İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...186...

Özgür DENİZ - 30.07.2021

Bu dünyada, önce insan, gerçekten tam bir dönüşle dönecek ve keza toplumda aynı dönüşümü yaşayacak ve nihayet insanlık toprağında öyle sarsıcı, şiddetli ve amansız bir devrim olacak ki (((burada, kabul etseniz de etmeseniz de devrimcilerin en büyüğü, en güzeli, en asili ve soylusu olan ve bir insandan başlayarak tüm insanlığı değiştirmiş ve yeryüzünde ki en büyük, en kalcı insanlık devrimini gerçekleştirmiş bulunan (şimdi o devrime ihanet edilmiş olunsa da ve o devrime layık sonsuz az insan olsa da) Hz. Muhammed’e binler selam olsun))) hem özel hayatlarımız hem de dünya hayatımız ters yüz olacak. Zira ters yüz olunmadan gerçek bir devrimin tahakkuku kabil-i mümkün değildir. Çünkü yekpare olarak hasta olan insanlığa sahici ve kalıcı bir tedavi lazımdır, pansuman tedavilerle olacak hiçbir şey yoktur ve bugüne değin de olmamıştır. Ki, alışageldiğimiz yaşamlardan sıyrılıp yeni bir yaşama başlayabilelim ve yeni bir dünya kurabilelim. Devrim deyince hemen yanlış anlıyoruz, yafta vurmaya yelteniyoruz. Bildiğimizden mi? Hayır, bilakis zırcahiliz bu konuda, hatta Sosyalizm konusunda bile zırcahiliz, alışagelen düşüncelerin peşine takılmışız gidiyoruz. Güya örnekler veriyoruz, sanki bizim dünyamız çok temizmiş gibi. Ki, insan olduğunu unutuyoruz devrimcilerin de, devrimi gerçekleştirenlerin de ve onu yönlendirecek, süreci daha iyiye doğru yönetecek olanların da halklar olduğunu unutuyoruz. Çünkü anlayacak bir beyne sahip değiliz ama önyargının gücüne teslim olup yargılayacak bir nefsimiz var. Niye? Çünkü anlamak tehlikeli ama yargılamak, suçlamak ve suçlu ilan ettiklerimizin dünyalarına el koymak çok kolay, çok kazançlı ve bulunmaz bir fırsattır. Anlamadıklarımızla, anlama kabiliyeti ve yetisi yok olmuş halkı aldatmak çok kolay oluyor zira. Bu dünyanın değişmesinin devrimden başka yolu kesinlikle yoktur. Vallahi, billahi, tallahi yoktur. Devrim, insanlığın huzuru, mutluluğu, insanca yaşaması ve yaşamak sevincini tam anlamıyla tatması için mutlak ve muhakkak önkoşuldur. Ama bunu idrak edecek zekâya malik değiliz. Gerçekten zeki bir toplum değiliz hatta akıllı bir toplumda değiliz. Alık ve bön bir toplumuz tam aksine. Çünkü tüm yetilerimiz iflas etmiş, körelmiş, organlarımız dumura uğramış. Yüz yıllar boyunca alışılagelen ve bizlere de tevarüs eden yaşamlar bizleri mahvetmiş, bizi biz eden yetilerimizi, meziyetlerimizi kaybettirmiş bize. Böyle olunca da orta da zaten biz diye bir şey kalmamış. Çünkü insanı insan kılan özellikler yoksa, insan diye bir şeyin varlığından da söz edilemez. Bugün gerçekten insan diye bir şey var mı? Kim kendine insan diyebilir ve bunu mutlak olarak ispat edebilir? Biz bu dünyaya sahip olmaya, çalmaya, çırpmaya, gasp etmeye, başkalarına ait olanı kendi üzerimize geçirmeye ve başkaları ıstırap içerisinde yaşarken kendimiz dem sürmeye, keyfetmeye gelmedik. İnsan gibi yaşamak için geldik ve insan gibi yaşayacak bir dünya yaratmak için geldik. İnsanın insanlık onuruna seza bir yaşama kavuşması için en büyük bedeli ödemeye geldik icap ediyorsa.

 

EKSTRA:

 

‘’Partiler, iktidarlar için söylemiyorum. Aklı olmayanlara da söylemiyorum. Geçelim! Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti diye bir devlet varsa, eğer böyle bir devlet varsa ve gerçekten devletse, eğer var olan bu devletin bir Milli İstihbarat Teşkilatı varsa ve o teşkilat gerçekten Milli İstihbarat Teşkilatı ise, bu ülkeyi yakanlar bulunur, gereği gerektiği gibi yapılır. Gereğinin ne olduğunu, gerektiği gibinin ne olduğunu elbette bunlar bilmelidir, bendeniz söylemek zorunda değilim. Orada bir yangın var ve ağaçlar cayır cayır yanıyorlar! Eğer bulamıyorlarsa ve yapamıyorlarsa o zaman devlet mevlet, istihbarat mistihbarat diye bir şey yoktur, varlıkları hayaldir, sözdedirler, güya vardırlar, buna rağmen devlet ve istihbarat var demek; var olamayan şeyleri var göstererek toplumu hizaya çekmeye yeltenmektir yani bencilce hesapları kotarmaktır gaye. Ayrıca eğer bu ülkede dünden bugüne yakılan ormanlar üzerine yapılan tek bir otel varsa, o oteller hala işliyorsa, yanan yerler şahısların inhisarına devredilmişse yine aynı düşüncem geçerlidir, devlet diye bir şey yoktur ve o devletin bir istihbarat örgütü falan yoktur, var olmaları öylesinedir, sözdedir, güyadır. Yakılan orman arazilerinin üzerine konan kim varsa, kondurulan ne varsa mutlaka ama mutlaka yerle yeksan edilmelidir ve o yerler yeniden olması gerektiği duruma döndürülmelidir. Aksi şeksiz şüphesiz, kayıtsız şartsız insanlığa ve ülkeye ihanettir.’’

Tarih: 30.07.2021 Okunma: 310

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?