İnsan olan herkesin düşüncelerine saygı duyuyorum ve
düşüncelerini özgürce ifade etme haklarını da savunuyorum, hiçbir düşüncenin
beyinde kalmaması gerektiğine inanıyorum ve herkesin de yani taraf ayrımı
yapmıyorum, kim olursa olsun ve nasıl düşünürse düşünsün düşüncesini apaçık
şekilde ifade etmesinden yanayım, zira gizli kalan düşünceler tavassutu ile
aldatılıyoruz ve sömürülüyoruz, ki, eğer düşünceler yasaklanıyorsa zararlı
olduğu için değil hegemonyaları sarstığı için yasaklanmaktadır, düşünemeyenler
düşünenlerden korkarlar ve kimse düşünmesin isterler, bilirler ki kendisi
düşünmediği için kendisini sevenler başkalarının düşündüklerini gördükleri
vakit kendisinden şüphe edeceklerdir ve kafasının basmadığını fark edeceklerdir,
bu ise netameli bir durumdur hangi ve nasıl tür bir otorite olursa olsun onun
için, gerek devletsel, gerek kişisel, gerek grupsal vb. ve bunun için yani
özgürce düşünmek ve düşündüğünü özgürce ifade etmek ve düşünenlerle özgürce
oturup konuşabilmek için yapılabilecek ne varsa yapılması gerektiğine
inanıyorum ama böyle yapıyorum diye de insan olan herkesin düşüncelerine
katılmak zorunda değilim zira birilerinin düşüncelerini onların düşüncelerine
katılmak için dinlemiyorum ve düşüncelerini ifade etme hürriyetlerini böylesi
bir duyguyla savunmuyorum, tabi böylesi bir şeye de zorlanmayı tolere etmem,
edemem aynı zamanda ve insan olanların düşüncelerine saygı duymam da
düşüncelerine saygı duyduğum insanlar gibi düşünüyorum anlamına gelmez ve saygı
duyduğum için de böyle bir anlam çıkarıp sende saygı duyduğun insanlar gibisin
türünden itham etmeye yeltenmekte şerefsizlik ve soysuzluktur. O zaman bu
dünyada konuşacak kimsenin kalmayacağı aşikâr değil midir? Niye böyle söylüyorum?
Çünkü burası Türkiye ve bu ülkede birisine saygı duyduğun zaman seni ondan
sanmak ve seni ona göre değerlendirmek marifettir. Birinin sevmediği biriyle
oturdun mu, konuştun mu, hemen sen de ondan oluverirsin bir anda ve bu elektrik
gibi dağılıverir ve anında damgayı yersin. Çünkü düzeysizliğin olduğu bir
dünyada yaşıyoruz ve düzeysizlik, elektrik gibi yayılımcılığa maliktir. Birilerine
farklı gelen biriyle oturup konuştuğun vakit hemen seni de onunla aynı görmek
büyük bir beceriymiş gibi algılanıyor ve böyle bir şeyi becerdiğimiz içinde
kendimizle gurur duyuyoruz, ne ahmakça bir gurur. Hepimiz duymuşuzdur, gerek
devlet tarafından tecziye edilmiş, gerekse toplum tarafından farklı algılanan
insanlar için; sakın onlara yaklaşmayın diye söylendiğini. Oysa böyle bir şey
nasıl kabil olabilir? Her insanla otururum, konuşurum, teati yaparım ve böyle
yaptığım için onlardan olmam, belki de insanlarla hep birlikte en doğruya
ulaşmak için oturup konuşuyorumdur. Ki, zaten böyle bir niyet bilindiği için
böylesi bir eylem netameli olarak algılanıyor ya, çünkü herkes birbirine düşman
gibi baksın, kimse kimseyle oturup konuşmasın, kimse kimseyi dinlemesin
isteniyor. Çünkü insanlar birbirleriyle oturup konuşurlarsa ve her beyin bir
düşünce üretirse, nihayetinde de gerçek ortaya çıkarsa, herkes aynı anda
aydınlanacaktır ve bu ise birileri için tehdit ve tehlike teşkil edecektir. Oysa
bundan devlete ne, başkasına ne yani kimin kimle oturduğu, konuştuğu, teati
yaptığı? Özgür bir insanım ve hayatıma dair kararları kendim veririm, kimsenin
kulu değilim. Velakin böyle yaptığımız için yani başkalarını dinlediğimiz ve
onların haklarını savunduğumuz için de onlardanmışız gibi algılanıyoruz.
Böylesi pislik bir dünyada yaşıyoruz maalesef. Zira bendeniz konuşmaktan
yanayım, kim olursa olsun, nasıl düşünürse düşünsün konuşmaktan yanayım.
Herkesle oturur konuşurum, fikir paylaşırım, çünkü gerçeği arıyorum ve bir
gerçeğim varsa ondan herkes haberdar olsun istiyorum. Zira konuşmazsam
anlayamam, anlayamazsam analiz edemem, analiz edemezsem nesnel olarak
değerlendiremem, değerlendirme yapamazsam isabetli çıkarımda bulunamam ve
nihayet karanlığın kör kuyusuna düşerim ve bir daha çıkamam. İcap ediyorsa bir vahşiyi
bile dinlerim, niçin vahşi olmuştur, hangi koşullar da yaşamıştır, niçin böyle
bir karar vermiştir, ne istemektedir de alamamaktadır, tercihinde haklı mıdır
bilmek isterim. Bu demek midir ki, bendeniz da vahşiyim? Ulan pislik, şerefsiz,
soysuz nasıl böyle bir yargıda bulunabilirsin? Böyle yapmadıkça it gibi
sürünerek yaşamaya mahkûmuz. Zira konuşmayı engelleyenler, konuşma engelliler
üzerinden kazanmaktadırlar. Kimse bizim üzerimizden kazanamamalıdır, buna
fırsat vermemeliyiz. Konuştuğum insan bana fikrini anlatır, ben ona anlatırım,
birbirimizin fikrinden olmak, birbirimizin fikrine katılmak zorunda değiliz ve
fikirlerimizi zorla kabullendirmek zorunda da değiliz. Zaten aklı olan insana
galip gelmek, ikna yoluyla kabildir, icbar yoluyla değil. Zaten büyük
insanlarsak, oturur, konuşur ve teati yaparız, sonra insanca ayrılırız ve tekrar
bir araya gelir yine oturur konuşuruz. Birbirimize fikrimizi kabullendiremedik
diye bir daha konuşmayız diye bir şey yoktur, zaten o zaman insan değilizdir ve
sömürülmeye, sürünmeye de layığızdır. Çünkü behemehâl konuşmak zorundayız,
birbirimize fikrimizi kabullendirmek için oturmuyoruz ve konuşmuyoruz ki,
muhabbet olsun, olgular ve olaylar üzerinde teati yapalım diye oturup
konuşuyoruz. Bilakis karanlığın içinde yaşamaya mahkûm oluruz. Aklımızı
kullanmak zorundayız, kullanmayacağımız aklı da çöpe atmak zorundayız. İnsan,
aklıyla insandır; aklı olmayanın hayvandan farkı nedir, hatta hayvan ondan daha
muteberdir. Lütfen korkmayalım, biraz cesaret, daha fazla cesaret, oturmak,
konuşmak, dinlemek, paylaşmak gerçeği daha güçlü kılacaktır ve gerçek güçlü
olunca özgürlük güneşi doğacaktır.
İNSAN VE DÜŞÜNCE...
Özgür DENİZ - 18.07.2021
Tarih: 18.07.2021
Okunma: 401
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.