Dünya sonsuz nimetlerle dolu ve sonsuz konumlanmalar bulunmaktadır dünyada. (((Çok feci sömürülüyorsun insançocuğu, sessiz ve derinden, bunu çakmaman için büyük efor sarfediyorlar.))) Ve her nimetin bir anlamı var ve her konumlanmanın da bir karşılığı. Yenmeyecek şey var, yenecek şey var. Her konumun bir mahiyeti var ve mahiyeti muktezasınca yapman gereken ne ise onu yaparsın. Hiçbir şeyde haddini aşmamalısın, sınırlarını bilmelisin. Çünkü hiçbir şey senin değil ve senin inhisarına da verilmedi ve dahi insafına da bırakılmadı, bu sebeple hiçbir şeyi temerküz etmene de müsaade edilmedi. Hakkın olmayana el uzatmayacak, vazifen olmayana müdahale de bulunmayacaksın. Denge ve düzene tabi olmayan hiçbir şey yoktur masivaya dair şeylerde. Bu yüzden ipin ucunu kaçırmayacaksın, kaçırdığın an yandığın andır. Tamam, öznesin ve nesne olan doğada var olan her şey emrine müheyya ama böyle diye de kafana göre takılacan diye bir şey yok. Takıl da gör ve ne oluyor görüyorsun, olmayanı görmedin daha, olduğu anda da göremeyeceksin, çünkü olduğunda olmayacaksın. Ama akıllanmıyorsun, kudurdukça kuduruyorsun, kudurdukça kusturuyorsun. Ama mutlaka kusturulacaksın. Ve emin ol ki, susmak istemiyorsun ama susturulacaksın. İlla kusturduklarınca kusturulacaksın diye bir şey yok bu dünyada ve susturduklarınca susturulacaksın diye. Bazen hiç ummadığın, beklemediğin, aklının ermediği şekilde kusturulursun ve dahi susturulursun. Ah dersin ama fayda etmeyen vahlar da boğulursun. Olmadan gerek, her şeyin mevsiminde gerek olduğu gibi. Akıl boşuna değildi ama boşuna heba ettin onu, düşünmedin hiç sonunu. Hiçbir nimeti nasıl kullanacağını bilemediğin gibi, bilemedin aklını nasıl kullanacağını da, kullandığın şekliyle de nasıl kullandığın meydanda. Ve mutlaka kulanman gerekmediği ama gerekmeyen haliyle kullandığın gibi yargılanacaksın, hak ediyorsan darağacında sallandırılacaksın, ki hak ediyorsun ve layığını bulacaksın. Cehaletten bahsedilince zırlamaya, zırvalamaya başlamak çare değildir, çare görmektir ve gördüğünü bilmektir, bildiğine çare aramaktır. Alıklık ve bönlük iflah etmeyen bir marazdır.
EKSTRA:
GEZİ PARKI; yemin ediyorum Kİ, betona dönmüş İstanbul’un NEFES BORUSU. Bunu her gün yeniden ve yeniden idrak ediyor insan. Bugün ya da yarın orayı yok etmeyi planlayan, hesaplayan ve oradan rant hesabı yapan zihniyet tiksinilesi bir zihniyettir naçizane fikrimce. Kimse alınmasın, kusura da bakmasın, genel konuşuyorum. Çünkü beton zindanının içinde derin ve üstelikte bedavadan nefes alabileceğimiz tek yer. Çöldeki vahadır Gezi Parkı. Ne kadar güzel şey varsa, maalesef vahşi kapitalizmin kurbanı oluyor bu hayatta.