Bitevi konuşuluyor, mütemadi nutuklar
irad ediliyor. Bendenizin nutuklara ihtiyacım yok kardeşim. İkrah geldi bu ipe
sapa gelmez lakırdılardan, nutuklardan, eylem lazım eylem. Tiksiniyorum sahte,
riyakâr, sonuç vermeyen laflardan, lakırdılardan, nutuklardan. Dökme su ile
değirmen dönmüyor kardeşim, lafla da peynir gemisi yürümüyor. Böylesi
sahtekârlıktan, mürailikten, münafıklıktan illallah etmişim. Halka laflarla
değil yaşamlarla inilsin istiyorum artık. Halka matuf süslü laflar ediyoruz ama
yaşamlarımız laflarımızdan milyonlarca kilometre geriden geliyor. Bu ne menem
bir düzenbazlıktır? Ekranlara geçiyorlar, milyon varsayım üretiyorlar, ıvır
zıvır çıkarımlarda bulunuyorlar, yığınla laf üfürüyorlar ama söylediklerine
kendileri bile inanmıyorlar emin olun. Çünkü ne söylediğini anlayacak zekâ var,
ne de söylediğine inanacak namusu, zira yalan tüm söylenenler, şerefsiz evladı
olayım ki, dünyanın en namussuz insanı olayım ki yalan. Çünkü yüzeysel
söylediklerini kalbinizin derinliklerinde hissediyorsunuz. Söylenenler kalbin
derinliklerden gelmiyor ve dahi zekâ ürünü değil. Taaa kalplerinin
derinliklerinden fışkırıp kalplere dokunmuyor sözler. Söylüyor ama inanmıyor
kendi söylediğine velakin inanılsın istiyor. Söylediklerini yaşamıyorsan,
yaşadıklarında yanılırsın ve bir gün o yaşamdaki yanılgıların senin iğrenç bir
düzenbaz ve bezirgân olduğunu afişe eder ve donar kalırsın. Herkes, konuşurken,
arka planda politik fikrinin hâkim olmasını istiyor, çünkü herkes politikaya
angajmanlık yapıyor. Yani nesnel temelde ve genele matuf konuşmuyorlar. Dikkat
edilirse, kimse, halk nasıl mutlu olur, nasıl daha adil ve insani bir dünya
kurabiliriz demiyor. Herkes, sen kötüsün ben iyiyim, seninki kötü benimki iyi
diyor. Aslında bu hengâmede olan nedir? Bizim yaşamlarımızın çalınmasıdır.
Bizim terimizin, emeğimizin, yaşımızın, kanımızın ve yarınlarımızın gasp
edilmesidir. Kadim sorunlara kalıcı çözüm bulmaktır önemli olan geçici
makyajlara başvurmak değildir. Bugün makyaj yaptın tamam ya o makyaj yarın
aktığında ne olacak? Hiç kimse sistem yerle yeksan olsun demiyor dikkat
ederseniz, sistemin musluğunun başında ben olayım diyor yani herkes kahpe,
herkes alçak, herkes satılık olmuş. Paranın köpeği olmuşuz köpeği, yemin
ediyorum ki para diye çıldırıyoruz, namusumuzu, şerefimizi satıyoruz. Şerefsiziz,
namussuzuz biz. Her şeye para olarak bakıyoruz ve nasıl olurda şu şeyi paraya
tahvil edebiliriz üzerine hesaplar yapıyoruz. Kanımız da bozuk ve bozuk süt
içmişiz sanki. Tüm güzellikleri, değerleri para uğruna harcıyoruz. Hasta olmaya
devam edelim ama bu hastalığın doktoru bitevi ben olayım diyorlar zımnen. Yani
sen hasta yatağında inle dur ve ölümü bekle diyorlar. Ama benim de hep şifacı
olduğumu düşün ve beni asla bırakma diyorlar. İğreniyorum, tiksiniyorum böylesi
düzenbaz, dalkavuk, şaklaban, soytarı, namussuz, şerefsiz, ahlaksız, alçak, haysiyetsiz,
onursuz, cahil, zalim ve pislik dünyadan. Kokmuşuz kokmuş, herkes kaçıyor!
EKSTRA:
VİCDANIN SORGULANAMAZ EMRİ
Türkiye’yi yakan bir el varsa şayet, o
elin parmak izi, bedeli ne olursa olsun, sonu nereye varırsa varsın, neye mal
olursa olsun, behemehâl bulunmalıdır, Türkiye bu güce maliktir ve gücünü
hesapsız, kitapsız, umarsız, amasız, fakatsız istimal etmelidir. Milli
İstihbarat Teşkilatı için ertelenemez, ihmal edilemez, duyarsız kalınamaz ve mutlaka
ama mutlaka sonuca ulaştırması iktiza eden bir ödevdir bu ve ödevini sorgusuz,
sualsiz yapmalıdır. Varlığının anlamı bu ödevini bihakkın ifa etmesiyle
mütenasiptir. Ve nihayetinde vicdanların teskin, akılların ıskat olacağı bir
cevap verilmelidir. Kabaca söylenecek olan budur.
https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kiras/pkk-yaktiysa-sondurmeyecek-misin-1590225
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/hazirliksiz-yakalanmak-1590221