Biz kapitalizmin bize dayattığı
alışılagelmiş iğrenç yaşamlarımızdan isticalen kurtulmalıyız yoksa iki de bir
başkalarını suçlama hastalığından kurtulmalıyız. Her türlü suçu işle, suç gelip
sana dayanınca ve canını acıtınca hemen suçu başkalarına yüklemeye yelten, bu
nasıl bir pisliktir, nasıl bir ahlaksızlıktır? Maalesef hayatımız hep böylesi
acayip ve garip bir dilemmanın kıskacında sürüp gidiyor, hiçte hicap
duymuyoruz. Hem hastalığın içindeyiz ve tedaviye yanaşmıyoruz hem de bitevi
başkalarını itham etmekten de geri durmuyoruz. Karşımızda da düşünmeyen,
sormayan, sorgulamayan bir yığın olunca her şey tamamdır, galip biziz,
aldatmayı başardık oh ne ala memleket. Bize kimsenin bir şey ettiği yok ama
ağzımızı açtık mı bize şunu ediyorlar, bunu ediyorlar, ne ediyor ve eden kim
kardeşim açık ve net ol. Niye namuslu ve dürüst olamıyorsun, niye her şeyi
onurluca apaçık ve net olarak ortaya koymuyorsun? Çünkü o vakit kendimizin ne
pislik olduğumuz ortaya çıkacakta ondan. Boş konuştuğumuz, yalan söylediğimiz,
günahımızı gizlemeye yeltendiğimiz görünecekte ondan. Oysa boşboğazlık etme,
günahlarını gizlemeye yeltenme, çık insanca hata yaptım ve o yüzden başımıza
şunlar, bunlar geldi de, de ki canımı ye ama beni asla aldatma, herkesi
inandırabilirsin ama bir tek ben kalsam şu dünyada asla ve kata inandıramazsın,
zira ahmak, alık, aptal, bön, dar kafalı, sekter değilim. Karşındakileri mal
yerine koyma. Biz ne ediyorsak kendi kendimize ediyoruz kardeşim, tek gerçek bu.
Ama biz bize ne ettiysek ve ettiğimiz şeyler sonucunda ne duruma düştüysek bunu
başkalarının bize ettiğini söyledik her daim ve kendimizi hep masum, bigünah,
mağdur olarak sunduk. Böylece hep kazanan olduk, hedefi on ikiden vurduk, malı
hamuduyla götürdük. Doğru olana, gerçeğe kulak verene kim bir şey yapabilir?
Sen gerçeği gizlersen, gerçeği örtersen, yalanı açık edersen ve yayarsan yalanı
elbette başın belandan kurtulmaz. Doğru olana eğri zarar mı verebilir mi?
Hayır, yalan gerçeği öldüremez ancak gerçek kendi kendini öldürebilir öldürse
bile. Çünkü gerçek kendini darağacına çıkarmadığı müddetçe, yalan gerçeği asla
idam edemez. Rüzgâr varsa uçar uçurtma, rüzgâr durdu mu ölür uçurtma doğru mu?
Bunun gibi özgürlük varsa toplum terakki kaydeder, özgürlük rüzgârı kesilirse
toplum tedenniye oradan da tereddiye düçar olur ve insan ölür, toplum düşer
doğru mu? Tıpkı bunun gibi, gerçek varsa yalan yoktur, yalan varsa gerçek
yoktur ve sen gerçeklere inadına sahip çıkarsan yalan ne kadar kuvvetli olursa
olsun gerçekten kıymık bile koparamaz ve sen gerçeğe bağlı kaldıkça da yalan
sana çarpar ama ölen kendisi olur. Lütfen gerçeği arayalım, gerçeği
arzulayalım, gerçeğe inadına sahip çıkalım, yalana tükürelim, yalanı telin
edelim, hayatımızı yalanlara kurban etmeyelim. Nolur gerçeğin peşine düşelim,
evet gerçek tehlikelidir, tehdittir, öldürücüdür, ezicidir, rezil edicidir, yok
edicidir, balyoz gibidir ama gerçeğe sadık olanlar için değil, yalan
rüzgârlarıyla yön bulanlar için. Öyleyse bırakalım yalan rüzgârlarıyla yol ve
yön bulanlar, gerçeğin balyozuna çarpıp yok olup gitsinler.
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...195...
Özgür DENİZ - 09.08.2021
Tarih: 09.08.2021
Okunma: 289
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.