vicdanı çalıştırmak iktiza etmektedir. Çünkü insanlık mevcut
durumuyla ve konumuyla ancak cehennem de yer almayı ve yanmayı hak etmektedir.
Asla cennete layık değildir. Çünkü cennet böyle değildir. Bugün insanlığa
cenneti sunabilecek ve onu cehennemden çıkarıp alabilecek hiçbir kimse, hiçbir
zümre, hiçbir yapı yoktur maalesef. Bilakis tümü insanlığı peyderpey yakmak
için koşturup durmaktadır. Yanmaya teşne bir insanlıkta olunca, iş tencere tava
misali oluyor, napalım böyle olsun, olduğu gibi gitsin bakalım, nereye kadar? Elbet
aklın ışığının peşinden koşanlar ve bilimin prensipleriyle hareket edenler insanlığa
aydınlığı getirecektir.
EKSTRA NOTLAR:
Ey Sosyalist İnsanlar, Kardeşler,
Yoldaşlar! Sakın dünyanın oyun ve eğlencesine dalmayın. Kısa süreliğine böylesi
şeyleri erteleyin. Evet, kuşkusuz sizlerin de hakkınız eğlenmek, gülmek ve her
boyutuyla hayatı yaşamak hatta en iyisini yaşamak ama bu zamanlar sizlerin
farklı bir göreviniz, ödeviniz var: İnsanlığın en aydınlık yüzlerinin, en
namuslularının, en dürüst ve güvenilir insanlarının, en yurtsever kişilerinin,
aklın ve bilimin önderliğinde insanlığa barışı, huzuru ve mutluluğu getirecek
olanlarının, ahlakın ve adaletin yegâne mümessillerinin sizler olduğunuzu
göstermektir insanlığa ve bunu behemehâl başarmaktır. Bulunduğunuz her ortamda,
her yerde ve zamanda en iyi örnek olmaktır, behemehâl güven tesis etmektir,
insanların kalbine dokunmaktır, münhasıran benzerlerin bunu yapması değildir
öncelikli olan, benzemezler arasında bunu yapabilmektir önemli olan, sizler
sizleri aydınlatmakla değil toplumla iletişim kurup teati yapmakla, olanı
olduğu gibi gözlere göstermekle, akıllara sunmakla sorumlusunuz. Elbette bunun
böyle olduğunu bendeniz biliyorum ama yekpare insanlığın bilmesidir asıl önemli
olan yani sizlerin kim olduklarınızı. Üstelikte vakit tam da bu vakittir. Her
şey berrak şekilde ortaya çıkmışken ve gerçekle yalan, iyiyle güzel, kötüyle
çirkin bir daha karışıp belirsizliğe bürünmeden ve insanlığın yanılmasına sebep
olmadan vazifenizi bihakkın ifa etmelisiniz. İnsanlığa karışmalısınız,
partilerinizle, sivil toplum örgütlerinizle meyanlara çıkıp organizasyonlar
tertip edip halkla açık açık konuşmalısınız meydanlarda, bırakın radikalizmi ve
meydanlarda toplandığınızda şiddete yönelecek olan olursa onları o topluluktan
uzaklaştırın, çünkü halkın sizlerin söyleyeceklerinize ihtiyacı var ve mutlaka
sizleri dinlemeleri lazım (((birbirinizle didişmektense birlik olup halka
gerçekleri anlatmalısınız, üzerinde yaşadığınız toprakları her boyutuyla çok iyi
tanımalısınız))), bu yüzden kanun çerçevesinde kalarak bunu başarmalısınız,
tamam içinizdekilerin yapacakları gibi olsun diyecem ama olmaz, olabilemez,
olabilemiyor işte ve sizlerde bunu çok iyi biliyorsunuz. Zira kadim bir söz
vardır; şiddet gayedeki hikmeti yok eder diye ve ediyor da gerçekten ama
görecek göz, hissedecek kalp, idrak edecek akıl olması icap eder. Bu yüzden
geniş kitlelere ulaşmaktır önemli olan ve önemli olan buysa yolunuzda odur, o
olmalıdır. Behemehâl kendinizi göstermeli, düşüncelerinizi en makul yollardan
ama en gür şekilde duyurmalısınız. Kollar kenetlenmemeli, kollar açılmalı siz
gidince ve siz de açmalısınız kollarınızı size gelen olunca ama bunu başaracak
olanlar sizlersiniz. Ama hep birlikte ilk evvelde behemehâl Cumhuriyete sahip
çıkmak mecburiyetindeyiz. Çünkü Cumhuriyet olmadan hiçbir şey olmaz.
Haddizatında bu bir yazı dizisi olacaktı ama böyle kısaca yazıvermek geldi
içimden ve mutlaka yazı dizisi olacak, akılcı ve bilimsel temellerde…