Bizler mutantan hayatlar yaşamak, caka
satmak ve cebimizi doldurmak için politika kulvarına giriyoruz. Çünkü politika
saf haliyle rant demektir yani halkın cebindekiyle zenginleşmek demektir ve tam
da bu ülkede bu düzlemde yapılmaktadır. Bu yüzden de halk bitevi soyulmakta,
politikacıda fasılasız kazanmakla, an be an zenginleşmektedir, üstelik kendisi
zenginleşirken çevresine de pay vermektedir yani toplu zenginleşme vardır.
Politika bankadan dahi daha çok kazandıran bankadır. Halka hizmet için oraya
gidilmez. Zavallı halk bile ne hazindir ki, kendisi için gidildiğini sanır,
hiçbir zaman kazanmadığını bildiği halde, ama cahilleştirildiği için durumu
idrak edememektedir. Yani bildiği halde yine de inanmaktadır belki de böyle
olduğuna. Çünkü halka hizmet etmenin Hakka hizmet etmek olduğunu bilmiyoruz,
bilsekte umursamıyoruz. İrad ettiğimiz nutuklarımızda, verdiğimiz vaatlerimizde
gerçeği söylemekle, gittiğimiz yerde gerçeğe göre uygulama yapmak çok ayrı
şeylerdir. Oysa halka hizmet ediliyorsa bu kendini mutlaka gösterir ve bizlerde
görürüz. Ama görmüyoruz, duymuyoruz, bilmiyoruz. Münhasıran tek boyutlu bir
olay değildir bu, öyleyse tek boyuttan bakıp öyle değil işin aslı işte böyle
diyemeyiz ve soranı susturamayız. Kardeşim hem hesap veren hem de hesap soran
insanlar olmalıyız, öyle olmak zorundayız, zira gerçek gelişmenin, ilerlemenin
yegâne yolu budur. Hesap sormuyorsan senden malı yoktur ve maalesef malız. Ama
bizler ne hesap veriyoruz ne de hesap soruyoruz. Bizler ne olduğu belirsiz
insançocuklarıymışız gibi bir görüntü veriyoruz. Bizler düzenlerin iyi
çocukları olamayız, düzenlerin efendileri sorgulayan çocukları olmak
zorundayız. Oysa politikaya halk uğruna kavga vermek için atılsak, kellemiz koltukta
yapmamız gerekenleri umarsızca, korkusuzca, pervasızca yapsak, halka vurulmuş
zincirlerin kırılması için iş yapsak, sözümüzü eğip bükmeden söylesek, dosdoğru
olsak, dürüst hareket etsek, namuslu olsak, kim yanlışsa ve doğru kimse onu
hesapsızca afişe etsek, kendi çıkarımız için değil halkın çıkarı için dövüşsek,
mazlumların yanında zalimlerin karşısında dursak, halkın önünde ki karanlığın
perdesini sıyırıp atsak ve halkı gerçeklerle buluştursak ve dahası bir daha
uyutulmaması için onu tam anlamıyla uyandırsak olmaz mı? Hülasa; hem makamımızı
hem de o makam sebebiyle sahip olduğumuz şeyleri helal ettirsek ve işimizin
hakkını vermiş olsak olmaz mı? Bilakis orada bulunmamızın kıymet-i harbiyesi
nedir ki? Ama işte böyle değil, böyle olmuyor ve biz bunu bilmek, ona göre
hareket etmek zorundayız yani insan görünümlü hayvanlara hadlerini
bildirmeliyiz.
EKSTRA: